Burada ne kadar süredir kaldığımı öğrendiğim günden tam bir hafta geçmisti. Bir haftadır sadece bu hapishane gibi oda da tıkılı kalmıştım. Daha da kalacak gibiydim. Bu bir hafta da iki yılımı düşünmüştüm. Düşünmek ise beni daraltmış, iyice bunaltmaya yetmişti. Düşünmek ağlamak istemeyen ruhumu, bedenimi bile ağlatıyordu.
Geride kalanlar, annem, kardeşim en çokta sevgilim... Onlar aklıma düştükçe delirecek gibi oluyordum. Neredelerdi bunca zamandır niye beni bulmadılar? Zor günlerim de beni aramadılar mı? Beni o yangında öldü sanıp, üzerimde ki mal varlığıma mı kondular.
Düşünceler zihni mi yoruyordu. O lanet gün keşke hiç olmasaydı diye ağlamaktan yalvarmaktan harabeye dönüşmüştüm. Yüzüme aldığım darbe hala dün gibi aklımdaydı, kulağımın hemen arkasında ki kelimeler ise her aklıma gelişin de beyni mi unutmak için bir yerlere vurmamı sağlıyordu.
Öldürüp gömmemiz söylendi, onu yakmamız değil.
"O adam biraz daha yaşamaz zaten ama rahipten alacağımız milyonları düşün. Bir yere gömmeye de uğraşacak değilim, leşini yakmak daha iyi. Ayrıca kemiklerine kadar yanarsa bir risk kalmaz, gömersek sonradan köpeklerin veya yırtıcı hayvanlar bulupta cesedi çıkarabilir. Alacağımız paralarla boğulurken, kapı da bir polis görmek istemiyorum."
Bu cümleler gözlerimi kapadığım an zihnimdeydi. İşgalci bir halde beyni mi emzimliyordu. O pezevenk kaçtığım anda benim ölüm emrimi vermişti, üstüne de bu yetmezmiş gibi ölümümle zengin olacak iki it hayatına devam edecekti.
"İğrenç bir durumdasın Park Jimin." kendi kendime söylenmeden duramazken, derin bir nefes alıp alnımı dizlerimin arasına sokarak derince soluduğum nefesi geri vermiştim.
Bir yandan artık çıplak uyumak veyahut ayık olmak beni rahatsız etmeye başlamıştı. Aynadan her kendime bakışımda gördüğüm ten bozulan sinirlerime deşarj oluyordu.
Tenim de yani omzumda ve göğüs kafesim de dikiş izleri gibi duran izler bu bir hafta da tamamen yok olmaya durmuştu. Boynumda ki yaranın ise üzerini iki gün önce tamamen açmıştı. Dikiş izleri hala belirgindi ve gidecek tamamen dese bile ne zaman iz silinir bilmiyordum.
Kasıklarımda ki izler ise biraz daha işlem görecekmiş. Hassas bölge olduğu için daha iyi gözetim altında estetiksel bir çalışma gerektiriyormuş. Saçma sapan gelse de her şey; birazdan onun geleceğini bilerek oturduğum yer de başımı dizlerimin üzerinden kaldırarak aynaya bakmıştım.
Fazla solgundu yüzüm. İki yıl öncesinden de değişen pek bir şey yok gibi görünüyordu. Şuan yirmi beş yaşında olduğu mu bilmek beni ürkütüyordu. Bana yabancı olduğunu hissettiğim tenim ürperiyordu.
Sevgilimin de benim gibi yaş almış olduğunu bilmem gözlerimin dolmasına etki ediyordu. Bensiz geçen zaman da neler yaptı beni aradı mı, evlendi mi, sevgilisi var mı şuan tek tek her saniye bilmek istiyordum.
"Merhaba Jimin." odaya giren adamın sesini duymamla anında transtan çıkıp kapıya bakmam bir olmuştu.
"Karşılık vermemi mi bekliyorsun?" diyerek onu hızlıca yanıtlamamla dudakların da tebessüm belirdi.
"Belki evet."
"Nah beklersin! Beni resmen denek olarak kullanmışsın piç!" dediğine bağırarak karşılık vermemle tebessümü bozulurken bana adımlamıştı.
"Bunu gördüğün resimlerle atlattığımızı sanıyordum?" gördüğüm, her yanımın yanık izleriyle dolu olduğu fotoğrafların aklıma düşmesiyle kendime hakim olamadan yüzüm buruştu. Bu yüzden sadece ona bakarken susmayı tercih ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♰Sálvame♰
FanfictionÜnlü estetik cerrahı, deneyin de kullandığı oğlana kalbini kaptırmıştı. "Jeon Jungkook, sevgilin seni arıyor park Jimin..." Başlangıç: 22.Eylül.23 Bitiş: 02.Kasım.23