₁₀karbeyazı

2.3K 235 32
                                    

"E-Evet. Tanıyorum." Kekelemek Seok Jin'e göre bir davranış değildi. Ama karşısındaki ateş püsküren gözler üzerindeyken dilinden bu kadarı geliyordu. Ona sabitlenmiş irisler daha koyu ve tehlikeli bir hal aldığında açıklama yapma gereksinimi duymuştu. EunKyung'un gitmeden önce dediği şeyleri hatırlamaya çalıştı. Ev sahibi, aramasın, gitsin.. Pekala, bu kadar.

"Bakın. Artık onu aramanızı istemiyor. Peşini bırakmalısınız, büyük bir sorunu var ki sizden kaçıyor. Muhtemelen onu bunaltıyorsunuz ve bu şekilde devam edemezsiniz. Zaten daha sonra size gerekli açıklamayı yapacaktır."
Seok Jin şu ateş saçan gözleri tekrar gördüğünde yutkundu ve şuan olayı bu kadar güzel toparladığı için kendiyle gurur duyuyordu.

En az kendisi kadar uzun olduğunu tahmin ettiği adamın sinirden dişlerini sıktığı belliydi. Yumruk yaptığı ellerinden dolayı da eklemleri beyazlamıştı. Kafe gibi düzenli olan bir yerde olmasalardı Jin'in üzerine saldıracakmış gibi bir hali vardı.

EunKyung heyecanını bastırmak için yüzüne biraz soğuk su çarptı. Ardından havlu kağıtla yüzünden damlayan suları sildi. Yeterince vakit öldürdüğünü ve ev sahibinin artık gitmiş olabileceğini düşünerek lavobaları kafenin iç mekanına bağlayan koridora çıktı. Temkinli adımlarla yaklaşıyordu. Ama tahmininin tamamen farklı bir versiyonu olarak Seok Jin'in yanından çıkış kapısına doğru sinirle yürüyen bir ev sahibi yerine başkasını görmüştü. Hayretle açılan dudaklarıyla kendini iç mekana attı. Arkasından birkaç adım atmasına rağmen yetişemeyeceğini düşünerek şaşkın haliyle masaya ulaştı.

"O.. ama o?" EunKyung yerine oturdu, işaret parmağıyla çıkış kapısını göstererek bir şeyler söylemeye çalışıyordu.
"Yine bir Kim Seok Jin mükemmelliği. Kibar kişiliğimle bu işi güzelce hallettim. Ev sahibin artık seni rahatsız etmeyecek." Bilmiş bir tavırla ceketinin yakasını düzeltti. Sersem bir sırıtış hakimdi yüzünde.

"Ona ne söyledin?" EunKyung hiçbir ifade göstermeden karşısındakini dinliyordu. Artık rahatsız etmeyecek, derken?

"Seni aramamasını, bir sorun olduğu için ondan kaçtığını, peşini bırakmasını söyledim. Bunun gibi şeyler.. "
"Kim Seok Jin..." Sesi biraz... şaşırmış çıkıyordu. Evet, doğru kelime bu. Çok fazla şaşırmış. Bu tarz şeyler nasıl her zaman onu buluyordu bir türlü anlam veremiyordu EunKyung. Seok Jin onun devam etmesi için başını salladı usluca. Kalın alt dudağını biraz daha öne çıkarmıştı.

"Az önce senin yüzünden 3 haftalık sevgilimi terkettim."
Seok Jin başta anlamayıp başını yana yatırarak EunKyung'un ciddi yüzünü inceledi. Ve sonra birkaç saniye içinde kavradığı olay yüzünden dişlerinin neredeyse hepsini göstererek gülümsedi.

---

Japon gülü artık açmıyordu. Havalar soğuduğundan beri.. Onu yeterince beslediğini de düşünüyordu SooJi. Ama bir terslik vardı. Saksıyı kapar kapmaz çiçekçide aldı soluğu.
Tahta kapının menteşesi gıcırdadığında orta yaşlı bir adam güler yüzle SooJi'yi inceledi. Küçük dükkanda göz gezdirince japon çocuğu görememişti.
"Merhaba. Ben uzun boylu, yağmurdan sonra gitar çalan, büyük gülümsemeli, güzel burunlu birini arıyorum." SooJi dükkanın sahibini tanıyordu. Az önce zincirleme tanım yaptığı kişinin babasıydı. Ama neden onun yardım etmesini istiyordu? Sonuçta çiçeği japon çocuk hediye etmişti.

Yaşlı adamın yüzündeki gülümseme daha da arttı. Sonra kasanın arkasındaki kapıya doğru seslendi.
"Oğlum. Burada seni arayan biri var."
SooJi de o küçük kapıya baktığından sayılı saniyeler içinde beklediği kişi çıkmıştı.

"Oh, merhaba!" Yüzünde hiç sönmeyen gülümsemesi takılı kalmıştı yine. SooJi heyecanla hemen konuya girmek istedi.
"Japon gülü artık açmıyor. Onu besliyorum, ona iyi bakıyorum ama yine de açmıyor." Üzüntüyle ve mahcuplukla dudaklarını büzdü. Hediye aldığı şeye sahip çıkamamıştı.

NAMELESS •  ☑︎ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin