Günler her gün daha da yavaş geçiyordu. Saatler bitiyor yeni bir güne merhaba yapıyordum. Yavaş geçen saatlerle oda da duvarları tamamen boyayıp, yazmıştım. Can sıkıntısından artık platese başlamış, günlerimin çoğunu sporla geçiriyordum.
Oda hapsi son hızla devam ediyordu. Sadece küçücük bir alandan bu evin bahçesini görebiliyordum. Oldukça güzel bir bahçesi vardı. Güzel bir alana dikilmiş çiçekleri, baktığım sıra da saymaya çalışıyordum ama can sıkıntım gün geçtikçe artıyordu.
Sıkıntıdan spordan sonra tenimi en az bir saat banyo da serinletiyordum. Ellerim buruştuğu an bir şey olmaması için banyodan kendimi nasıl atacağımı bilemiyordum. Bazı günler yine çıplak geziyor, tulumun vücudumu örtmesi için çabalamıyordum.
Çıplaklığıma alışmıştım. Kıyafet olunca sanki boğuluyormuş gibi hissediyorum. Başta rahatsız olmaya başlayan vücudum şimdi bunalıyordu. Sadece kalça mı ve penisimi örten bir baksırla rahat rahat dolanıyordum işte.
Şuan ise dirseklerim ve dizlerimden güç alarak matın üzerin de domalmıştım. Hareketimi yapabilmek için göğüsüm mata değecek kadar öne yatırıyor, kalça mı havaya kaldırıp, bir kaç saniye arayla aynı işlemleri tekrarlıyordum.
Bu hareket kalçam için iyi geliyordu. Bundan sonra ise bir dakika squat yapıp, plank'e tamamlıyordum. Her gün aynısını yapmasam da üç gün aynı programı yaparak vakit geçirmek güzel geliyordu. Sadece dakikaları arttırıyordum. Plank arttıkça beni zorlasa da karın kası yapmak istediğimden katlanmaya çalışıyordum.
Hepsinin yanı sıra en ulaşmak istediğim; bunlar, yani bu olaylar başıma gelmeden önce yeni yeni sıfır açtığım bacaklarımı tekrar sıfır açmaya çaba gösteriyordum. Eskisi gibi tam esnek değildim. Doktor'un söyledigine göre de esneklik için derimi zorlamamam gerektiğiydi ama dinlemiyordum.
Sevgilim ara sıra yaptığım dans sırasında ki esnekliğime hayrandı. Bu yüzden kaybettiğim her şeyi en iyisi ile tekrar kazanmalıydım. Squat'ı zar zor altmış saniye yapmamla kendimi mata yan şekilde atıp, hızlı hızlı soluklanmaya başlamıştım.
Ellerim hızlı nefeslerimle pürüzsüz karnımın üzerini bulup, karnımı hafifçe okşamıstım. Ardından kendimi vakit kaybetmeden ayağa kaldırıp alnımı elimin tersiyle silmiştim. Bu sırada saate kayan bakışlarımla şimdi Taehyung'un geleceğini anlayarak yatağıma oturmuş, onu uslu bir imajla beklemeye başlamıştım.
"Naber Jimin?" odaya girdiği an sorduğu soruyla dudaklarımı araladım.
"Kötü... Kötüyüm." diyerek onu yanıtladım.
"Neden, bir sorunun mu var? Canın mı yanıyor?" endişeye bulanan ses tonuyla başımı iki yana sallarken konuştum.
"Oda, oda artık sıkıyor. Bunalıyorum, istemiyorum." diye kendimi açıklamaya çalıştım. Bu bir gerçekti, artık şu oda hapisinden cidden sıkılmıştım. Bu sırada ise konuşmamın bitmesiyle benim için odaya koydurdurttuğu dolaba gidip, kapağını açarak içinden su yeşili bir bornoz almıştı.
"Buna yapacak bir şeyim yok. Sana güvenmiyorum, işimizi yarım bırakıp kaçmayacağın ne malum? Kaçarsan da kaç ona da bir şey demem, bak spor da yapıyorsun, beni dövmeyeceğin ne malum? Sikime vurduğun günü hala unutmadım ben Jimin. Yine de ciddi olursak enfeksiyon riski var." diyerek beni kesin olarak cevaplamasıyla, bakışları ile de imkansız olduğunu göstermişti.
Benim ise yanıtıyla dudaklarım büzülmüştü. Gözlerimi bana bakan gözlerinden çekip başımı usulca yere doğru eğmemle bana yaklaşan ayaklarının sesini işittim.
"Neden kaçayım? Senden başka gidecek bir yerim olmadığını anladım. Hem o gün ilk uyandığım gündü, kaçırıldığı mı sandım. Sen olsan ne sanardın? Arabaya bindiğim andan sonrası yoktu aklımda, anla artık. Ayrıca sen değil başkası olsa yine aynısını yapardım. Hiç olmazsa şuan sikin yerinde ona şükret." dedim. Sesim de özenle hüzün barındırmaya çalışarak konuşurken önüme eğilen adamla bakışlarım istemeye istemeye onu buldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♰Sálvame♰
FanfictionÜnlü estetik cerrahı, deneyin de kullandığı oğlana kalbini kaptırmıştı. "Jeon Jungkook, sevgilin seni arıyor park Jimin..." Başlangıç: 22.Eylül.23 Bitiş: 02.Kasım.23