"Neden beni buraya çağırdın?" SooJi heyecan ve merak sızdıran titrek gözbebeklerini öylece küçük serin dalgaları izleyen bedene doğrulttu. Onların haberleşmeleri biraz dolaylı yoldan da olsa EunKyung, Min YoonGi'nin isteğini söylediğinde büyük bir duygu karmaşası yaşamıştı. Hazırlanmak için sahip olduğu sınırlı olan birkaç saat, sanki dakikalar kadar kısa sürdüğünden kendini sıradan kıyafetlerle Han nehrinde bulmuştu.
"Geldiğin için pişman mısın?" Ellerini ceplerinden çıkarıp serbest bıraktığında yönünü arkasında duran SooJi'ye çevirdi. "Gitmekte de geldiğin gibi özgürsün. Seni zorlamadım sonuçta değil mi?"
SooJi anlam veremiyordu bazen, bu yüzden önce sessizliğini korudu bir süre.
"Bu kadar asabi olmak zorunda mısın?" dedi. Soğuktan birbirine çarpan dişlerine meydan okuyarak konuşuyordu. Bu ince kıyafetleri giymesi aptallıktı zaten.YoonGi'nin hafifçe çatılan kaşları düz bir hal alırken karşısındaki ilk zamanlar yanında son derece utangaç olan genç kıza bakıyordu.
"Çok soru soran kızları sevmiyorum.""Cinsimden alıp veremediğin ne?"
SooJi, YoonGi'yi şaşırttığını fark etmişti elbette ve bu son derece hoşuna gitmişti doğrusu. Onu buraya çağırması, SooJi'yi fazlaca cesaretlendirmişti. Dün gece belirlediği hayat felsefesi de bunun tuzu biberi oldu. 'Olacaksa olur. Koyver gitsin.'SooJi parmak uçlarını ağzına kapatıp kaşlarını kaldırdı ve devam etti. "Ops.. Yeni bir soru daha, üzgünüm."
YoonGi söylenilenin aksine hiç de üzgün görünmeyen, tam tersi eğlendiği tutmaya çalıştığı gülümsemesinden belli olan SooJi'ye cevap vermek için ağzını açmıştı ama sonra vazgeçti. Bir yerde haklıydı çünkü. Ona hep sevmediği şeylerden bahsetmişti.
Eski umursamaz haline tekrar dönüp ellerini ceplerine sıkıştırdı ve Han Nehri'ni izlemeye devam etti.
"Seni buraya neden çağırdığımı bilmiyorum. Sadece aklım dağılsın istedim." SooJi onu bu kadar düşündüren şeyin ne olduğunu merak etmesine rağmen yeni bir soru sormaktan vazgeçti. Sadece erimeye başlayan karların üzerinde sessizce eşlik etti onun adımlarına. Arada bir başını çevirip Yoongi'nin düşünceli yüzünü inceliyordu, sonraysa yakalanma korkusundan dolayı hemen gözlerini kaçırıyordu.Çabuk ısınan kişiliği sayesinde onunla rahatça iletişim kurabildiğini fark etti SooJi. Onun yanında artık daha rahat olduğu için mutluydu. Böylece kendini güzelce ifade edebilirdi. Elbette Min YoonGi'nin sayısız nefreti arasında kendine sevgi dolu bir yer açmaya çalışması çok zor olacaktı ama sonuçta onun adını öğrenmek dahi zordu, değil mi? Şimdi ise İsimsiz ile Han Nehri'nin kenarında yürüyordu.
Eğer şarkı dinleseydi 2 şarkılık zamanını alacak olan sessiz yürüyüşten yorulmaya başlamıştı SooJi. Kenardaki banka yaklaşıp eldiveninin kirlenmesi pahasına üzerindeki şeyleri temizledi ve oturup derin bir nefes verdi. YoonGi dalgınlığından kurtulup yanındaki bedenin yokluğuyla adımlarını sonlandırdı. SooJi'ye baktığında genç kız eldivenlerini çırparken sağ omzunu silkti.
"Yoruldum. Dinlenmeye ihtiyacım var."
YoonGi anlayışla başını sallayıp bankın boş kalan kısmına oturmak için hareket etti.
"Birilerinin beni dinlemesine ihtiyacım var." diye devam etti, SooJi. Gözlerini ayaklarına sabitlemişti.
YoonGi'nin dudaklarında yapılan kelime oyunu ile küçük bir tebessüm belirdi. Elmacık kemikleri ve burnu soğuk yüzünden hafifçe kızarmıştı.YoonGi banka arkasını dönüp oturacağı sırada SooJi iki elini YoonGi'nin beline bastırarak yavaşça itti. YoonGi kaşlarını çatıp ne olduğunu anlamak için SooJi'ye döndüğünde onun özenle temizlediği eldivenlerine rağmen oturacağı yeri de temizlediğini görmüştü. Birinin kendisini düşünüyor olması içinin ısınmasına neden oluyordu. Tıpkı şu andaki gibi...
Az önce kaybettiği gülümsemesi tekrar yüzünde yer edindiğinde bir şeylerin değişmeye başladığını anlıyordu. Zaten Do SooJi'yi buraya çağırmak istemesi, bunun belki de ilk aşamasıydı. Ya da bir önceki bankta birlikte oturuşları.. ya da o an SooJi'de hissettiği samimiyet..
"Üzerin kirlenebilirdi."
Sooji yaptığı işten memnun bir şekilde temizlediği yere bakarken YoonGi'nin boş kısma yerleşmesiyle bakışlarını artık tamamen kötü olmuş eldivenlerine çevirdi ve ellerinden çıkarıp kenara bıraktı. Bunun yerine ellerini montunun cebine koydu."Seni dinlememi ister miydin?" YoonGi uzun süre konuşmamasının bilinciyle boğazını temizledikten sonra sordu. SooJi'nin gözle görülür heyecanı sayesinde buna hevesli olduğunu fark etmek zor değildi.
"E-Evet." Soğuktan ya da herhangi başka bir şeyden de olsa sesinin titremesine ve kekelemesine engel olamıyordu. Bunu duymazdan gelmeye karar verince devam etti. "Ama ne kadar iyi bir anlatıcı olduğum konusunda kararsızım."
SooJi sanki çok geniş bir cebi varmış gibi biraz daha zorladı ellerini. Bu kadar hassas bir vücut onu bu tarz durumlarda fazlasıyla aciz düşürüyordu. Her şeye rağmen İsimsiz'in yanından gitmek istemiyordu. Ev dolusu sıcaklığı, aylarca kurduğu hayale tercih edemezdi.YoonGi onun çabasına şahit olduğunda siyah eldivenlerini uzattı. Kendi elleri üşümeye başladığındaysa hemen ellerini cebine attı. Elbette YoonGi de üşümeye elverişli bir vücuda sahipti ama nedense bunu yapmak istemişti.
SooJi, YoonGi'nin uzatmaktan bıkıp onun sol dizine bıraktığı eldivenlere göz attı. Alıp almamak konusunda kararsızdı. Her ne kadar giymek için can atsa da YoonGi'nin soğuktan nefret ettiğini bildiği halde eldivenlerini meşgul etmek pek düşünebildiği bir şey değildi. Eğer YoonGi sert bir tonda "Onları hemen giy. " demeseydi dakikalarını karar vermek için heba edebilirdi. Bu kadar kararsız olmak SooJi'nin en belirgin özelliklerinden biriydi.
Eldivenleri giydiği an parmaklarını saran sıcaklıkla içten bir şekilde gülümsedi SooJi. Bu tahmin edemeyeceği kadar harika bir histi.
"Uyanmaktan korkuyorum. " Kendine büyük gelen siyah eldivenleri mutlulukla incelerken mırıldandı, ancak nehrin sesi haricinde sessiz olan bu ortamda YoonGi'nin onu duyması imkansız değildi."Neden?" YoonGi küçük bir kız çocuğu gibi yavaşça ellerini birbirine çarpan ve ardından o güzel gülümsemesini dudaklarını büzerek kaybeden SooJi'yi izliyordu. Amfide onu çok önceden fark etmişti. Özellikle Bayan Kim ile olan diyalogları sayesinde. SeokJin'e o komik anları anlattığında ne kadar güldüklerini hatırlıyordu. Ve onu Astra Park'ta ilk gördüğü zamanı.... Eve geldiğinde kendini yatağına atıp histerik bir kahkaha atmıştı. Aslında hiç tanışmamış olmalarına rağmen SooJi, YoonGi'yi mutlu etmeyi başarmıştı. Ve en çok da bu ilgisini çekiyordu şimdi.
"Rüya gibi. Birazdan kendimi düşüyormuş gibi bir hisle yatağımda bulacağım belki de. Senin yanında olmak hayallerimin çok ilerisinde."
SooJi'nin yanakları daha çok kızardığında başını önüne eğdi.
"Az daha senin utanmaz bir kız olduğunu düşünecektim." YoonGi onun yanaklarını ve utangaç hallerini gördüğünde söylemişti. Ve ardından beyaz dişlerini sergileyerek gülümsedi.Min YoonGi, genç kızın ona karşılık vermeyeceğini anladığında konuşmaya devam etme ihtiyacı hissetti. "Söylesene Do Soo Ji..." dedi, sonrasında SooJi'yle göz teması kurarak. "Alışkanlık aslında aşk mıdır?"
SooJi düşündü önce. Yanlış bir cümle kurmak istemiyordu YoonGi'ye karşı. Bu sorunun nerden geldiğini de bilmiyordu. Genelde burada soruları kendisi sorardı.
"Sürekli birlikte olduğun şeye ya da sürekli yaşadığın anlara alışırsın. Ama aşk daha başka." Derin bir nefes aldı. Kendine de açıklaması gereken şeyler vardı öncelikle. "Nefret ettiğin şeye de alışabilirsin. Ya da başka bir duyguyla yaklaştığın şeye. Ama aşk, saftır. Nefret de aşka bulanır, endişe de ya da korku... Tüm duygular yerini aşka bırakır. İnsan her şeye alışabilir ancak hayatında yalnız bir kişiye karşı bütün duyguları hisseder."Cümlesini bitirdiğinde boğazının kuruduğunu hissettiği için dudaklarını ıslattıktan sonra yutkundu. Hislerini, düşüncelerini yanlış anlatmaktan çekiniyordu. YoonGi anladığını belli ederek başını salladı, bir şeyleri düşünüyormuş gibiydi.
"Peki sen SooJi.. Sana alışmamı mı isterdin yoksa aşık olmamı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAMELESS • ☑︎
Fanfiction" Sahip oluş yoktur. Sadece oluş, son nefesi vermeyi, nefessiz kalarak boğulmayı özleyen oluş vardır. " - Franz Kafka. ❄︎❅❆❅❄︎ Min Yoongi / Kim Seokjin bxg