Genç oğlan içinde ki tuhaf hisle yarım saat sonra gideceği buluşma için hazırlanıyordu. Kardeşinin mesajlarına döndüğün de yıllar sonra buluşma isteğine karşı gelememişti. Bu yüzden ertesi güne verilen saate uymuştu.
Tek sorun vardı o da buluşma yerleriydi. Küçük kardeşi her şeyin boka battığı yer de kendisiyle buluşmak istiyordu. İstemediğini söylese bile ayağının kırık olduğunu söyleyerek abisini ikna etmişti.
Şimdi üzerini giyinirken aynadan kendisiyle bakışıyordu ve o gün yaşananlar gözlerinin önüne tekrar tekrar geliyordu. Sadece o gün de değil küçüklüğün de zorla götürülerek kitabın zorla ezberlettirilmeye çalıştırılması, bunları istemediğini saçma bulduğunu söylediğin de ise vücuduna inen her darbeyi aynadan kendine baktığın da görebiliyordu.
İlk kez darbe yediğin de on üç yaşındaydı. Küçüktü ama saçma bulduğunu söylediğin de şeytan denilerek vücuduna tam dört kişi tarafından yirmi defa ahşap sopayla vurulmuştu.
Ardından ise liderin söylediği sözler aklına yer edinmişti. Din sorgulanmaz, sen kimsin ki Tanrı'ya karşı çıkacaksın. Bunun günahından çıkmak için iki gün aç susuz odan da kalacaksın. Tek bir kişi bile yemek su verirse onunla aynı suçu işlemiş olur.
Sonra bir hafta, iki ay, bir yıl, iki yıl, on sekiz yaşında... Her kaçmak istediğin de, her kurtulmak istediğin de ayinler de şeytan diye gösterilmesi ahşap sopaların vuruşlarının artması aklını bir gün yitireceğini kendisine beyni çağrıştırmıştı.
Herkes liderin sözünü dinlerlerse güzel dünyaya erişeceğine inanıyordu. Lider işini güzel yapmıştı. Halk güzel kandırılmıştı ve farkın da olan tek aklı başında kişi olan Jimindi. Zorla gönderildiği dine kendini adama okulun da bile saçmalığın için de olduğunun farkında olarak okuyordu.
Yaşı geçtikçe rahibin kötü bakışlarının da hedefi olmuştu. Aynaya baktıkça tek gördüğü karanlık geçmiş o kötü bakışlar ve o okul da liderin sikine dizini geçirerek kaçması vardı. Anahtarını çaldığı arabaya binip peşine liderin taktığı adamlardan kurtulma girişiminin nasıl sonuçlandığı anı gördükçe ise vücudunda bir irkilme oluyordu.
Arabanın kaç kez takla attığı bile başında dönüyordu. Bu düşüncelerden kurtulmasını sağlayan ise ansızın telefonundan gelen arama sesiydi. Başını hızlıca iki yana sallarken yatağa doğru giderek umarsızca fırlattığı telefonunu eline almıştı. Gördüğü kardeşinin ismiyle arama sonlanmadan aramayı cevaplamış kardeşinin gergin sesini işitmişti.
"Abi nerede kaldın?" hemen yapılan girişle tekrar aynaya bakarken bir anlık aklına iptal etme düşüncesi geldi ama hemen bu düşünceyi iteledi. Sonuçta kardeşi kendisini bekleyendi.
"Bir saate orada olurum, ana okulu yüzünden meşguldüm." derken bir yandan da yeni aldığı ve beline taktığı kemere baş parmağını geçirmişti.
"Anlıyorum, tamam. Sadece merak ettim, bir sorayım demiştim." sakinleyen sesle gözlerine bakarken bir kaç saniye konuşmadan beklemişti.
"Sorun yok bir saate yanındayım." kardeşinin küçük bir tamamdan sonra hemen kapattığı telefonla üzerinde gezdirdi gözlerini.
Siyah kot pantolon, üstüne yapışan boğazlı kazağı ile mükemmel görünüyordu. Kazağının üzerine attığı deri ceketle ayaklarına giydiği siyah postalları ise daha bir seksi kılmıştı kendisini. Genelde bu köy kasabasın da bu tarz giyilmezdi ve Jimin üstüne düşkündü.
Bir kalıba sığamıyordu. Köyün inanışı erkeklerin kaba saba olması taraftarı, kendisi gibi daha seksi giyinenlere ise kötü bakanlardı işte. Dudağına sürdüğü lipbalmla yüzü daha yumuş yumuş bakışları daha keskindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♰Sálvame♰
FanfictionÜnlü estetik cerrahı, deneyin de kullandığı oğlana kalbini kaptırmıştı. "Jeon Jungkook, sevgilin seni arıyor park Jimin..." Başlangıç: 22.Eylül.23 Bitiş: 02.Kasım.23