17

481 95 51
                                    

+18

Kendimi durduramadığım çoğu an olurdu, çok fazla neşeli olduğum, çok fazla öfkeli, çok fazla mutsuz. Her şeyi en üst seviyede yaşamaya alışkındım, abartıyı sadece kendim yaşadığımda uygun görürdüm.

Onca duygu arasında, şu an yaşadığım şeyi açıklayamıyordum. Ne hissediyordum? Çok mu gergindim? Ya da çok hevesli?

Parmaklarım asılabildiği kadar asılmıştı üzerimde duran bedenin siyah saçları arasına, hırslıydım. Tamamen çözebildiğim tek his buydu. Acı sızısı kulağıma geldiğinde ise bileklerimi kavrayarak birleştirmişti iki elimi başımın tam üzerinde. Gözlerimiz birleştiğinde duraksadım.

İstiyordu.

Beni mahvetmeye yemin etmiş gibiydi.

Ona daha önce onu sevdiğimi söylememiştim, fakat şimdi, şimdi gösterecektim. Her zaman yaptığı hamleyi bu defa ben öne atılarak yaptım. Dudaklarımız birleştiğinde bileklerimi kenetleyen ellerinin birini çekmiş, belime indirerek yukarı kıvrılan tişörtün içine sokmuştu.

Öpüşmemiz derinleştiğinde kesik nefeslerle ayırdı dudaklarımızı, odağı saniyede değişti. Islak dudakları boynumda yol çizerken başımı yana çevirdim, tamamen içgüdüseldi. Beni öpmesini seviyordum.

Konuşmuyorduk, biz konuşmuyorduk ama bedenlerimiz birbiriyle konuşuyor gibiydi. Dağılan yüz ifademle ayın vurduğu ışıkta tişörtünü çıkararak yana atmasını izledim. Heyecanlanmıştım.

Dudakları boynumdan yol boyunca indiğinde tişörtümü çekerek çıkarmama neden oldu, onu durdurmadım. O yapmasaydı ben ondan önce davranıp çıkarırdım.

Tüm vücudumda hissettiğim öpücükler sıcaklamama neden oluyordu, ev sıcak değildi. Gerçekten üşümem gereken yerde nasıl bu kadar terlediğimi anlamıyordum. Dili, arsızca göğüs ucumun etrafını turladığında mırıldandım. Nasıl bu kadar iyi olabilirdi?

Odaklandığım için çoktan elini bileklerimden çektiğini yeni fark ediyordum. Ona doğru uzanarak parmaklarım yeniden saçlarında yerini almış, yavaşça ittirmiştim alnına düşen tutamları.

Aşağıya indi, şimdi daha istekli olduğunu her halinden anlayabiliyordum.

"Jimin."

Ses tonu o kadar derin gelmişti ki bir süre açamadım gözlerimi, utanmıştım. Ne soracağını biliyordum, o ise sorup sormamakta kararsız olduğunu biliyordu. Usulca salladım başımı. Onayını aldığında ise eli pijamama kaymıştı, tek hamlede üzerimdeki her şeyi çıkardığında gözlerimi açmıştım.

Yeniden göz gözeydik. "Gözlerini kaçırma."

"Kibar olacağım."

"Böyle konuşmayı kes."

"Nasıl? Hm?" Dudaklarını kulağıma sürterek mırıldandığında titredim. Yemin ederim parmak uçlarıma kadar uyuşmuş gibiydim.

Kulağımdaki nefesleri nefesimi hızlandırmıştı, beni etkiliyordu. Beni gerçekten tek bir hareketiyle mahvediyordu. Uzun kemikli parmaklarını boğazımda hissettiğimde elimi refleksle üstüne sarmıştım.

Güldü. Hafifçe sıkarak dudaklarıma kapanmıştı yeniden, bu defa yumuşak bir öpücük karşılamamıştı beni. Dudaklarımı tükettiğine emin oluyordu, öyle ki dolgun dudaklarım arasında hissettiğim metal tat bunu onaylamamı sağlamıştı. Parmaklarım çıplak sırtında hayali daireler çizmeye başladığında geriye çekildi. Hızlıca çıkardığı alt eşofmanından sonra yeniden üzerimdeydi.

Kendimi uyarmaya gerek yoktu, tamamen ona bırakmaktan yanaydım. Bu defa ondan önce davranarak uzun parmaklarını dudaklarım arasına aldığımda küfür mırıldandığını işittim.

Hoşuna gitmişti.

Arsız olmam hoşuna gidiyordu.

Ona istediğini vermeye hazırdım.

Gülümseyerek parmaklarını ağzımdan çıkarmış, omuzlarından ittirerek kucağına çıkmıştım. Dudaklarımı beyaz boyununa yaklaştırarak sürtmüştüm, izler kalsın istiyordum.

Belimden tutarak kendine bastırdı.

Dengemin bozulduğunu hissettim, aklım karıncalanmıştı.

Sırıtarak yerlerimizi yenidem değiştirdiğinde yatakta bile inatlaştığımızı fark ettim.

Parmaklarını hissettim hemen sonra, beklemiyordum. "Yoongi."

"Kurumasına neden oldun, cezasını çekecek olan sensin."

Dediğini yaparak içime ittirdiği iki parmakla acımı belli ederek bir küfür savurmuştum. Odada sadece benim acıyla kıvranmam, onun ise gülüş sesi vardı. Piçin önde gideniydi.

Dilimi dudaklarım üzerinde gezdirerek mırıldandığımda parmaklarını kıpırdatmış, çekerek dudaklarım arasına göndermişti yeniden. Ufak bir inilti kaçmıştı dudaklarımdan, çok sürmedi, hemen ardından kendini içime ittirdiğini hissettiğimde çığlık atmak istemiştim fakat ağzıma soktuğu parmakları buna engel oluyordu.

"Kibar olacağım konusunda emin değilim." Sadece mırıldandı.

"Aklımı kaybetmeme neden olacak kadar güzelken sen, kendimi tutmakta zorluk çekiyorum."

"Kibar olma o zaman." Dudaklarımda gezen ıslak parmakları durdu. "Hareket et Yoon."

Bu onun için son uyarıydı, dur desem de durmayacağını ikimiz de biliyorduk artık. Yavaşlamadı, bacaklarım arasına iyice yerleştiğinde hızlı bir şekilde yeniden doldurmuştu deliğimi. Acı ile bağırarak altımda bulunan yorganı sıktım avuçlarım içerisinde, o ise beklemeden hızlanmıştı. Çarpışan bedenlerimiz, terden alnımıza düşen saç tutamlarımız ve dağılan yüzlerimizle bir olmuş gibiydik.

Acı iniltilerim keyifli mırıltılara dönüştüğünde kalçamı kıpırdatmıştım, sırıttı. Bedenimi tek hamlede yüzüstü çevirdiğinde şaşkınca yastıkla bakışmıştım. Tabii, çok sürmeden boynumu kavramış, sırtımın çıplak göğsüne çarpmasına neden olarak kulağıma eğilmişti.

"Beni nasıl delirttiğinin farkında mısın?"

Dolan gözlerimi kapayarak dişlerimi dudaklarıma geçirdim, zevkten tutunacak yerim kalmamıştı ve her an düşecek gibi hissediyordum. Yine de onu kışkırtmadan duramamıştım.

"Seni delirten ben miyim? Namjoon hyung da öyle sö-"

Cümlemi bitiremedim, boğazıma sarılan elleri sıkılaştığında sızlanmıştım. "Canını yakmamı istemiyorsan, altımda benim için kıvaranırken o piçin adını ağzına alma."

Bedenimi yatağa ittirerek elini belime bastırmış, kalçamın ortaya çıkmasına neden olarak hareketlerini yeniden hızlandırmıştı. Yastığa gömülü kafamla ve kızarmış suratımla iniltilerimin boğukça odada yayılmasını sağlamıştım bir süre daha.

O gece yaşadığım şeylerin tarifi yoktu, ilk defa birinin beni yönetmesi bu kadar iyi hissettirmişti.

İşte her şey, tam olarak burada başlıyordu.

Sabah kalktığımda onu yanımda görmeyi bekliyordum, en azından öyle olur diye düşünmüştüm.

Düşüncelerim arasında onu ve Namjoon hyung'u sarılarak görmek yoktu.

memento mori, myg&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin