₀₇latte

2.7K 244 62
                                    


"Alo anne! Nasılsınız?"

SooJi her zaman böyleydi. Eğer çok üzgünse ailesini arar hiçbir şey olmamış gibi konuşurdu onlarla. Bu onu inanılmaz derecede rahatlatırdı. 

Sesinin titrememesine özen göstererek annesiyle ve babasıyla konuşmaya çalışıyordu şimdi. Soo Ji ile konuşmak için telefonu sürekli birbirlerinin elinden çekip alırken çocuk gibi tartışıyorlardı. SooJi onlar sayesinde yeniden mutlu oluyordu.

"Telefonu bana ver. Ben de kızımla konuşmak istiyorum." Babasının sabırsız sesini duyduktan sonra gülümsedi Soo Ji.
"Baba! İşler yolunda mı?"

'Ama ben daha konuşamadım bile...' Annesinin sesi biraz uzaktan geldiği için babasının oda değiştirdiğini anlamıştı. Babasının annesinden kaçışını aklında canlandırdıkça gülme isteği artıyordu.
"Çok iyi kızım. Senin okulun nasıl?"
İşte, anahtar kelime 'okul'du. Soo Ji sesinin boğuk çıkmasına engel olamayarak kuru bir "İyi." dedi.
Belirsiz bir süre ağladığı için sesindeki kırıklığı henüz atabilmiş değildi.

"Emin misin tatlım?" Babasının endişeli sorusunu duyduğunda hemen kendini toparladı ve o görebilecekmiş gibi gülümsedi. Şu an en son istediği şey onların aklını kendisinde bırakmaktı. Daha fazla üzmek istemiyordu ailesini.
"E-evet baba. Ben sadece... " Küçük bir duraksamadan sonra devam etti.  "Sizi çok özledim."

Sınavları başlamadan önce eve uğraşacağına dair bir söz verdikten sonra telefonu ancak kapatabilmişti. Şimdi içi daha rahattı. Ailesinin her zaman, ne olursa olsun sadece Do Soo Ji'yi seveceklerini biliyordu çünkü.

Günün geri kalanı hemen hemen rutindi. Yağmur tamamen sona erdi, yalnızca pencere pervazlarındaki fazla damlalar akıyordu taş kaldırıma. Biraz sonra başlayacak olan şölene hazırlık için tahta pencereyi biraz zorlanarak kaldırdı ve yatağına tekrar uzandı.

Bu melankoli hallerinden nefret ediyordu. Tamamen kendisine yabancı bir histi aslında. En son arkadaşı "Sanki senin hiç derdin olamazmış gibi geliyor bana." dediğinde dışarıdan çok mutlu göründüğünü anlamıştı. Zaten sorarsan herkes iyiydi ve gülümsersen mutluydun. Kalıplaşmış bir toplum kuralı daha...

Yağmur havadaki soğuğu kırmış ve geriye ılık bir esinti bırakmıştı. Odanın içine dolan yumuşak rüzgar SooJi'nin tenine değdiğinde bu doğal masajı minik mırıltılarla kabul etti ve gözlerini kapatıp peluş oyuncağına biraz daha sarıldı. Artık odanın içine gitar sesleri ulaşıyordu. Aklını dinlendiren bir tını onu yavaş yavaş uykunun kollarına çekmişti. Sonrasında hayal meyal hatırladığı tek şey söylenerek pencereyi kapatan telaşlı bir Eun Kyung ve ince pikeyle üzerini örten şefkatli bir Eun Kyung daha...

➷➴➷➴➷➴

Do Soo Ji her şeye rağmen başarılı bir öğrenciydi. Birkaç sebep yüzünden dersleri asacak kadar berbat halde değildi ve bu yüzden yıkımından iki gün sonra derslerine devam etmeye karar verdi. Belki de tam olarak berbat bir haldeydi ama bu şu an amfideki orta sıralardan birinde oturduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Sadece kafa dağıtmak istiyordu, her ne kadar yanlış bir ortam seçse de.

Sürekli gözlerinin üzerinde olduğunu hissettiği Bae JaeWook ve gözlerinin üzerinde olduğu Min YoonGi dışında her şey aynıydı. Dersin sıkıcılığı, sorulara cevap vermek için ölüp biten tayfa, alakasız geveze tayfa, azimli öğretim görevlisi bla bla bla... SooJi'ye her şeyin bu kadar bayat gelmesi normal miydi? Evet, çünkü burası... üniversite. Klasik bir eğitim kurumu işte.

Ders arasında arkadaşlarıyla gülüp eğlenen Min YoonGi'yi gördüğünde içinden bir şeylerin koptuğunu hissetti. Bu zamana kadar hep onunla konuşmak istiyordu. Belki hemen dalgalı saçlarıyla oynamak fazla kaçabilirdi ama parfüm kokusunu hissedecek kadar yakınında durabilirdi, değil mi ? Belki onunla konuşurdu da... Ağzında gevelediği saçma cümlelerin yerini daha sağlam kelimeler doldurabilirdi. Yine de boşuna çabalamış olurdu artık. Sevdiği biri varken...

NAMELESS •  ☑︎ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin