Hastaneye gelmeden önce olması gerektiği gibi olmuştu her şey. Kahvaltımızı Yoongi'nin huysuz tavırları eşliğinde bitirmiş, oyalanmadan hastaneye varmıştık. Hâlâ yüzü düşük bir şekilde, soluk odaya uyum sağladığı ruh hâliyle yatağının üzerinde oturuyordu.
Elimdeki temiz havluları dolaba yerleştirirken yaka kartımı da cebime sıkıştırmıştım, anlaşılan bugün benimle konuşmama kararı almıştı. "Çocuk gibisin."
"Senden yaşça büyüğüm."
"Zekâ olarak ben büyüğüm." Göz devirdi ve çıkardığı ayakkabılarının ardından yatağa uzanarak gözlerini tavana sabitledi. "Sen öyle san."
"Akşam yemeğin için geri döneceğim, temiz havlularını buraya bırakıyorum. Benden istediğin bir şey olursa yatağının yanında bulunan tuşa basman yeterli olur, saat alarmı kurup uyuma. İnsanlar sesten rahatsız olduğunu söylüyor." Son havluyu da dolabına yerleştirdikten sonra arkamı dönmüş, gözlerimi yeniden umursamaz bedende gezdirmiştim. Dolabın kapaklarını kaparken iç çektim, oldukça sesli bir iç çekiş olduğundan hemen yanımda bulunan pencerenin camı sıcak nefesimle buhar olmuştu. "Beni rahat bırak artık."
"Gerçekten sabahki Yoongi'den tamamen farklısın."
"Her zaman seni güldürüp eğlendirecek bir herif değilim, oyalanacağın başka hastaların yok mu senin?" O konuşurken odada bulunan masaya doğru ilerledim yavaşça. "Oyalanmak için burada değilim."
"Şu saçma, 'iyi olman için burdayım' senaryolarını kesmeyeceksin herhalde." Cümleyi kurarken çıkardığı ses tonu beni oldukça rahatsız ettiğinden su doldurduğum bardağı masaya tok bir sesle bırakmış, ortamın sessizleşmesine sebebiyet sunmuştum. Sürahiyi de bırakarak gözlerimi arkaya çevirdim birkaç saniyeliğine. "Buradayım çünkü işim bu, bana zorluk çıkarmak yerine biraz yardımcı ol. Biz arkadaş değiliz Yoongi, ben sadece sana bakan bir çalışanım. Senin sağlığından sorumlu olmam dışında ailenin ne yaptığıyla da ilgilenmiyorum. Hasta değilsen ve buradan çıkmak istiyorsan bunu ailenle konuş, ben sana yardım etmiyorum diye kötü birisi olmuyorum."
Neredeyse tek nefeste söylediğim şeyler onu daha da kızdırmış olacak ki üzerine yorganı çekerek kısaca çıkmamı söylemişti. Elimden gelen bir şey yoktu, bana ne söylerlerse onu yapardım. Burada kalması gerekiyorsa da kalmalıydı. Doldurduğum su bardağını komidine bıraktım yavaşça, aramızdaki gerginlik en azından bugün için yeteri kadar yükselmişti. Devamında bu odada durmama da gerek yoktu zaten, normalde oturur; onu deli edecek şekilde kızdırmaya devam ederdim ama keyfim kaçmıştı.
Oda kartımı kapıya okutarak dışarıya adımladım. Bayan Wong tuhaf bir şekilde dün gece Yoongi'nin benimle kalmasına kızmamıştı, garipti ama belki de o da sağlık durumunun iyi olduğunu düşünenlerden biriydi.
Elimde bulanan kartı giyindiğim dolaba bırakmış, atkımı alarak boynuma sarmıştım. Dışarıdaki hava sabaha göre oldukça soğumuştu, şu sıralar hasta olmam pek de işime yaramaz gibiydi.
"Bayan Wong!" Giyinme odasının kapısı hızlıca kapayarak seslendim koridora doğru. Hasta dosyalarını elinde tutuyordu, acelesi var gibiydi. "Yoongi'nin izinleri hakkında." Başını olumlu anlamda sallayarak bıraktı elindeki dosyaları masaya, ne söyleyeceğimi merak ediyor olmalıydı. "Aslında bakarsanız, ona hava almak gerçekten iyi geliyor."
"Pekala Jimin, bu söylediğini düşünürüm. Sen neden bir yere gidecek gibisin?"
"Ufak bir işim var, akşam döneceğim."
Onay aldıktan sonra hastaneden çıkmış, kulaklığımı takıp şarkımı seçmiştim.
The Neighbourhood - Softcore
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memento mori, myg&pjm
Fanfiction"Sana yine yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum." Memento Mori : "Fani olduğunu, öleceğini bil. Birgün öleceksin, bunu hatırla ve şimdi yaşa."