Bölüm 13: Boş Değirmen Taşı (IV)

41 7 0
                                    

Tıpkı Xuanmin'in söylediği gibi: Liu Chong'un bu versiyonu gerçekten de sol yanağında bir bene sahipti ve mavimsi gri bir palto giyiyordu. Onunla ilgili ters bir şey yok gibiydi.

Bu gerçekten Liu Chong'du.

Liu Chong içeri girerken kısmen kafası karışmış, kısmen canı sıkılmış görünüyordu. Arada bir arkasına bakarak tereddütle eşiği geçti. Daha korkmuş adımlar atarken, aniden Xuanmin'i fark etti.

Önce sersemledi, sonra yüzü kendi içine çökmüş gibiydi, kaşları düştü ve gözleri mahzundu. "Gördüm sandım... Büyükanneyi gördüm sandım..."

Dar kapının ötesini işaret etti: "Orada."

Büyükanne?

Bu Büyükanne Liu olmalıydı.

Peşlerinden koşan hayalet kalabalığını kaybetmeyi başarmışlardı –– elbette ahmak onları geri getirmemiştir, değil mi?

Xue Xian, Liu Chong'un sözlerini duyunca yeniden kaskatı kesildi ve ahmağa bakmak için doğruldu ve sordu: "Neredeler?"

"Onun peşinden gittim, ama büyükanne ortadan kayboldu." Yüzü üzgün görünse de, Liu Chong'un ses tonu sabırsızdı –– sesin Xuanmin'in kendisinden değil, kalçasından geldiğini fark etmemişti bile. "Beni görmedi. Şimdi onu ne kadar ararsam arayayım hiçbir yerde bulamıyorum."

Parmaklarını birbirine büktü, son derece kederli görünüyordu. Başını kaldırarak, uzun bir süre endişeyle kapıdan dışarı baktı ve hayal kırıklığıyla, "Büyükannemle konuşmak istedim..." diye tekrarladı.

Xue Xian, Üstat Liu'nun arkadaşıyla yaptığı konuşmayı düşündü - Büyükanne Liu çoktan vefat etmişti ve kasabadaki söylentilere göre, Jiang Shining'in babası ve annesi tarafından tedavi edilirken ölmüştü. O öldükten sonra, Jiang'ların tedavi salonu alev almış ve tamamen yanmıştı.

Jiang Shining öleli üç yıl olmuştu, bu yüzden Büyükanne Liu da muhtemelen üç yıl önce ölmüştü.

O ahmağın sadece bir beyin hücresi vardı. Büyükannesini özlediğini söylediyse, onu gerçekten özlemiştir ve her gün onu düşünmüştür. Bu son üç yıl muhtemelen hayatının en gerçeküstü, en yalnız günleri olmuştu.

"Hadi gidelim." Xuanmin, Liu Chong'u işaret etti, sonra çocuğun yetişmesini beklemeden eski kulübeye doğru yürümeye başladı.

Belki sert keşiş tavırları aşırı derecede korkutucu olduğu için ya da belki de ani yürüme hareketi daha fazla düşünmeye izin vermediği için, Liu Chong bilinçsizce aceleyle takip etti. Tökezledi ve tekrar mırıldanmadan önce Xuan Min'in yanına kadar geldi, "Ben... Büyükanneyi bulmak istiyorum."

"Acelen ne? Önce içeri girelim," Xue Xian gülmeden edemedi.

Liu Chong itaat etmeye çalıştı ama başaramadı. "Onu gerçekten görmem gerek" dedi.

Xue Xian, "Durun!" diye çıkıştı.

Liu Chong, Xuanmin'in buzdan profiline korkmuş gibi baktı. Bir duraklamadan sonra patladı, "Nasıl oluyor da ağzını oynatmadan konuşabiliyorsun?"

Xuanmin hiçbir şey söylemedi.

Xue Xian onunla devam etti: "Ben bir vantriloğum. Karnımdan konuşabiliyorum."

Liu Chong'un gözleri kafasından fırlamış gibiydi. Gözleri yuvalarında döndü ve sonunda Xuanmin'in karnında sabitlendi.

Xuanmin içini çekti.

Konuşurken, kulübenin ön kapısına çoktan ulaşmışlardı. Tek yapmaları gereken eşiği geçmekti ve bu musallattan kaçabileceklerdi.

Xuanmin tereddüt etmedi. Bir ayağını kaldırdı ve Liu Chong'a da aynısını yapmasını işaret etti. Güvensiz bir hareketle Liu Chong da bir ayağını eşiğe yerleştirdi.

Copper Coin Niches Türkçe Çeviri (BL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin