Yutkundum. Çok anlamsız ve garipti, sabah kavga eden bu ikili şimdi nasıl sarılarak uyuyor olabiliyordu?
Yoongi gözlerini araladı. Karşısında beni görmeyi beklemiyor olacaktı ki şaşkınca etrafına bakındı. Kolunu üstüne attığı kişiyi görünce bir küfür mırıldanıp hızlıca onu itti ve ayağa kalktı.
"Jimin..."
Namjoon hyung da ne olduğunu anlamamış olacaktı ki gözlerini kaşıyıp ayakta dikilen bize baktı.
"Bir açıklamayı hak ettiğimi düşünüyorum."
"Jimin, düşündüğün gibi değil. Gerçekten-"
"Yoongi ile uyuduğumun farkında bile değildim, onu sen sanıyordum."
Kollarımı göğsümde birleştirdim ve derin bir nefes alıp verdim. Namjoon hyung devam etti, "Dün gece buraya tekrar geldim size birkaç parça eşya getirmek için. Sonra yolda canım istedi diye alkol aldım. Buraya geldiğimde elektrikler kesikti, kapıyı açanın kim olduğunu bile anlamamıştım ama sarhoş olduğum için sen sanıp sarıldığımı hatırlıyorum. Zaten hiçbir ses de duymadım. O yüzden olmalı."
Tek kaşımı kaldırdım, "Senin açıklaman nedir Min?"
Ellerini suçsuz gibi havaya kaldırdı, "Ben uyurgezerim. Bazen böyle oluyor. Muhtemelen ben de sen sanıp yadırgamadım."
"Namjoon hyung benim iki katım."
"Evet ama uykudaydım."
"Endişelenme Jimin, bu suratsız arkadaş ile zorunda kalsam bile sarılarak uyumazdım. Hyungun senden başkasını sevmiyor."
Namjoon hyung ayağa kalkıp alnıma bir öpücük bıraktı ve yanımdan geçip gitti. Yoongi hâlâ bana bakarken göz devirip mutfağa doğru ilerledim.
Eski sevgililerdi.
Kesinlikle öylelerdi.
Başka açıklaması olamazdı çünkü. Namjoon hyung sarılarak uyumayı severdi fakat herkesle yapmazdı bunu. Yoongi ise temastan nefret ederdi normalde. Öyleyse geçmişte yaşanan olaylar yüzünden yarım kalmışlardı. Yeniden karşılaştıklarında da Yoongi aslında beni değil, Namjoon hyungu kıskanmıştı. Çünkü birbirlerini hiç unutamamışlardı.
"Jimin, kızgın mısın?"
"Neden kızgın olayım?"
"Ben..."
"Sen git ve üzerini değiştir. Bu gece hava soğuk olacak, gidip birkaç parça odun toplasak iyi olur. Şömineyi yakmamız gerekecek."
Bir şey demeden yanımdan ayrıldığında ellerimi tezgaha yaslayıp öne doğru eğildim. Gözlerim hafiften dolmaya başlarken ne ara ona bu kadar bağlandığımı ve başkasının yanında görmeye katlanamaz olduğumu sorguluyordum. Geceyi birlikte geçirip yine sabah beraber uyanırız sanmıştım.
Hayal kırıklığı.
Yine de Namjoon hyung benim en değerlimdi. Eğer birbirlerini seviyorlarsa, Yoongi'den vazgeçebilirdim. Hem böylesi benim için daha iyi olurdu. İkisi kaçmaya devam ederken yavaş yavaş onlardan ayrılır, kendi hayatıma dönerdim.
Vücudumun ağrısını yok sayarak duşa girdim. Karmakarışık duygular içerisindeydim, benden neden sakladıklarını da anlamıyordum. Üstelik Namjoon hyung işi olduğunu söyleyip gittikten sonra neden eşya getirmek için gelmişti ki? Mantıksızdı.
Çok fazla düşünmedim. Burnuma yemek kokusu gelmeye başladığında giyinip duştan çıktım. Islak saçlarımı kurutmaya üşenmiştim her zamanki gibi. Masaya oturdum ve Namjoon hyungun önüme koyduğu tabakla bakıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memento mori, myg&pjm
Fanfiction"Sana yine yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum." Memento Mori : "Fani olduğunu, öleceğini bil. Birgün öleceksin, bunu hatırla ve şimdi yaşa."