# Aspova - İstanbul
"Rehberlik yapması gereken bendim, hangi ara yer değiştirdik biz?"
Abdülkadir aylar öncesinde bana Trabzon'u gezdireceğini söylemişti. Ama hesapta olmayan bir şekilde bu görev bana düşmüştü. Berabere biten Başakşehir maçının ardından sevgilimi alarak küçük bir İstanbul turu yaptırmak için Beyoğlu'na gelmiştik.
"İlk durağımız neresi olsun?"
"Rehber sensin, sendeyim o yüzden." Gülümsedim ve ellerimizi birleştirdim.
Beyoğlu rengarenk bir semtti. Her kesimden insanı burda bulabilir, hem modern hem de tarihi yerleri izleyerek ruhunuzu doyurabilirdiniz. Ben de sevdiğim adamla beraber hayran olduğum sokaklarda gezeceğim için oldukça mutlu ve heyecanlıydım.
Beyoğlu sokakları uzundu. Sağda, solda bir sürü mekan vardı; mağazalardan tutun kiliselere ordan konsolosluklara kadar... Oraları merakla incelerken kendinizi birden Taksimde buluyor olmanız da cabasıydı.
Bugün tepede güneş vardı ve rüzgar ılık ılık esiyordu. Vakit geçirmek için gerçekten güzel bir gündü. Ocak ayında bu hava sanki bizim için oluşturulmuştu.
"Beyoğlu'nda gezersin, gözlerini süzersin. Sevdiceğim yavrucağım, niçin niçin beni üzersin?" Dilime takılan şarkı nedeniyle kendime kızarken Abdülkadir ile göz göze geldim. Rezillik desen var.
"Ah, ah fıkır fıkır fıkırdama gel bana gel." Abdülkadir Ömür'ün bana eşlik etmesi ise kesinlikle beklenmeyen bir durumdu.
"Mavi boncuk takarsın. Çok canlar yakarsın." Gülerek şarkıyı sonlandırırken içinde bulunduğumuz durum hem saçma gelmiş hem de güzel hissettirmişti.
Eğer ben şarkıyı söylerken bana küçümseyici bakışlar atsaydı kendimi kötü hissederdim ama o bana ayak uydurmayı seçmişti. Bu bile ona olan aşkımdan pişman olmamam için bir sebepti.
Hep sevgilimle her şeyi paylaşmam gerektiğine, birbirimize uyum sağlamamız gerektiğine inandım ve şükürler olsun ki Abdülkadir Ömür tam istediğim gibi biriydi.
Ruh eşi diye bir şey gerçekten varsa ben ruh eşimi çoktan bulduğuma inanıyorum.
Ellerimizi bir an olsun ayırmadan bir süre sessizce yürüdük. Abdülkadir yeni doğmuş bir bebek gibi etrafı tanımaya çalışıyordu.
Dakikalar sonra benim Beyoğlu'na olan sevgimin sebeplerinden biri çıktı karşımıza: Galatasaray Lisesi.
"Bak!" diye parmağımı uzattım önünde durduğumuz yere karşı.
"Lise işte." dedi gülerek omuz silktiğinde. Bu hareketi ile benden bir göz devirmesi kazanmıştı. Hayatımızı adadığımız takımlar söz konusu olduğunda birbirimize laf atmaktan asla çekinmiyorduk.
"Sen öyle san sevgilim. Burası birçok kişinin ruhuyla sevdiği Galatasaray'ın, binlerce insanın hayallerinin sebebi olan takımın kurulduğu yer." Liseyi daha öncede birçok kez görmüştüm ama hala ilk günkü gibi özenle bakıyordum. "Burası sadece bir lise değil, beni hayata bağlayan şeylerden bir tanesinin hikayesinin başladığı mabet. Ali Sami Yen ve arkadaşları olmasa hep eksik kalacaktım belki de."
Gözlerim sevdiğim adama dönerken bana şaşkınlıkla baktığını gördüm. Kendimi gerçekten kaptırmıştım. Gözlerimi hızlıca kırpıştırdıktan sonra usulca onu sürüklemeye başladım, sanırım biraz da utanmıştım. Bunlar yaşanırken Abdülkadir'in kıkırdaması da kulaklarıma ulaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERBİ | Abdülkadir Ömür
Fanfiction"Asla!" dediklerimiz vardı hayatta ama bazen bir olay yaşanabiliyor ve bize tüm "asla"larımızı unutturabiliyordu. Tüm hayatımız değişiyordu. Benimkisi de öyleydi. Öyle ki şu anda kapısının önünde bulunduğum stadyum bana çok uzaktı. Hatta aşık olduğu...