11. Bölüm

1.4K 150 16
                                    

Albayın odasından çıkıp bir askeri durdurup acil operasyon için askerlerimin hazırlanıp meydanda olmalarını bildirdikten sonra aynı katta olan komutanların giyinme odasına girip dağa özel üniformamı giyip silahımı alarak meydana geçtim. Askerlerim hazırdı. Selamlarını verdikten sonra konuştum.

"Asker dün size uygulattığım eğitimdeki taktik üzerinden yön bulacağız. Komutlarım itirazsız ve ikiletmeden yön bulacak. Gözlerinizi dört açacaksınız ama kulaklarınızı sekiz. Vardığımız yerde küçük bir aksaklık çıkaranı dahi ekibimden atar karargahta paspasçı yaparım. Anlaşıldı mı asker?"

" Emredersiniz komutanım. "

" Gazamız mübarek olsun asker. Hadi bakalım kardeşlerimizi cehennemden alıp gelelim."

" Emredersiniz komutanım. "

Ah bu koro şeklinde çıkan itaatkar tavır. Nasıl ruhumu okşuyor anlatamam. Sonuçta egom önemli canlarım. Paraşütlerimizi üzerimize geçirmiş ve uçağa binmiştik. Helikopter sesinden dolayı uzağa bırakacaktı ve yürüyerek zaman kaybetmemiz demek bizim zararımıza olurdu. İçinde farklı duygular taşıyordum. Nedenini çözemesem de korku ve heyecan olduğuna emindim. Dağları özlemiştim ve adım attığım an dağlarında beni özlediğini anlamış olacaktım. Gerçi anlamama ne hacet vardı canım. Ben özlenmeyecek afet miydim yani?

"Son beş dakika"

Pilotun uyarmasıyla birlikte hazırlanıp tekrar konuştum.

"Ben buraların acemisi olsam da siz her karışını biliyorsunuz. Yere indiğiniz an kendinizi koruyacak yerlerde konumlanıp yerinizi bana bildiriyorsunuz. İnsansız hava silahlarını konumlayıp doğrultusunda ilerliyorsunuz."

"Komutanım biz havada ellerimizi birleştirip aynı yere konumlanırdık."

"Arda koçum. Uçağa binmeden önce ne dedim ben. İkiletme çocuğum. Beni ikiletme! Hay de ilk sen atlıyorsun. Gözüme battın."

"Hazır 3 2 1"

Pilotun sesiyle birlikte gök yüzünde savrulmamız bir oldu. Aynı anda atladığımız için birbirimizden uzak olmayacaktık. Çoğu komutan sürüden ayrılanı kurt kapar taktiği uygulasa da bence ayrı konumlar belirli bölgede hüküm sürmeği sağlardı ve ben bunu savunanlardandım. Bizler en ağır eğitimlerden geçmiş askerlerdik. Erler için bu durum tabi ki geçerli değildi ama bizim karargahta Allah'tan er yoktu. Bu durumun avantajını yaşıyorduk ve tabi ki planlarımızda ona göre yön bulabiliyordu. Paraşütü açmış toprak parçasına ayaklarım değdiği an içimdeki haz ile yüzümde kışkırtıcı bir gülümseme olmuştu. Ah nasıl olmasın? Demir efendinin kıçını kurtaracağım sonuçta. O zaman "Komutanım de komutanım de" diyen ağzına lolipopumu tıkardım.

Yere indiğim an konumlar bildirilirken uzaktan kulağıma gelen çatışma sesleriyle emirleri verip ağzıma lolipopumu atarak etrafımı gözeterek koşmaya başladım. Üçerli gruplar oluşturmuştuk ve herkes yanındakinin kıçını korumakla görevliydi. Verdiğim taktiklere uyarak yanıma gelen adamlarım sonrasında ara ara olarak dakikalık üçlendikleri haberi ulaşmıştı. Bir süre ilerledikten sonra şerefsizlerin dağın eteklerinde bizimkileri sıkıştırdığını ve sürünün yarısının da dikkatli olarak aşağı doğru indiklerini gördüm. Amaçları öldürmek değildi. Bu pislikler ile o kadar çok çatışmalarım var ki üç kuruşluk beyinlerinin konumlarından dahi anlardım. Niyetleri komutanı sağ yakalamaktı. Bunun üzerine de iğrenç emelleri olduğuna emindim ama maalesef başka bahara kalmıştı. Ya da hiçbir bahara çünkü dağların efendisi olarak toprağımla benimsenmiştim ve kimse bu saatten sonra benim dışımda horoz öttüremezdi. Heyt be gaza geldim lan. Dedeler gazdan ayağımı çekmezseniz korkarım hızımı alamayıp uçacağım, haberiniz yok.

Deli&Manyak (Yarı Texting) İki KomutanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin