24•

20.2K 1.1K 1.3K
                                    

"Cihat , Ertuğrul'u da çağır. Kahvaltı hazır."

Cümlem biter bitmez evden çıkan Cihat'tan sonra adımlarımı merdivenlere yöneltip Savaş'ı uyandırmak için odaya ilerlemeye başlamıştım.

Kısa bir sürenin sonunda odaya vardığımda içeri girip çoktan uyanmış , üzerini giyinmiş olan bir adet Savaş karşılamıştı beni...
Bu haline tebessüm edip elimle gelmesini işaret ederek odadan çıktım. Konuşmayı da ihmal etmemiştim tabiki.

" Kahvaltı hazır. Gel hadi..."

İyi olduğunu bildiğimden içim rahattı. Ancak bir hafta yatakta yatırabilmiştim deliyi... Dünde son pansumanını yapıp kendi haline bırakmıştım. Yoksa her an beni kucaklayıp kendiyle birlikte bahçedeki havuza fırlatabilirdi...

Herkes sofrada yerini aldığında çayları koyup bende yerime oturarak diğer herkes gibi kahvaltımı yapmaya başlamıştım.

▪▪▪▪

Kahvaltı masasında Savaş'la ikimiz kaldığımızda doyduğumu hissedip ayağa kalktım.
Benimle birlikte ayağa kalkan Savaş , elimden tutup ilerlemeye başladığında anlamayarak yüzüne bakmıştım.

" Nereye Savaş ? "

" Odaya..."

Tek kelime dediğine bir şey demeyerek merdivenleri onun peşinden çıktım.

Odaya girdiğimizde elimi bırakan Savaş bir haftadır görmediğim bir şekilde huzursuzca gözlerimin içine bakmıştı.

Hastaneden geldiğimizden beri bir sıkıntısı olduğunun farkındaydım. Ama her zamanki gibi bana zarar gelebilir endişesiyle sinirli ve sıkıntılı olduğunu düşünmüştüm.
Beklemeden karşımda duran Savaş'a hitaben merakla konuşmaya başladım.

" Savaş...Iyi misin ? Bir sorun mu var ? "

Sorumla birlikte arkasını dönen Savaş elleriyle yüzünü sertçe sıvazlamış ve aniden bana doğru dönerek kızarık gözlerini ve çatık kaşlı sinirli görünen mizacını gözler önüne sunmuştu.

Ben hafif şaşkınlıkla suratına bakarken , o  yavaşça dibime kadar girip koca elleriyle yüzümü kavrayarak konuşmaya başladığında endişeli gözlerle süzmüştüm gözlerini...

" Asıl sen... Sen iyi misin miniğim ? "

Gözleri sorusuyla eş zamanlı olarak hafiften dolduğunda otomatikmen benimki de dolmuştu. Koca elleri yanağımı sıvazlarken dert edindiği her şeyi bir bir anlamış ve sadece tek bir kelimeyle cevap verebilmiştim.

" Bilmem..."

Kısık çıkan sesime tezat kafamı göğsüne yaslayıp saçlarımı okşayan Savaş'ın kalın sesini duydum. Sesi çok...çok acılı çıkıyordu.

" Kaçırıldın , sevmediğin biriyle evlendin, iki kere adam öldürdün , kardeşin kaçırıldı öldü sandın , ben vuruldum her şeyle tek başına başa çıktın.
Güzelim benim... Iyi olmak zorunda değilsin. İyi gibi davranmak zorunda da değilsin! "

Dedikleri bir bir gözlerimin önüne geldiğinde gözlerimden birer birer yaşlar süzülmüştü. Ama her şeye inat kendimi kötü de hissetmemiştim.
Yaptığım her şeyin bir sebebi vardı. Behçeti öldürmüştüm çünkü beni kaçırıp taciz etmiş ve bunu tekrarlamak için gün saymıştı...Ondan kurtulmak zorundaydım. Evlenmiştim çünkü bu o zamanın şartlarında olmak zorundaydı.Tarığı öldürmüştüm. Çünkü...Savaş'ın canına , yani benim canıma kastetmişti.

Sanırım ben kendimi kandırıp güçlüyüm diye diye istemsizce güçlü bir kadın olmuştum... Yoksa bu yaşananların üstesinden gelmek... Çok...Çok zordu.

NEVA'MHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin