~ARDINDAN~

100 36 0
                                    

Ellerim benden bağımsız hareket etmek istiyordu.
Sarıp sarmalamak, hasret gidermek…
Bir an için o tanıdık huzurda kaybolmak istedim ama ne yüzüm vardı adım atmaya,
Ne de kalbim dayanırdı geri durmaya. Anılar gözlerimizden süzülürken sarf edecek tek bir kelimemiz bile yoktu. 

- Şuan konuşmak zorunda mıyız? Yani ertelesek. Yüreğim henüz hazır değil.

Soruma karşılık gözlerinde şefkat vardı. Tıpkı eskisi gibi…

- Bu yolu sana kendini kötü hissettirmek için gelmedim. Aradığım cevaplar var ve bu cevapların sahibi sensin. Ben beklerim, bekleyeceğim. Şimdi uzat elini, bir an için un ufak olalım.

{Geçmiş}
- Esila saçları iki yandan örgülü kendine büyük gelen jilesi ile okulun bahçesinde duruyordu. Yaz ayına inat elleri stresten buz kesmişti. İmdadına onunla sıra arkadaşı olmak için yanına gelen Melis yetişti.

- Neden eteğini sıkıyorsun.

- Hiç.

Melis, cevap verir vermez arkasına dönen kız ile birlikte yön değiştirmişti.
Kararlıydı, kabuğunu kırmak için her adımını takip etti. Kızlar bir süre sonra kıkırdamaya başladılar. Onlar için yeni bir oyun yeşermişti.
....
{Bugünden Devam}
Bütün yolu el ele ve sessizce yürüdüler. Konuşmaları için kafalarındaki sesleri susturmaları gerekiyordu. Çünkü o sesler konuşsalar bile birbirlerini dinlemelerine engel olurdu.
Esila eve vardıklarında annesinin sofra hazırladığını gördü. Belli ki Melis ilk önce buraya uğramıştı.

Esila’dan

- Melis istersen bavulunu odama çıkaralım.

Bavulunu alıp beni takip etti. Odama geldiğinde etrafı incelemeye başladı.

- Bir şeye ihtiyacın var mı?

- Hayır, bir eksiğim yok.

- Tamam, o zaman lavaboyu kullanmak istersen koridorun sonunda sen giyin ben bir elimi yüzümü yıkayayım.

Bir şey demesini beklemeden odadan çıktım. Kendimi kontrol etme ihtiyacı hissediyordum. Zorlu anlarda lavaboya girmek başkalarına saçma gelebilirdi ama benim için sığınak gibiydi. Gözyaşımı serbest bıraktığım, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi yüzüme su çarpıp kendime geldiğim yer. Sanırım bir nevi güncelleme de diyebiliriz.

Yemek yerken annemle sohbet ettiler. Annemin aramızda olan durumdan haberi yoktu. Bu zamana kadar görüştüğümüzü ve fırsat buldukça birbirimizi ziyaret edeceğimize dair sözler verdiğimizi düşünüyordu.

Oysa ben sadece ortak arkadaşımıza haber verip gittikten sonra söylemesini istemiştim. Bu kararı vermek benim için çok zor olmuştu. Görüşmeyi kesmem adına bana ufacıkta olsa bir bahane vermemişti. Yüz yüze veda edemezdim. Mesajla duygularımı ifade edemezdim. Konuşurken sözcüklerin arasında takılırdım. Düşünmekten zamanım kalmadığında en olmayacak şeyi yaptım ve öylece çekip gittim.

Yemek faslı bitmişti. Ben bulaşıkları aheste aheste yıkarken annem yanıma geldi.

- Kızım birkaç parça tabak olduğunu bilmesem bütün mahallenin bulaşıkları sana devredildi sanardım.

Gülümseyip cevap vermeyi es geçtim.

- Neyin var senin. Bu kadar durgun olman normal değil.
- Sadece yorgunum anne.

Cevabım onu tatmin etmemişti fakat üstelemedi. Ben de daha fazla oyalanmadan içeri geçtim. Bütün gece ikisinin sohbetini dinleyip, annemin bana yönelttiği konulara ucundan dâhil oldum. İlerleyen saatlerde annem elime verdiği nevresim takımıyla bizi yukarıya postaladı. Sanırım dinlenirsem daha iyi hissedeceğimi düşünüyordu. Bu noktada durumu annemle paylaşmadığım için hata ettiğimi fark ettim. Neyse ki nispeten zorlu saatler geri de kalmıştı.

Nihayet odama gelmiştik. Uyumak için erkendi. Ertelenen yüzleşme içinse söz konusu bir zaman dilimi yoktu. Tepkisizce ondan gelecek hamleyi bekliyordum.
Gözleri duvarımdaki resmimizde oyalandı.

- Hep burada mıydı?

- Evet, taşındığımız gün asmıştım.

Sustu. Bir süre daha sustuk.
- Esila, beni seviyor musun?

Sıcak bir gülümseme yüzümü kaplamıştı.

- Elbette seviyorum. Senin varlığın benim için her zaman bir nimetti.

- O zaman neden beni ardında bıraktın?

Yutkundum.
- Ben sadece seni değil, seninle birlikte beni var eden geçmişi bıraktım. Belki veda etmedim, edemedim ama çocukluğumu, hayallerimi, şımarık düşlerimi sen de bıraktım.

Ayağa kalkıp yanıma geldi.
- Odanda ayna tutmazdın, boy aynan ve makyaj aynan var. Siyahtan başka renk yoktu hayatında, dolabında renk renk kıyafetin var.

Hem konuşup hem de eşyaları inceliyordu. Ben ise sadece dinliyordum.

- Bugün seni karşılamak için geldiğimde ayağında takıntını yenmen için doğum gününde aldığım düztaban ayakkabılar vardı. Tüm ısrarlarıma rağmen gözlerin dolu halde yapamam demiştin.

Bunları söylerken gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

- Esila, ben miydim sorun. Biz hep birbirimize destek olmadık mı?
Ben sana destek olmadım mı?

Yere çöktüğümde oda yanıma oturdu.

- Melis, hatırlıyor musun?

Bana merakla bakan gözlerine karşılık devam ettim.

- Lise 1. Sınıftayken neredeyse her gün okuldan eve ağlayarak dönerdim ve sen her seferinde beni teselli ederdin. Çoğu zamanda kızardın hadlerini bildirmediğim için ama sen geçirdiğimiz çocukluk boyunca benim kendimi savunmama mahal vermedin ki, benim hiç böyle bir sorumluluğum olmadı.
Elinden geldiğince düşmeme izin vermedin ve ben yalnız kaldığım zamanlar düştüğümde yerden nasıl kalkacağımı bilemedim.
Burada öğrendim. Ellerimden destek almam gerekiyormuş.
Burada öğrendim. Sesleri bastırmam için bazen sesimi yükseltsem yetiyormuş. Ve yine burada öğrendim. Bakış açısı herkese göre değişiyormuş.
İnsanların düşünce yapısının ağırlığını sırtıma yüklememeyi ben bu yolculukta öğrendim.
Özür dilerim kardeşim. Artık kozadan çıkma vaktim gelmişti. Kanatlanmam için bana sarılı ipeği ardımda bırakmam gerekiyordu.

Sözlerim bitince arkama yaslandım. Duvar soğuktu fakat kalplerimizin sıcaklığı üşümeme engel oluyordu. Başını omzuma koymasıyla gülümsedim, acı tatlı tebessümüme eşlik ederken gözlerimizin yaşı birbirimize duyduğumuz özlem ile aktı. Bu sefer kollarını açan kişi ben sığınan o olmuştu.

GEÇMİŞİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin