saat sabah 9 belki de 10'du. berbat bir kabusla uyanmıştım. rüyamda annem kanserdi. bu gerçekten çok kötü. varlığımı hatırladığımdan beridir hep annem benim için bir şeyleri iyi hale getirmeye çalışırdı. ben onun bana verdiği güvene inanarak yaşıyordum. mutlu olmam için elinden geleni yapardı. tabii mutlu olmam pek mümkün olmadı ama yine de annemin bana değer verdiğini hissetmek sevindiriyordu. huzurlu olduğum tüm anlarımda yanımda annem vardı. içimde ki huzurun sebebi annemdi. mesela şu an woohyun bana bulaşmıyorsa bu da annem sayesinde olmuştu. aynı zamanda bayan kang'ın sayesinde de.
saat umrumda değildi. sadece annemin iyi olduğunu bilmeme, sesini duymaya ihtiyacım vardı. rüyam aklıma geldikçe kötü oluyordum. annem benim her şeyim. biliyorum bu sadece bir rüya ama annemin mesajlarıma cevap vermemesi beni huzursuz hissettiriyordu. mesaj yerine aramaya karar vermiştim. fakat ulaşılamıyordu. büyük ihtimalle şarjı yoktu ama gerçekten yarım uykulu halimle doğru düzgün düşünemiyordum bile. ayrıca beni düşünen, beni seven, yaşamam için canını bile verecek tek kişi annemdi. o olmasa ben ne yapardım bilmiyorum. düşünmek bile istemiyorum.
kaçıncı olduğunu saymadığım aramamdan sonra beni bir endişe sarmıştı. aklımda kötü senaryolar kuruyordum. mesajlarım ve aramalarım yanıtsız kaldıkça düşünüyordum ve düşünmek bana hiç iyi gelmiyordu. düşündükçe gözlerim doluyordu. herkes için annesi önemlidir ama benim için durum daha farklı. yürüyemeyecek hale gelene kadar dayak yediğimde benim için telaşlanan tek kişi oydu mesela. yaşamam için bir sebep yokken her zaman hayata tutunmamı sağlamıştı. bir kaç dakika sonra telefonum çaldı. ekranda gördüğüm isimle derin bir nefes aldım.
"anne! neden aramalarıma cevap vermedin?"
"şarjımı doldurmayı unutmuşum canım. ne oldu bir şey mi oldu? bir sorun yok değil mi? çok aramışsın."
"ben kabus gördüm. rüyamda sen hastaydın. kanserdin."
ses gelmiyordu. annem konuşmuyordu. susumuştu. hayır olamaz değil mi? olamaz.
"anne? neden susuyorsun?"
"beomgyu... rüyan aslında gerçek. ama sakın korkma tamam mı? bana bir şey olmayacak. ben kendime iyi bakıyorum. sende kendine iyi bak. üzülme."
"ne? saka mı yapıyorsun anne? ama sen şaka yapmazsın ki. hayır şaka yap. su an ilk şakanı yaptın bana."
"yapabileceğimiz bir şey yok. kabullenmemiz lazım. aynı zamanda umutsuzluğa kapılmamalıyız. ben hep ne derim? hatırlıyor musun?"
"her şey her zaman iyi olmaz. her kötülük beraberinde bir iyilik saklar. umudunu kesme hayata güven. umut etmek mutluluğun ilk adımıdır. bunu o kadar çok söylerdin ki unutmak mümkün değil."
kıkırdamıştık. ama ikimizde ağlıyorduk. gülerken bile sesim titriyordu. annem ise karşı hatta burnunu çekip duruyordu.
"aaa sabah sabah senin yüzünden duygulandık hep. ben kahvaltı yapmaya gidiyorum."
"tamam anne. yorulma sakın tamam mı? bol bol dinlen. sağlıklı da beslen. gerçi sen benden daha iyi biliyorsundur."
"tamam beni merak etme sen. hadi görüşürüz."
bende hoşçakal dediğimde telefonu kapatmıştım. ama ağlamam durmuyordu. biraz duygusal ve sulugöz biriyim sanırım. aslında mental olarak çok güçlü biriyimdir. kolay kolay ağlamam. ama konu benim kırmızı çizgilerimse duygularımı göstermekten de hiç çekinmem.
şu an birileriyle konuşmam, derdimi anlatmam gerekiyordu. buna ihtiyacım vardı. taehyun'un odasına doğru ilerledim. odasından gelen tıkırtılar uyandığını belli ediyordu. kapının önüne diz çöktüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can't pretend | taegyu ✔️
Fanfic"hey choi, artık arkadaş olduğumuz düşüncesinden vazgeç. ben diğer arkadaşlarımla böyle şeyler yapmıyorum ya da onlara böyle hissetmiyorum." -text, düzyazı