• 8. Bölüm •

81.3K 4.2K 2.7K
                                    

Attığınız yorumlar o kadar motive edici ki.. kocaman kalp <3

🐿

Nefes nefese kalmıştım. Babamdan hangi park olduğunu öğrenmediğim için ilk başta mahallenin başındaki parka koşmuştum. Orada 4-5 küçük çocuk harici kimseyi bulamadığım zaman aklıma mahallenin sonunda, babamın iş dönüşü kulladığı yoldaki daha izbe duran park gelince bu sefer oraya koşmuştum.

Parkın girişinden adım attığımda havanın kararmasından da kaynaklı ne kadar ıssız olduğunu fark ettim. Sadece 2 tane sokak lambası yanıyordu ve o aydınlatıyordu parkı.

Etrafta gözümü gezdirmeye başladım nefesimi düzene sokmaya çalışırken.

Oradaydı Kemalim.

Salıncağın karşısında bir bankın üzerinde oturmuş sigarasını içiyordu.

Sağ elinde sargı olduğu için açamadığı parmakları yüzünden sol elinde tutuyordu sigarayı.

Bunu görünce istem dışı tekrar gözlerim dolarken burnumu çekip karşısında olan salıncağın üzerine doğru yürüyüp bir anda oturdum.

Dalmıştı galiba, ya da çok sessiz gelmiştim bilmiyorum ama irkilmişti.

Tekrar burnumu çekip bakışlarımı yüzüne diktim. Düz bir şekilde bana bakıyordu, sanki buraya gelmemi hiç yadırgamamış gibiydi.

Sigarasından bir yudum daha alıp dumanını yukarıya doğru üfledi.

"Neden ağlıyorsun çocuk?"

"Bana çocuk demen hiç hoşuma gitmiyor." Tekrar burnumu çekip gözümde biriken yaşları elimin tersiyle sildim.

"Neden ağlıyorsun?"

Ben elinin yara aldığını duyunca dayanamadım sana koştum.

"Babamla kavga ettim."

Ayaklarımı oynatıp salıncağın hareket etmesini sağladıktan sonra kaçmak istercesine bakışlarımı parkta gezdirdim

"Sonrada evden mi kaçtın?" Ses tonunda hafif bir alay vardı.

Bakışlarımı hızla ona döndürüp omuzlarımı dikleştirdi. Tabi bu sırada burnumu çekmeyide ihmal etmemiştim.

"Kaçmadım"

Bu dediğim şey onu güldürmüştü. Öyleki gülüşünü gizlemek adına kafasını aşağıya eğip iki yana sallamıştı.

Yüzüme bakarak gül vicdansızın torunu. Ben o gülüşü doyasıya izlemek için odamın penceresiyle öpüşüyorum.

Bak aklıma geldi yine biz öpüşmedik. Gerçi biz daha sokuş kısmına da gelemedik öpüşme bi kenarda dursun.

"Bu havada altında şort üstünde kısa kolluyla dışarı çıkmışsın üstüne birde koşup terlemişsin." Yavaşça banktan ayağa kalkarken hala onaylamazca başını iki yana sallıyordu.

Bana yaklaşmadan önce sol elimdeki sigarayı yere atıp ayağıyla söndürmüştü. Tam önümde durduğunda yüzünü görebilmek için kafamı biraz havaya kaldırmıştım.

Kaldırmasaydım adamın sikiyle bakışacaktım çünkü.

Yalnız böyle bakınca çok erotik bir pozisyondaydık. Kafamı kaldırmasaydım neredeyse yüzüm onun hizasında olacaktı.

Düşünme Aşkın, Düşünme. Altında kısa bir şort var. Şu an kalkarsa mümkün değil açıklanamaz bir durum olur.

Ama bi indirsem kafamı aşağıya bir gelsem karşı karşıya şu şeyle... umarım ağzımın suyu akmıyordur.

Ne yaptığını tam anlayamadan deri ceketinin sol kolunu çıkarmıştı. Sağ kolunu çıkarırken tıslar gibi bir ses çıkarıp bir anda hareketlerini durdurunca telaşla ayağa kalkmıştım bile.

"Ne yapıyorsun? Elin yara görmüyo musun ya! Dikkatsiz misin!" Hemen deri ceketin bandaja takılan kısmını düzelttim ve sarkan kısmı bir yere sıkıştırmaya çalıştım. Diğer tarafını çıkardığı ceketin dikkatle sağ tarafınıda çıkardım. Ya yanlış bi hareketle daha çok canını yakarım endişesi vardı. "Bana çocuk diyorsun, yaptığın hareketlere bak! Ne diye çıkarıyorsun üstünü!"

"Terlisin Küçük ve hava soğuk. Soner abi geçen gün bünyenin hassas olduğundan bahsetmişti konu arasında."

Sonunda düzelttiğimde dediği şeylerlerle birlikte durdum ve bakışlarımı yüzüne kaldırdım.

Burnumu çektim.

Elimdeki ceketini kucağıma alıp salıncağa oturdum tekrardan ve ellerimle yüzümü kapadıktan sonra ağlamaya başladım.

"Elin çok acıyor mu?"

Hıçkırıklarımın arasında ne kadar anladı bilmiyorum ama sessiz kalmıştı.

Kafamı kaldırdım tekrardan "Acıyor mu elin?" Diye sordum.

Yaşadığım duygu yoğunluğunu kimsenin anlamayacağını biliyorum. Elini gördükçe canım yanıyordu. Elini öpmek istiyordum.

Bu sefer biraz şaşırmış gibiydi yüzü.

Sesimi yükselttim bu sefer. "Söylesene acıyor mu!" Gözlerimi kucağıma indirdim bu sefer fısıltıyla "Söyle." Dedim.

Başımın üstünde bir ağarlık hissettiğimde kafamı yavaşça kaldırdım.

Yüzünde ufak bir gülümsemeyle saçlarımı sağ sola doğru yavaşça karıştırırken beni izliyordu.

"Yok. Acımıyor."

Burnumu çektim.

"Babanla diye kavga ettin şimdi sen söyle Küçük."

Ona sarılmak istiyordum. Hemde çok. O kadar çok ki bu isteği şu an geri plana atamayacağım kadar çok.

Salıncaktan kalkmadan ve yüzüne bakmadan yavaşça beline sarıldım, yanağımı karnına yasladım ne tepki vereceğini umursamadan.

Bu çok.

Ama çok.

Mükemmel bir histi.

Kasıldığını hissettim.

İnanıp inanmamasını umursamadan gözlerimi kapatırken duyacağı bir şekilde "Babam bana sarılmadı." Diye mırıldandım.

Saçlarımın arasında olan elini hala çekmemişti.

Ben daha küçük bir temasında deli gibi etkilendiğim adamla sevişmeyi hayal ediyordum bir de.

Beni sikse fazla heyecandan ölür müydüm acaba?

Çok muhtemel

Ama ben buna ne derim?

Hiçbir harekette ya da ters tepkide bulunmamasından da gaza gelerek biraz daha sıktım kollarımı ve daha bir yasladım sıcak karnına başımı.

Olur olur yeriz yeriz

🐿

Size muhtemelen her şey çok hızlı geliyor ama bana göre yavaş bile gidiyor şu an kk

Neyse yolumuz açık olsun umarım beğenmişsinizdir bölümü. Tamam mı?

Cesur Velet (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin