"Uyan artık!"
"Hm."
"Benden uykucu çıktın." üzerimdeki sıcaklık birden gittiğinde huysuzca aralamıştım gözlerimi, aslında birkaç dakikalık evde olmayı bekliyordum. Dün gece burada kaldığım tamamen aklımdan çıkmıştı.
Huysuzlanarak yorgana uzandım tekrar. "Uyanmışsın işte, benim erken kalkmama ne gerek var?"
"Hasta olan benin sanıyordum?"
Gözlerimi devirdim. Hemen yatağın yanına koyduğu tepsiye döndüm ardından. "Kahvaltıyı sen mi çıkıp aldın?"
Başını sallamakla yetinirken yorganı geri vermemekte ısrarcıydı, söylenerek doğruldum. "Güzellik uykundan uyanıp hastasıyla ilgilenmeyen biri sağolsun."
"Burada uyumamı isteyen sendin hatırlatırım." Gözlerimi masada gezdirdim bir süre. "Güzel görünüyor."
"Evet, hepsi benim."
Kaşlarımı çattığımda gülmekle yetinmişti, ben ise dün gece nasıl huzursuzca uyanmadan deliksiz uyuduğumu sorgulamakla meşguldüm. Evde olsaydım çoktan korkulu rüyalarımla titreyerek uyanmıştım bile, ya da büyük ihtimalle astımım azardı.
"Daldın yine cüce."
"Bak kırarım o koca kafanı."
Gülerek çatalı uzattı. Anlaşılan sadece benimle uğraşmak hoşuna gidiyordu. Masaya biraz daha yaklaşmış, gülümseyerek önüme sunulan kahvaltıya bakmıştım. "Hastanede kalmak o kadar da kötü değilmiş."
"Yerime geçebilirsin." Ağzıma attığım lokmayla göz devirdim ona. Pişiler cidden lezzetliydi. Meyve suyunun birini açarak önüne koymuş, diğerini ise arkasına gizlemişti. Uzanarak aldım onun ardından. "Ben böyle şeyleri sevmem."
"Daha önce denedin mi?"
Başını olumsuz anlamda sallamakla yetindi. "O halde denemeden sevip sevmeyeceğini bilemezsin."
"Bu sabah daha bir çok bilmiş uyandın anlaşılan."
Meyve suyunu açarak önüme bıraktım. "Bu hâlime alıştın sanıyordum."
Söylediğim şeyle ilgilenmeyip direkt olarak yemeye odaklandığında omuz silkerek onun gibi ben de masaya döndüm. Huysuz olduğu her hâlinden belliydi, gerçi bu onun genel hâli de diyebilirdim.
Ağzıma attığım lokma ile şaşkınlığım aynı anda geldiğinde gözlerimi büyüterek döndüm ona, sorgulayarak bana bakıyordu. "Oha"
Hâlâ bakışıyorduk ve garip davrandığımın farkındaydı fakat gülmemi tutamamıştım. "Resmen odandan çıkıp kahvaltı almaya gittin."
"Ee, ne var bunda?"
"Sen. Hastaneye geldiğinden bu yana odandan bir kez olsun yalnız çıkmayan Min Yoongi." Elimdeki çatalı bırakıp alkışladım hızlıca. "Sabah erkenden kalkıp bize kahvaltı almaya gittiğin için tebrik ederim."
"Abart."
"Abartmıyorum, kesinlikle ilerleme kaydettiğini söylüyorum."
Belki biraz abartmış olabilirdim. Ama tamamen gaza gelmesini ve cesaretlenmesini istediğimden böyle davranıyordum. "Yemeğini ye küçük."
Söylediği şeye dudağımı büzerek önümdeki kahvaltı tepsisine dönmüştüm. Bana böyle seslenmesi kalbimi yumuşatmış gibi hissettirmişti.
Kahvaltıdan sonra günlük rutin devam edeceği için, tepsi elimde koridorda gezen ben olmuştum. Koridorun sonunda duran hademeye seslenerek ilerledim hızlıca, yemekhaneye inecek hâlim yoktu ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memento mori, myg&pjm
Fanfiction"Sana yine yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum." Memento Mori : "Fani olduğunu, öleceğini bil. Birgün öleceksin, bunu hatırla ve şimdi yaşa."