üzerimde çok büyük bir heyecan vardı. aslında bu heyecanım biraz yersizdi. çünkü artık taehyun ve ben diye bir şey yoktu. ne için heyecanlanıyordum? tüm yüz hatlarını ezberlercesine suratını izleyeceğim için, içinde galaksiler barındıran gözlerine bakacağım için, son kezde olsa bana huzur veren o sesini duyacağım içindi bu heyecanım. sabahtan beridir taehyun'un gelmesini bekliyordum. o gelecek diye haftalardır toplamadığım odayı bile toplamıştım.zil çalmıştı. hızla oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru koşmuştum. taehyun siyah bir eşofman takımıyla karşımda duruyordu. içinde beyaz bir tişört vardı. siyah bir insana bu kadar mı yakışır? yuh.
"hoşgeldin."
"hoşbuldum." gülümsemişti.
sonra hızla odasına ilerlemişti. ağır ve taşıması zor eşyalarını almayacaktı. o yüzden sanırım burda kalması pek uzun sürmezdi. varlığını hissetmek beni bu kadar mutlu etmişken birazdan gidecek olması beni üzmüştü. içimde sık sık hissettiğim boşluk hissi yeniden oluşuvermişti bir anda. önce kapının önüne iki tane valiz bıraktı. sonra da büyük bir çanta bırakmıştı. yeniden odasına girdiğinde söylenmelerini duymuştum.
"istersen yardım edebilirim."
"yok teşekkürler."
yere eğildiğinde cebinden, çift kolyelerimizden onda olan eşi düşmüştü. kolyeyi alıp bana doğru dönmüştü. gözlerini gözlerime odaklamıştı. sonra buruk bir gülümseme sunmuştu bana. yavaşça yanıma yaklaşıp elimi kavradı. ardından kolyeyi avuç içime doğru bıraktı.
"bu kolyenin benden sana bir anı olarak kalması daha iyi olur bence."
kafamı sallamış ve bende ona gülümsemiştim. o da son kalan eşyalarını toplamış ve kapının önünde durmuştu. sanırım veda vakti gelmişti.
"kendine iyi bak beomgyu."
"sende öyle."
dayanamamış ve arkasından seslenmiştim.
"taehyun."
"efendim."
"bana bir tişörtünü bırakır misin?"
"dolabımda en sevdiğin iki tişörtümü bıraktım beomgyu."
"tesekkür ederim."
taehyun artık gitmeye hazırdı. ayakkabılarına uzanırken kendimi tutamamış yeniden seslenmiştim.
"taehyun, son bir şey daha söyleyebilir miyim?"
"tabii."
"taehyun beni seviyor musun?"
taehyun sadece suratıma bakıyordu. konuşmuyordu. mimiklerini oynatmıyordu. hiçbir tepki vermiyordu bana. bende konuşmaya devam ettim.
"taehyun rol yapamazdım seni seviyordum. o yüzden teklifini kabul ettim. rol yapamazdım çünkü beynim her ne kadar inkar etsede kalbim senin için atıyordu. seni istiyordu. sana ulaşamadığı zamanlar isyan ediyordu. biz arkadaşız bahanesini, benim gururumu reddediyoru. ben gerçekten seni seviyordum. ve sevgim bazen bastıramayacak kadar çoğalıyordu. hala öyle. o yüzden rol yapamazdım. sende rol yapmazsın değil mi?"
taehyun yüzüme anlamlı ve bir çok duygu barındıran bir bakış atmıştı. "beomgyu, kaçalım mi burdan?"
duyduğum şeyle şok olmuştum.
"ne?"
"duydun işte. kaçalım. evet beomgyu seni çok seviyorum. şu valizde kıyafetler var. sende istediğin bir şey varsa al ve elini çabuk tut. yangın çıkışından kaçalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i can't pretend | taegyu ✔️
Fanfiction"hey choi, artık arkadaş olduğumuz düşüncesinden vazgeç. ben diğer arkadaşlarımla böyle şeyler yapmıyorum ya da onlara böyle hissetmiyorum." -text, düzyazı