Ben Giselle Byrnes. Tam 28 Ağustos'ta 16 yaşıma gireceğim. Bunun dışında, güzelliğine hayran olduğum Venedik'te yaşıyorum. Annem Alessia, beni doğurduğunda çok gençti. Kendi doğduğu şehirde doğurmak istediği için Amerika'dan buraya gelmiş. Deli kadın... O benim her şeyim. Bazen sinirimi, pardon her zaman sinirimi bozsa bile onu çok seviyorum. Babam ise... aslında onu tanımıyorum. Onun hakkında bilgi sahibi bile değilim çünkü annem asla onun hakkında konuşmadı. Bizi terk mi etti, varlığımdan haberdar mı, bunların hiçbirini bilmiyorum. Bunu elbette araştıracağım ama şu an benim için daha önemli bir şey var. Bir teknoloji geliştiriyorum, hem de uzun zamandır. Projemin ismi "Yapay Güç". Bu güçleri açıklamam gerekirse, Avenger olan Wanda Maximoff'un güçlerine benzer olarak açıklayabilirim. Ama tabii ki aynısı değil; Wanda'nın güçleri doğuştan gelen gerçek güç ve evreni yok edebilecek kadar harika. Benim geliştirdiğim güçler daha çok eşya yakalama, atma, düşman püskürtme, yer yarma gibi şeyler. Zamanla bu güçleri geliştireceğim, nereye kadar giderse. Bu arada, gitmek demişken şu an nereye gittiğimi açıklamalıyım sanırım. Bir eğitim yılının sonuna geldik ve yarın balomuz var. Aslında benim pek gitmek gibi bir niyetim yoktu ama okul birincisi olarak orada bulunmam istendi; aslında cadaloz müdür Cayetana emretti. Aslında boyun eğmek gibi bir huyum yok ama eğitim hayatımın mahvolmaması için bunu yapmam gerekiyordu, sadece kendim için. Biraz egoist gibi duracağım ama kendim için her şeyi yaparım çünkü kimse kimse için kendini paralamaz; bunu ancak kendimiz kendimiz için yaparız. Ben, beni bırakan veya varlığımdan bile haberdar olmayan babama, cadaloz müdür Cayetana'ya, beni aldatan en yakın arkadaşım Teresa ve eski sevgilim Matteo'ya inat başaracağım. Onlar benim kötülüğümü isteyenler ve ben onlara istediklerini vermeyeceğim. Ve okuldakiler... onlardan bahsetmezsem olmaz. Okuldakilere göre fazla hırslı, egolu ve annemin aksine "buz gibi soğukmuşum"; yani garip ve bu yüzden pek kimse benimle konuşmuyor, aslında ben de onlarla konuşmuyorum çünkü doğruyu söylemek gerekirse okulumdaki herkes en nefret ettiğim tiplerden. Ve şu an o nefret ettiğim tiplerle bir akşam geçirmek için elbise seçiyordum. Gerçekten harika!"Küçük hanım, bu nasıl?" "Aslında bu biraz şeye benziyor..." "Neye efendim?" "Avizeye benziyor bu." Mağaza görevlisi şaşkınlıkla bana baktı. Haklıydım, hem de kesinlikle haklıydım. Elbise altın rengiydi ve üstünde pul, payet, taş, dantel, tül her türlü şey vardı. O kadar sade bir insan değilim ama bu kesinlikle ileri seviye bir şeydi. "Ben kendim baksam daha iyi olur." "Nasıl isterseniz," dedi ve kasaya gitti. Arkamdan konuştuklarına eminim ama her neyse, şu an daha rahatım ve kendi elbisemi seçebilirim Tanrı'ya şükürler olsun ki! Etrafa bakınmaya başladım. Şansıma kırmızı ile doluydu bütün mağaza. Kırmızıdan kesinlikle nefret ediyordum. Çok uzun süre geçmeden gözüm harika ötesi bir elbiseye takıldı. Ne çok sade, ne çok abartılı; vintage bir elbiseydi ve benim olacaktı! Hemen koşarak elime aldım ve deneme ihtiyacı duymadan kasaya koştum. Elbiseyi aldıktan sonra çıktım ve eve gittim. Aslında gezmek çok isterdim ama her yer turist kaynıyordu ve açıkçası bu baya çekilmezdi. Annem bugün geç gelecekti ve ben bütün gün yalnız olacaktım, yani yemeğimi de kendim yapmak zorundaydım. Tabii ki bunu denemek gibi bir hata yapmayacağım, yani derslerim çok iyi olabilir ama aşçılık beni aşan bir şey; o yüzden eve kızarmış panzerotto söyledim. Aslında eve geldiğimde Yapay Güç projem ile ilgilenecektim ama kendimi çok yorgun hissettiğim için film izlemeye karar verdim ve aşkım canım projemi daha sonraya erteledim.
Aradan baya baya bir süre geçmişti. Filmi izledikten sonra projem ilgi odağım olmuştu. Artık bitmişti ve denemek için can atıyordum. Canım annem Alessia evde olmadığına göre yarına kadar beklememe gerek yoktu. Hemen kıytırık bir maske aldım ve çıktım. Maske, birisi beni görürse kimliğim tespit edilmesin diye aldığım bir önlemdi. Dışarıda hala dünya kadar turist vardı çünkü bugün Venedik'te kutlamalar vardı. Ama şu an onları takacak durumda değildim, fazlasıyla heyecanlıydım. Koşarak tenha bir yer arıyordum. Yolda çarptığım insanlar bana ters ters baksa da umurumda değillerdi, hem de hiç. Biraz hatta baya koştuğumda görünürde pek insan olmayan bir sokağa geldim. Hemen maskemi taktım ve yapay gücü denemeye başladım. Ürkek bir denemenin ardından elimden mor kıvılcımlar çıktı. O an hissettiğim şey gurur, mutluluk ve devam etme arzusuydu. Mor kıvılcımın gazıyla çöp kutusunu havaya kaldırıp indirdim. İşte bu! Sonunda başardım! Gücümü biraz keşfettikten sonra maskemi çıkarıp eve dönmek için yol aldım. İlk defa mutluluğum dışarı yansıyordu çünkü ilk defa bu denli harika hissediyordum. Yolda giderken turistlere dondurma satan bir dondurmacı gördüm. Kutlanacak bir şeyim vardı ve bunun en iyi yolu Venedik'in güzel gecesinde sokaklarda gezerken dondurma yemekti. Hemen sıraya durdum. Önümde muhtemelen okul gezisi için gelen öğrenciler vardı. İki çocuğun Star Wars hakkında konuşmasını dinliyordum çünkü biraz fazla bağırıyorlardı. Büyük ihtimal heyecandandı ve şu an kimsenin heyecanını bozmak istemediğim için onların yüksek sesli konuşmalarını bölmedim. Hem zaten tek yüksek ses onlara ait değildi. Biraz bekleyişin ardından sıra bana gelmişti. Tam dondurmamı sipariş edecekken yanıma bir şey düştüğünü fark ettim. İnsanlar koşarak ve kulaklarımı sağır edecek şekilde bağırıyorlardı. Bir inşaat vardı ve yukarıdan büyük bir demir düşmüştü. Etrafa baktığımda yaralanmış insan olmadığını gördüm ve kenara çekildim. Tam kenara çekildiğim sırada insanların korku dolu çığlıklarını duydum. İnşaatın en üstünde düşecek olan bir çocuk gördüm. Hiç düşünmeden dondurmamı yere attım ve zaten elimde olan maskemi taktım. Planım oraya yaklaşıp konsantre olarak çocuğu indirmekti ama iş işten geçmişti. Çocuk düşüyordu! Zorlanarak güçlerimi kullandım ve onu yakaladım. Konsantre olmadan bunu yapabilmem mucizeydi ama olmuştu. Herkes çocuğun yanına koşuşturdu ve ben de bunu fırsat bilerek eve kaçtım.
"Son dakika haberleri! Az önce Venedik'te büyük bir facia yaşandı. Küçük bir kız, annesini görebileceğini düşünerek bir inşaatın tepesine çıktı. Çok da sağlam olmayan inşaatın tepesinden önce bir demir düştü, daha sonra ise küçük kız dengesini kaybederek inşaatın tepesinden aşağı doğru düşmeye başladı. Neyse ki gizemli cadı sayesinde kurtuldu. Bütün dünyanın aklında bir soru var: Kim bu gizemli kahraman? İşte görüntüler..."
"Vay be! Acaba kim bu Befana?" Ned, Peter'a heyecanla baktı. "Onun adı Befana değil. Befana İtalyanca'da cadı demek; yani adı bilinmiyor." Sarışın bir kız çok bilmiş edasıyla konuştu. Ned, anladığını belli eden bir hareket yaptı ve öne döndü. "Ned, bu normal değil. Bence bu işin içinde bir şey var." "Abi, sen kıskanmış olma, yerini alacak diye. Senden hızlı davrandı diye falan." "Ne alakası var? O benim yerimi alamaz bir kere! Ben Spider-Man'im." Peter son söylediğinden sonra onu duyan oldu mu diye etrafına bakındı. "Sen öyle diyorsan..."
▃
kurt bakislilarim benim naber
yeni yiliniz kutlu olsun umarim dilediginiz gibi gecer
ilk bolumu sonunda attim umarim begenirsiniz oy ve yorum bekliyorum ona gore ve elbiseyi alta koyuyorum bakarsiniz hadi opuldunuz𝒅𝒓𝒆𝒔𝒔:
22.06.2024'de düzenlendi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LOST CONTROL , peter parker
Fanfic「🕸」- 𝖑𝖔𝖘𝖙 𝖈𝖔𝖓𝖙𝖗𝖔𝖑, Giselle Byrnes'ın hayatı bir günde tamamen değişmişti. Annesi, ünlü bir iş adamını üvey babası olarak tanıtmıştı. Üstelik, doğduğu günden beri yaşadığı İtalya'nın ünlü şehri Venedik'ten New York'un sıradan semti...