₁₃alışkanlık

2.2K 252 56
                                    

"Seni seviyorken bir başkası umrumda değil!"

SooJi sabredemeyip olanca gücüyle bağırmıştı arkasını dönüp giden gence. Etrafında ona dönen bakışları görmüyordu, kırılıp dökülen gururunu da görmüyordu. Sadece O'nu önemsiyordu.

YoonGi yavaş adımlarını durdurup birkaç saniye bekledi. SooJi'ye doğru döndüğünde ellerini ceplerinden çıkardı ve siyah beresini düzeltti. Memnun bir gülüşle kıvırdı dudağını. Aralarında en fazla 5 metre vardı.

YoonGi konuşmamayı tercih ederken sadece karşısındakini gözlemliyordu. Sinirden titreyen alt dudağı, bacakları ve çantasının kolunu sıkan elleri.. Onun böyle çaresiz kalması hoşuna gitmişti. Belki de ego meselesinden başka bir şey değildi.

Birlikte geçirdikleri kısa süre içerisinde kendisine olan sevgisini fark etmişti. Bu engelleyemeyeceği şekilde YoonGi'nin dikkatini çekiyordu. Ama JaeWook bu kız yüzünden aşk acısı saçmalığını çekerken onunla mutlu olamazdı, böyle düşünüyordu. Her ne kadar JaeWook ona karşılık vermesini istese bile onun gözlerinde gördüğü kırıklık aklına geldikçe SooJi'den uzaklaşmak istiyordu. Bu yüzden çareyi kendinden soğutmakta bulmuştu. Planlamadığı tek şey SooJi'nin onu gerçekten sevmesi ve inatçı olmasıydı.

JaeWook ve SooJi'nin sevgisine şahit olduğu için kendi sevgisi basit geliyordu artık. Yoo Na'ya karşı hissettiği şeyler saygı ve bağlılık olmalıydı. En azından bu sonuca varmıştı, kendini ve SooJi'yi karşılaştırırken. Yoo Na küçüklüğünden beri kopamadığı tek şey olmuştu. Şimdi bile onu görmek için küçük erkek kardeşini alıp eğlence parkına bırakıyordu ara sıra. Eskiden beri devam eden samimilikleri Yoo Na'nın A kalite bir sevgili bulmasıyla sonlanmış gibiydi. SooJi'yle dalga geçmesi bir yana, kendisi ondan daha acınası duruyordu. Birine olan alışkanlığını aşk sanmak berbat bir kandırılmışlıktı. En azından SooJi sevgisinden emindi.

Birkaç dakika boyunca hiçbir harekette bulunmadan birbirlerine baktılar. Cadde üzerindeki insanlar onlara bakmayı bırakıp kendi hallerine dönmüştü. Eğer YoonGi tekrar dönüp gitmeseydi SooJi ayaklarında derman kalmayana kadar orada dikilip onu izleyebilirdi. YoonGi'nin uzaklaşmasını izlerken sağ elini kalbine bastırdı. Nefes alışları yavaş ve derindi. Sanki keskin cam parçaları saplanıyordu kalbine..

Sahip oluş yoktur. Sadece oluş, son nefesi
vermeyi, nefessiz kalarak boğulmayı özleyen
oluş vardır. Böyle demişti Franz Kafka. SooJi'nin ya da YoonGi'nin en büyük ortak noktası buydu belki de. Her ikisi de en değer verdiği şeye sahip olamıyordu. SooJi bu yüzden onun her hareketinde nefessiz kalıyordu.

---


YoonGi, SooJi'yi öylece bırakıp hızla yürümeye devam etti. Aklında dolanan düşünceleri durdurmak istiyordu. Bir şeyler yapmaya ihtiyacı vardı, kendini daha fazla kandırmak istemiyordu çünkü. Yoo Na'nın evinin önüne gelene kadar JaeWook ve kendinin arasında sıkışıp kalmış SooJi'yi düşünüyordu. Muhtemelen SooJi'ye her baktığında en yakın arkadaşı aklına gelecekti. Belki de arada kalmış olan YoonGi'den başkası değildi.

Rezidansın önünde biraz durup başını kaldırdı ve yüksek katlara baktı. Cesaretini toplaması gerekiyordu. Derin bir nefesle doldurdu içini. Ardından hemen binaya girip Yoo Na'nın oturduğu kata çıktı. Kapıyı çaldığında arkasına bakmadan kaçmayı düşündü. Çünkü eğer beklediği şeyler olursa SooJi'ye izin vermesi gerekiyordu. Sahi, ne bekliyordu ki?

Kapı yavaşça açıldığında Yoo Na kapının arasından baktı ve gelenin Yoongi olduğunu anladığında kapıyı ardına kadar açtı.
"Merhaba YoonGi. Nasılsın?" Yoo Na neşeli sesiyle sorduğunda YoonGi omuzlarını silkti şuan önemli olan bu değildi.
"İçeri gelmez misin? Aslında küçüğümüz bugün evde değil eğer onu almaya geldiysen-"
"Bunun için gelmedim. Sana bir şey sormam gerekiyor YooNa." YoonGi'nin sabırsız ve aceleci sesine karşılık başıyla devam etmesini istedi. Onu bu kadar tedirgin eden şeyi merak ediyordu.

"Ben... Ben eğer s-senden hoşlandığımı söylersem ne düşünürdün? "Utandığı için bakışlarını yere indirdi ardından. Kaç yıl olmuştu ama bunu ona söylemeyi hiç düşünmemişti. Artık özgür kalmak istiyordu.

"YoonGi? Bu ne demek? " YooNa gözlerini irice açarak direkt olarak onun yüzüne bakıyordu. Belki de sadece yüzünde herhangi bir dalga mimiği arıyordu. Şaka olmalıydı onun için.
"Beni reddet YooNa. Buna ihtiyacım var. "
'Beni özgür bırak. ' diye devam ettirdi içinden. Stresten dudaklarını kemirmeye başlamıştı. Çünkü büyük ihtimalle çocukluk arkadaşını kaybetmişti 30 saniye önce.

"Anlamıyorum." dedi Yoo Na başını iki yana sallarken. Bir adım daha yaklaşıp kapının eşiğinde durdu. "Sen benim yakın arkadaşımdın. Ve bir sevgilim var. Biliyorsun..." Gözlerini kırpıştırmaya devam ederken ondan bir karşılık bekliyordu.

"Biliyorum. Bak.. " YoonGi arkasına dönüp parmaklarıyla gözlerini ovdu ve tekrar YooNa'ya döndü. "Bu belki de sana anlatabileceğim bir şey değil. Biraz karışık. Ben bile ne olduğundan emin değilim. Bu yüzden bana sadece olumsuz şeyler söyle. Sonra buradan defolup gideceğim. "
Gerçekten o aptal bağlılık hissinden kurtulmak istiyordu YoonGi. Buna adım adım yaklaştığını hissederken arzusu artıyordu.

"Tamam." YooNa her zaman YoonGi'ye güvenmişti. Şimdi de güvenmeyi seçecekti. Onu daha fazla sorgulamaya son verdi.
"Bunun imkansız olduğunu ve yıllardır olduğu gibi arkadaşlıktan ileri bir his taşımayacağımı düşünürdüm." Yoo Na sözlerini bitirdiğinde YoonGi derin bir nefes verdi. Bu sözlerin kalbini acıtması gerekiyordu ama o sadece eskisi gibi olamayacak arkadaşlığına üzülüyordu. Yine de sıkışmışlık hissi kayboluyordu yavaş yavaş.

"Teşekkür ederim YooNa. Görüşmek üzere." yüzündeki üzüntüye engel olamadan küçük bir selam verip hızlıca ayrıldı oradan. Giderken göz teması kurmamaya özen göstermişti. Rezidanstan çıktığında bir şeyi farketti YoonGi. Sanki artık daha da rahatlamıştı?

Oh be sonunda YoonGi yola geliyor sanırım :D ayh çok zor...

Destekleyen herkese çok teşekkür ederim ^^ benim için ne kadar önemli olduğunu ah bir bilseniz.... :D

NAMELESS •  ☑︎ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin