𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯³⁰

347 30 81
                                    


🎶 Billie Eillish - Everything i wanted

E.P. 29 : Letters from where time ends


Cahillik mutlulukmuş... İnsanlar en çok bilmiyorken huzurlu uyurmuş.

Bilmemek huzur ve mutluluk, bilgi ise güç getirir demişler. Eskiler... Şimdilerde öyle değil. Zira artık ne cahiller huzurla uyuyabiliyor, ne de çok bilenler güçlü. Altüst olmuş o eski düzen. Artık en çok hiçbir şey bilmeyenler konuşur oldu. Artık cahillerdi güçlü taraf. Hep onlar konuşuyor, bilenleri çok bilmekle suçlayıp akıllarını küçümsüyordu. Toplum yanlış verildi. Eskilerin bilmiyorsan sus adabı yok oldu. Artık herkesin her şey hakkında fikri ve zikri var. Saygısızca, ölçüsüzce, hadsizce hem de. Bu durum o kadar korkunç biçimde normalleşti ki... Siyasette, halk dilinde, hukukta... İnsan iletişimine dayanan her alanda. Iseul de o davette buna şahit olmuştu. Taehyung hakkında en çok konuşanlar onun hakkında en az bilgisi olanlardı. Hiçbiri Taehyung'u Iseul gibi tanımıyordu.

Cahillik huzur derler ama Iseul o gece huzursuzluktan uyuyamadı. Taehyung'un o insanlarla yaşadığı şeyi bilememenin getirdiği yetersizlik hissi koluna bıraktığı öpücüklerin hissiyatını unutturacak kadar sert, ağırdı. Babasına benzemekle suçlanan bir oğlan çocuğu... Oğlan çocukları hep babaları gibi olmak istemez mi? Ama Taehyung kimsenin oğlu değildi değil mi..? Amcasıyla kapandığı odanın kapısını dinlerken nasıl bağırdığını hatırlayabiliyordu. Elinden gelse kendisini soyundan aforoz edecekti sanki. Öyle güçlü bağırmış ve öyle güçlü inkâra kalkışmıştı. Aldığı solukları parça parça edilmiş bedenine yetirmeye çalışırken çektiği zorluk, kıpkırmızı olan boynundan, kulaklarından anlaşılıyordu. Nasıl anlatılır ki? Mahvolmuş mu denirdi o odadan çıkarkenki haline? Mahvolmuş demek yeter miydi? Kaybolmuştu bir de. Amcasının, teyzelerinin, kuzenlerinin arasında kaybolmuştu.

Arabaya binip gitmesini hiç istemedi Iseul. Başını kucağına koyduğunda kaybolan çocuğun bir çıkış yolu bulduğunu hissetmişti ama arabaya binmeden omzunun üstünden attığı o son bakışta yolu yeniden şaşıracağını gördü. İçeriye davet etse gelmezdi. Gerçi psikolojisi bu kadar kötüyken davet etmek de ona ekstra eziyet çektirmek olurdu. Taehyung gitti, Iseul içeriye girdiği gibi anne babasının sorgusu başladı. Üstünkörü bir şeyler anlattı onlara. Seok Jin'in misafirperver davranışlarından, yemeklerin lezzetinden, dekorasyondan ve davetlilerin çok şatafatlı giydiğinden yani Taehyung'un hediye ettiği elbiseyi giyerek akıllılık ettiklerinden bahsetti. Meraklarını olabildiğince yüzeysel bilgilerle gidermişti.

Bir an önce üzerini değiştirmek istediğini söyleyerek odasına çekildi. O organizasyona neden davet edildiğini anlamıştı Iseul. Herkesten düşman muammelesi gördüğü bir yere insan tek başına gitmek ister miydi? Zaten gitmeyi hiç istememiş bile. Yoongi ile başlayan ve göğsüne şampanya kadehiyle yumruk attığı kuzeniyle biten öfke yansımalarını hoş görecek kıvama çoktan gelmişti. Elbisenin ağırlığı omuzlarından kalktığında sütyen giymeden üzerine pijama üstünü geçirdi. Altını da giyecekken telefonundan gelen bildirim sesiyle boşverip önce telefonuna koştu. Umut ettiği gibi mesaj Taehyung'dan gelmişti. Hemen açıp okudu.

Kim Taehyung:

Keşke bunların hiçbirine şahit olmasaydın

Sana söz verdiğim gibi kendime bir şey yapmayacağım ama iyi de hissetmiyorum

𝑩𝒍𝒖𝒆 & 𝑮𝒓𝒆𝒚 ❦ 𝑲𝑻𝑯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin