8. Bölüm

1.6K 148 17
                                    

Eğitim alanına geçtiğim zaman içimde garip bir şey vardı. "Kendini neden anlamamıştı bu adam." diye düşünmeden edememiştim. Galiba benimkilerden ondada vardı. Çünkü çoğu zaman bende kendimi anlamıyordum. Düşüncelerime gülümserken herkes toplanmaya başlamıştı. Daha önce yemek masasında gördüğüm yüzler olsa da kimseyle adam akıllı tanışmamıştım. Galiba benden kaynaklıydı. İki gün cezalı olmam ve yorgunluktan cani yemeklerimi dahi yiyememem büyük sebep olabilirdi tabi.

Gözlerim düşüncelerimin arasında kalmışlığın verdiği durgunlukla yere sabitlenmişti ki bir elin önüme uzatılması ile gözlerim istemsiz ele sonrada elini uzatan kişinin yüzüne sabitlendi. Yakışıklı çocuktu ona lafım olmasa da sarışınlara karşı alerjim vardı benim. Ki insanlarla yakın temastan hoşlanmazdım. Uzatılan ele göz devirip ellerimi ceplerime koyduktan sonra konuşmasına sadece sırıttım.

"Merhaba güzellik tanışmak bugüne kısmetmiş. Ben Mert"

Ellerimi ceplerime koymam kaşlarının havalanmasını sağlamıştı. Anladığım kadarı ile çapkınımız ilk defa böyle bir tepkiyle karşılaşıyordu.

"Memnum olmadım ama oldum say. Bu arada benimle konuşurken önüne sıfatlar koymaman senin yararına olur çapkın."

Karşımdaki sarışın elini sıkmayacağımı anladığı an sarı saçlarından elini geçirmişti. Bu çocuğu sevmemiştim. Gerçi çokta insan canlısı bir şey değildim. İnsanlarla en büyük yakınlığım onlarla eğlenme yolunda olurdu ama altını çizmek istiyorum ki bu huylarım sonradan aşılanmış huylardı. Sonuçta kimseye gerçek İnci'yi gösterecek değilim.

Çocuk cevap veremeden Demirciğimin keyifli ama sert sesi duyulmuştu. Durun durun ne dedim ben keyifli mi? Bu yırttım demek miydi yani? Şahsen ateş kes yapması kendi lehine olurdu. Zaten içli dışlı savaşımdan her türlü galip çıkan ben olurdum.

Herkes sıraya geçsin. Bugün sizi yormayacağım. Beş tur koştuktan sonra serbestsiniz. demişti herkes koşmak için sağa dönmüştü ki İnci komutan sen ayrıl dedi. Bakmayın öyle erken sevinmişim anlaşılan ama vereceği cezayı da merak etmiyor değildim yani. E sonuçta içimde psikopat yanım eziyet seviyor canım.

Herkes ikimize bakarken aralarından kıkırdama sesleri duydum. Tabi ki hiç umursamadım.

"Sen yaptığın etkinlik alanını eski haline getirip o kozalakları nerelerden aldıysan aldığın yerle koyduktan sonra beş tur koşup nöbet tutacaksın. Bu arada gençler hazırlıklı olun göreve gidiyoruz. Yedide herkes hazır olsun birkaç gün dağdayız."

Durun durun bu adamın ağzından çıkanı kulağı duymuyor muydu? Yok kesin benim kulaklar radar alanında değildir canım. Değil mi cacıklı helvalarım. Ben yanlış duymuşumdur. O an asıl cezamın beni dağdan uzaklaştırmak olduğu anladım. Bu durum canımı sıkarken elimi yumruk yapıp dilimin bağını çözmüştüm.

"Buna hakkın yok komutan."

"Neye hakkım yok asker"

Benim komutan kelimesini bastırdığım gibi oda asker kelimesini bastırarak söylemişti. Bu daha çok kaşlarımı çatmıştı. Bilerek yapıyordu puşt. Eğer sesimi yükseltirsem sonumun disko olacağına emindim. Ah bu terörist öldürme şansımın elimden alınması üzerine birde kafa yemelik o dört duvar içinde kalamazdım.

"Emredersin komutan"

"Komutanım çaylak komutanım. Zor olacak ama öğreneceksin."

"Emredersin komutan." daha fazla bir şey duymamak için selamımı tekrar verip sert adımlarla oradan uzaklaştım. Şeytan diyordu ki al çakını kıymetli arabasının üzerinde sanat eseri yarat. Yapabilirdim de ama işte başıma dikilip "Yavaş al. Sürtme, tırnaklarına dikkat et... " gibi laflarına maruz kalınca ah ne kadar çok o dilini kesip dikiz aynasına süs niyetiyle asmak istemiştim anlatamam. Ama onu bana güzel gelen sesini dahi umursayacak durumda değildim. Ben bu göreve sadece leş kargalarını öldürmek için devam ederken bu şansı elimden alınmasına deli olmuştum ama bu adamdan kurtulup birliğimi değiştirmem gerektiğini kavramıştım. Adam damarımı biliyordu ve bu benim işime gelmezdi.

Deli&Manyak (Yarı Texting) İki KomutanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin