Harry o günden beri odasından çıkmayıp ne yapacağını düşünüyordu. Onun ailesinden başka kimsesi yoktu nereye gidecekti ki? Hem daha on sekiz yaşındaydı kendi ayakları üzerinde duracak cesareti yoktu. Louis ise her gece o uyurken yanına gelip küçükken yaptığı gibi açılan üstünü örtüyordu. Aşağı inmediği için Niall odasına yemek getiriyordu ama doğru düzgün yemiyordu bile. Hepsi onunla konuşmaya çalıştıysa da reddediyordu.
Louis yine odasına girdiğinde Harry'nin ateşi olduğunu hissetti. Soğuk bez alıp alnına ve kollarına koydu. Harry hissettiği soğuklukla gözlerini araladı karşısında babasını gördüğünde rüya gördüğünü sandı.
"Baba."
Louis duyduğu sesle başını kaldırdı.
"Harry. Bir yerin ağrıyor mu?"
Sadece boğazı acıyordu ama ailesini kaybetmenin acısından daha büyük değildi.
"Hayır."
Ardından gözlerini kaçırdı.
"Harry ben senin-
"Babalar çocuklarından kaçmaz."
Louis'in kalbi sıkışıyordu. Bu durumda en az Harry kadar acı çekiyordu. Neden neden diye bağırmak istiyordu onca insan varken neden oydu. Harry'e diyebilecek sözü yoktu o yüzden en iyi şeyi yaptı.
"Banyo yaparsan ateşin düşer yanına da ağrı kesici koydum."
"Yine en iyi bildiğin şeyi yapıyorsun kaçıyorsun."
Louis bir şey demeden odadan çıktı. Ya o bu evden gidecekti ya da kendisi.
*****
Sabah olduğunda Louis valizini hazırlıyordu madem o gidemiyordu kendisi gidecekti. Son kez Harry'nin odasına girdi. Harry düzenli nefes alıyordu. Ateşine baktığında düştüğünü anladı ve rahat bir nefes aldı. Saçına hafif bir öpücük kondurup geri çekildi.
"Seni bırakmak istemiyorum Harry. Özür dilerim ama başka çarem yok."
Merdivenlerden indiğinde Zayn elindeki valizi gördü.
"Gidiyorsun."
"Birimizin gitmesi gerekiyordu."
"Nereye gideceksin?"
"Beni merak etmeyin ona iyi bakın."
Zayn başını sallayıp Louis'e sarıldı.
"İletişimi kesmeyelim."
"Ararım."
Louis son kez eve bakıp çıktı.
Harry'nin ateşi yoktu ama kendini dün geceden daha kötü hissediyordu. Kalbi çok acıyordu. Sanki kalbi hastalanmıştı. Ayakları onu babasının odasına yöneltmişti. Odaya girdiğinde içi bomboş açık gardrobunu görmüştü.
"HAYIR HAYIR BABAA!!"
Niall koşarak üst kata çıktı diğerleri de peşinden geliyordu.
"HARRYY!"
Harry gözyaşlarıyla yatağa oturmuş babasına bakıyordu.
"Babam gitti mi?"
Niall da Zayn'den öğrenmişti. Bu günün geleceğini hepsi biliyordu.
"Harry-
"Gitti. Beni bırakıp gitti. Babam beni bıraktı. Beni artık sevmiyor."
Ne diyeceklerini bilmiyordular. Ne deseler boştu ona boş tesellilerde bulunamazdılar. Niall oğluna sıkıca sarıldı başını okşadı. Harry hıçkırıklarla Niall'ın omzuna göz yaşlarını döküyordu.
Louis ise elinde valiziyle ne yapacağını düşünüyordu. Ondan uzaklaşmak onu da kötü hissettiriyordu. Bir ev bulana kadar otele yerleşmeye karar verdi.
Harry defalarca babasını aradı. Ama hiçbirini açmamıştı. Elindeki albümde resimlerine bakıyordu gözyaşlarıyla.
"Keşke hiç büyümeseydim. Küçükken her şeyi merak ederdim. Eğer merak etmeseydim babam şimdi de anlatmazdı böylece beni bırakmazdı."
Harry resimlere sarılırken uyuyakalmıştı. Zayn onu kapı aralığından izlemişti uyuduğunu görünce yanına gidip üstünü örttü.
"Özür dilerim Harry keşke her şey farklı olsaydı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
INFINITY
Fiksi PenggemarÜç vampir ve bir kurtun yaşadığı eve bebek gelirse ne olur? Üstelik bu bebek insansa...