₁₆numara

2.3K 237 10
                                    

:EunKyung&SeokJin:

İtiraf niteliğindeki şarkıdan birkaç gün sonra... Sadece ikisinin olduğu ve gözbebekleri birleşirken söylenen şarkıdan birkaç gün sonra, yine aynı parktalardı. EunKyung tepeyi çevreleyen alçak demirlere yaslanarak eşsiz manzarasını izliyordu. Seok Jin yanıbaşındayken onun hayran bakışlarını farkettiğinde bunu sevimli bulmuştu. Parlayan gözler ve hafif aralık pembe dudaklar..

Yerini değiştirip EunKyung'a arkadan sarıldı SeokJin. Ellerini EunKyung'un önündeki soğuk demire yerleştirip onu kıskaca almıştı. EunKyung sırtında hissettiği sıcak göğüsle vücudunu ele geçiren titremeye engel olamadı. Heyecandan ya da başka bir şeyden farketmez, SeokJin onu şaşırtmasını biliyordu. Utanmıştı, kendini tamamen kasıp Jin'e daha fazla temas etmekten kaçınıyordu.

"Kız tavlama sanatları kitabındaki sıradaki taktik bu mu?" EunKyung içindeki tufanı susturmak için alayla konuşmaya çalıştı. Yüzündeki gülümsemeyi sabit tutmaya çalışıyordu. Bu fazlasıyla gergin ortamdan nefret etmişti. Ama sonrasında bu saniyeleri hatırlayıp aptal aşık gibi sırıtacağını biliyordu. SeokJin onun kalbini tamamen ele geçirmişti.

SeokJin kıkırdayıp derin bir nefes aldı. Burnuna dolan kadınsı parfümün etkisini daha çok hissedebilmek için nefesini çok kısa bir süre tuttu.

"Öyle bir kitabım yok. Başlarda internetten yardım almış olabilirim ama şuan sadece içimden geleni yapıyorum." Dudaklarını esir alan gülümsemeyle başını EunKyung'un omzuna yerleştirdi. EunKyung sakinleştirmeye çalıştığı kalbinin yeniden hızlanmasıyla nefes almayı bile unutmuştu.

"Hey, nefes al." SeokJin, gülüşü büyürken geriye çekildi. Onun üzerinde bu kadar etkili olduğunu bilmiyordu. Aslında onun kendi üzerindeki etkisini de bilmiyordu. Şu son birkaç dakika gerçekten aşıkmış gibi hissetmişti SeokJin.

"Oksijenle kavgalıyım. Sen demesen nefes almaya niyetim yoktu." Sonra gözlerini devirdi ve kızaran yanaklarını saklamak için hala gülmekle meşgul olandan yana dönmedi. Evlere bakıyordu ama ilgisini çeken şey o beton birikintileri değildi. Sadece biraz daha sakinleşmesi gerekiyordu, bu yüzden SeokJin'in çekilmesi iyi olmuştu.

"Neden böyle anlardan kaçıyorsun?"

"Alışkın değilim. " EunKyung bu sorunun cevabını önceden düşündüğü için beklemeden cevapladı. Eğer SeokJin'e bakabilseydi onun şaşırdığını görürdü ki zaten buna ihtiyacı yoktu. EunKyung'un SeokJin sayesinde ayrıldığı bir eski sevgilisi vardı.

EunKyung kısık tuttuğu sesiyle devam etti. "Az sayıda sevgilim olmadı ama hiçbiriyle yakınlığım da olmadı, izin vermedim. Biliyorsun bu şeyler fazla benlik değil. " Aslında bu utanılacak bir şey değildi, ancak SeokJin ile bunları konuşmak ilginç geliyordu.

"Oh, anladım. " SeokJin içini kaplayan mutluluğu inkar edemezdi. Kafede karşılaştığı kaba adamın EunKyung'u öpmemiş olduğunu aklından geçirirken buna sevindiğini farketti. O adam ya da herhangi bir başkası.. Sadece kendisi vardı.

Jin eski konumunu tekrar aldığında ikisi de yeniden nefeslerini tuttu. EunKyung şimdiden onun sarılışını özlediği için kendine lanet etmeliydi. Belli ki buna alışmak zaman alacaktı. Belki de 20 yıl sonra bile aynı heyecanı taşıyacaktı. Şimdiden gelecek planları kurmak mı? EunKyung fazlasıyla kendi prensiplerinden ödün veriyordu son zamanlarda..

" Kendini bana sakladığın için teşekkür ederim. "

-

:SooJi&Yoongi:

"Peki sen SooJi, sana alışmamı mı isterdin, yoksa aşık olmamı mı?"

SooJi bu cümleyi hangi kategoride değerlendireceğine emin olamıyordu. Teklif, basit soru cümlesi, bir tuzak sorusu? Verebileceği cevapların yol açacağı sonuçları aklından geçirmek için biraz bekledi. Ancak bunu kesinlikle kestiremiyordu.

"Ben... " parmaklarına işkence edercesine ellerini birbirine kenetledi ve sıktı. Canı yanarsa bilincini açık tutabilcekmiş gibiydi. Aksi halde YoonGi'nin söyledikleri onu hemen burada hiperuyku haline sokabilirdi.
"Kararsız birisin, değil mi?" dedi, YoonGi montunun kolunu biraz sıyırıp saati kontrol ettikten sonra. Zaman ne çabuk geçmişti burada.
"Sanırım.. " Sooji derin bir nefesten sonra tedirgince devam etti. "Zamana bırakabiliriz.. Yani kalbinin seçmesine izin ver."

YoonGi yanındaki yanakları kırmızı bedene bakıp küçük bir gülümseme bıraktı. Hem kaybetmekten korkup hem de karşısındakinin mutluluğunu istemek böyleydi demek. Şimdiye dek YoonGi, SooJi'ye yakın değildi. Buna rağmen onun sevgisini hissedebiliyordu. Zaten onu şu an burada tutan sebep de buydu. Merak ediyordu.

"Bugün çalışıyor musun?"
YoonGi konuştuğunda SooJi şaşırarak ona baktı. Konunun neden buraya geldiğini anlamamıştı.
"Evet." dedi, saatine bakmadan önce. Hala biraz vakti vardı.
"Gidelim o zaman. Seni bırakabilirim."

SooJi, zar zor ritmine dayanabildiği kalbini görmezden gelerek ayağa kalktı. Tabi, o heyecanla adım atar atmaz tökezlemesi çok olasıydı ve olmuştu da... Kendini toparladığında YoonGi'nin kıkırtısını duymuştu. Evet, başta etrafına bakıp başkasını aradıysa da en sonunda o hoş sesin YoonGi'den geldiğine inanmıştı.

"Sen hala o sakar Rilakkuma kızsın." Gözleri kaybolarak güldüğünde SooJi onun büyüsüne kapılıp gülümsemişti. Ayrıca onu ilk başta hatırlasa bile hatırladığı rezilliğinden dolayı kendini biraz utanmış hissetmişti. Yine bu farklı hislere ara verip YoonGi'nin yanında sadece mutlu olmak istiyordu.

.
.
.

"Seni bırakırım dediğinde araban var sanmıştım." SooJi yürümekten rahatsız değildi ama yine de merakından sordu.
"Ayaklarım ve seninkilerden daha güzel olan bacaklarım var. Bu durumda ikimiz de yürüyebiliriz."
SooJi kaşlarını kaldırarak laf arasında kendisini övdüğü bacaklarına bakmıştı. Ardından başını eğip kendi bacaklarına baktı. Gerçekten bir erkeğin bacağı onunkinden güzel olabilir miydi? Neyse ki bahsettiğimiz kişi Min YoonGi'ydi ve bu olabilirdi.

"Sorun değil. Zaten Astra buraya yakın." SooJi onun azarlama modundaki cevabını dikkate almayıp kendince bir bahane uydurmuştu. Ayrıca yürümek demek biraz daha fazla onun kokusunu solumak demekti. Yani SooJi rahatsız olduğunu söyleyemezdi.
Hala yürümeye devam ediyorlarken konuşmadılar, Astra'ya ulaşıncaya kadar.
İkisi de karşılıklı durmuş ilk kimin konuşacağını bekliyorlardı.

SooJi cesaretini kırıp "Teşekkür ederim" dediğinde YoonGi dudaklarını birbirine bastırıp başını salladı.

"Telefon numaranı verirsen başkalarıyla habercilik oynamak zorunda kalmayız. "
"Oh..."
YoonGi telefon numarasını isterken bi sebebe bağlamak zorunda hissetmişti. Sanki direkt olarak sorsa ilan-ı aşk etmiş sanılacaktı. Min YoonGi de utanabiliyordu yani... SooJi çantasından telefonunu çıkarıp ona uzattı. Elleri titriyordu, fakat soğuktan değildi. Çünkü hala taktığı siyah eldiven ellerini koruyordu. Vücudunu saran titreme midesindeki kelebeklerle aynı sebebe dayanıyordu.

YoonGi telefona numarasını kaydederken SooJi istemeyerek de olsa eldivenleri çıkarıp ona uzattı. YoonGi sadece telefonu verdi ve kısık gözleriyle SooJi'ye baktı.
"Eldivenler kalabilir. Hadi içeri gir artık.. Üşüdüm, daha fazla bekleyemem."

SooJi gülümseyerek başıyla onu onayladı ve arkasını dönüp yürümeye başladı. YoonGi de hiç vakit kaybetmeden kendi yoluna gitti. Üşüdüğünü ve beklemeyeceğini söylemişti. Filmlerdeki gibi sevgilisi eve girene kadar kapısında bekleyen erkek arkadaşlardan olamayacaktı asla. Bu tarz şeyler YoonGi'nin yapısına aykırıydı.

SooJi büyük kapıdan girmeden önce arkasını dönüp uzaklaşmış bedene baktı.
Hayalleri gerçekleştikçe uyanmaktan korkuyordu. Yine de daha fazla hayal kurmaktan vazgeçemiyordu.

NAMELESS •  ☑︎ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin