39. BÖLÜM

752 28 8
                                    

Alev'den...

Yüzüme tutulan yoğun ışık sebebiyle gözlerimi alıştıra alıştıra açmaya başladım. Ateş'in üstündeydim. Burada uyuya kalmış olmalıydık. Kafamı çevirip Ateş'e baktığımda onunda uyandığını ve etrafına baktığını gördüm. Işığın kaynağına bakmak için kafamı çevirdiğimde bir kadının olduğunu fark ettim.

"Çocuklar, ne yapıyorsunuz siz burada böyle?"

Hemen Ateş'in üstünden kalktım ve "biz kaybolduk" diye kısa bir açıklama yaptım.

"Telefonunuz falan yanınızda mı?"

Yanımızda olsa aramaz mıydık be abla.

"Değil, bizde yolu bulamayınca işte..."

"Anladım, kalkın gidelim"

"Nereye?"

"Evime" Ateş'e baktığımda omuzlarını silktiğini gördüm.

Zaten gidecek başka bir yerimiz yoktu. Hava çok soğuktu. Hatta burada donarak ölmediğimize şükretmemiz gerekiyordu.
Başka çaremiz yoktu.

Kadının bize zarar verme ihtimali de vardı. Ama başka çaremiz yoktu.

Ateş'te ayağa kalktığında beraber kadının arkasından ilerledik. Kadının elindeki fener etrafa aydınlatıyordu.

Yaklaşık iki dakikalık bir yürüyüşten sonra kulübe tarzı bir eve vardık. Evin ışıkları yanıyordu. Galiba kadın dışarı çıkarken ışıkları açık bırakmıştı. İçeriye girdiğimizde dışarının ne kadar soğuk olduğunu içerideki atmosferin sıcaklığından anlamıştım.

Kadın yalnız yaşıyor olmalıydı. Başka kimse yoktu. Bize oturmamız için eski bir koltuğu gösterdi. Ateş ile birlikte hiçbir şey söylemeden gösterdiği yere oturduk. Evin tam ortasında ısınmamız için cayır cayır yanan bir odun sobası vardır.

Biz içerinin sıcaklığı ile mayışırken kadın bir işi olduğunu söyleyip yanımızdan ayrıldı.

Kafamı çevirip Ateş'e baktım. Bayağı bir üşümüş olmalıydı çünkü içerinin bu sıcaklığında bile kollarını kendine sarıp ellerini birbirine sürtüyordu.

Ne kadar bu görüntüsü aşırı tatlı olup onu öpme isteğimi ortaya çıkarsada kendimi tuttum.

Bir süre sonra kadın içeriye geri girdi -artık ona kadın demeyi bırakmalıydım. Ona hemen adını sormalıydım- elinde yiyeceklerin olduğu bir tepsi vardı. Bu yiyecekleri görene kadar acıktığımı hissetmemiştim.

Hemen kadının adını sordum.

"Şebnem" dedi.

"Şebnem ablacığım sana gerçekten çok teşekkür ederiz. Sen olmasan biz ne yapardık" dedim ona olan minnetimi göstermek için.

Şebnem abla kısaca sorun olmadığını falan söyledi. Daha sonra getirdiği yiyeceklerden yedik.

"Eee, siz nasıl kayboldunuz bakalım"

Ona kısaca ormana gezmek için girdiğimizi daha sonra yolumuzu kaybettiğimizi ve telefonumuz olmadığı için hiç kimseye ulaşamadığımızı söyledik.

"Ahh, gençlik"

Galiba bu söylediğinin nereye varacağını tahmin edebiliyordum.

Oy vermeyi unutmayalım💜

EĞER İMKANINIZ VARSA KİTABIMI BAŞKALARINA ÖNEREBİLİR MİSİNİZ?

FENOMENİST/ TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin