~ÇARPINTI~

164 67 4
                                    

Yılın son ayındaydık.
Umduklarımızı geride bırakarak yeni hayaller kurmaya hazır bekliyorduk.
Eskiye sünger çekmeye ihtiyacımız vardı.
Belki de o yüzden her sene bir curcuna kopardı.
Sanki bir öncekinden daha iyiymiş gibi
Sanki hep yarın bugünden güzel olmuş gibi
Düne duyulan özlem
Yarına adanan umut
Ve bugünün verdiği yük
Bir silsileydi geçip giden…
 
Bir diğer alışkanlığımda yazmaktı fakat her defasında düşüncelerim noktaya doğru rayından çıkardı. Yaşadığım dejavuya gülümseyerek bakarken annem odaya girdi.
Yüzündeki şaşkınlık dünü ait olduğu yer de bırakmadığının göstergesiydi. Ortamdaki gergin havayı dağıtmak adına oldukça basit bir cümleyle böldüm sessizliği.
 
- Ekmek almamı ister misin?
 
İş bulamasam da anneme ev işlerinde destek olarak yükünü hafifletmeye çalışıyordum.
 
- Ben çıkarım eve birkaç şey daha lazım, sen taşıyamazsın.
 
- Anne!
 
Pes edip bakışlarını devirdi.
 
- Ağır kaldırman yasak, sadece ekmek al.
 
- Tamamdır.

Elimde alışveriş listesiyle markete girdim. Ben bir şeyi hemen kabul ettiğimde annem tam tersini yapacağımı bilirdi fakat bu sefer dalgınlığına gelmişti. Bunu fırsat bilip doldurduğum alışveriş sepetimle kasaya yöneldim. Aklımdaki tereddüttü es geçmeye çalışıyordum.
Sahi ben bunları nasıl taşıyacaktım?
 
Elimdeki poşetler adımlarımı yavaşlatıyordu. Güç bela yürüdüğüm yol uzadıkça uzadı. Kalp atışlarımın hızlandığını hissediyordum. Sırtımın ağrıması olağandı ama bunu hesaba katmamıştım. Nefes almakta zorlanmaya başlamışken Merve’yi gördüm. Uzaktan el sallayınca gülümsemeye çalıştım. Ev odağıma girmişti fakat ben bir türlü ulaşamıyordum.
 
Sanki dalgalı bir denizde kulaç atmaya çalışıyormuş gibi yerimde sayıyordum. Son çare kenara çekilerek Merve’ye seslendim. Sesim fısıltıdan farksızdı. Poşetleri bırakmak yerine hala sıkı sıkı tutuyordum. Benim gücümü tüketen şeyden güç almaya çalışır gibiydim. Burak ve Merve aşağı indikleri an hissettiğim kadar kötü gözüktüğümü anladım. Burak poşetleri elimden alırken Merve bana anlamsız gözlerle bakıyordu. Anlatacak hali kendimde bulamayınca işaret parmağımla burnumun ucuna dokundum.
 
•Üç ay önce•
 
- Öyle değil.
 
- Nasıl o zaman?
 
- İşaret parmağını kullanacaksın.
 
- Ne fark eder.

Elimi tutup hareketi tekrar gösterdi. O sırada burnumun ucuna bakmam gerekirmiş gibi komik bir görüntüye sebep olduğumdan bi haberdim. O kahkaha atarken ben öylece ona bakıyordum. En sonunda kendini durdurup taklidimi yapmasıyla bir nida eşliğinde sitem ettim.
Bu sefer gözlerim oynattığım kaşlarıma bakmak için olağan bir çaba içindeydiler.
 
- Ne yapıyorsun?
 
- Sana kaşlarımı çatmaya çalışıyorum ama titriyorlar.
 
Kurduğum cümleyle beni kendine çekip sarıldı. Aynı an da hem kahkahasını hem de kalp atışlarını duymak oldukça garipti.
 
•Günümüz•
 
Genç adam kardeşinin aksine sorunu anlamış gibiydi. Oluşan herhangi bir durumda anlatamıyorsan göster demesi üzerine oluşturdukları bu minik şifre ona yardımcı olması için yeterliydi. Bahçeye kadar eşlik ettikten sonra iskemleyi çekip oturmasını istedi. Esila soluklanırken nabzını kontrol etti. Dakikada olması gerekenden çok daha hızlı atıyordu.
 
Nefes nefese kalan kıza biraz su içirdikten sonra kendine gelmesini beklediler. Merve daha iyi olduğunu fark edince Sevgi hanıma haber vermek için kapıyı çaldı. Telaşla yanlarına gelen kadın ne olduğunu soruyordu. Burak açıklama yaparken Esila bitkin bir halde eve doğru yürümeye başladı.

Adını seslenseler de arkasını dönmedi. Annesinin haklı çıkması onu üzmüştü. Üstelik Burak ile yaşadığı onca sorundan sonra yine ona tutunması da gözlerini dolduruyordu. Eve adımını atar atmaz yerdeki poşetleri gördü. Tutamadığı yaşlar yanaklarından süzülürken malzemeleri tek tek alıp mutfağı taşıdı. Her defasında birer adet aldığı malzemelerle gidip geldi.
 
Mutfağın ortasında dururken duyduğu sesler onu kıpırdanmaya teşvik etti. Onun iyiliği için konuşsalarda kulaklarını tıkamak istedi. Her şey ağır çekimde gibi üstüne çökerken o oyalanmaya devam etti. Ekmekleri poşetten çıkartıp dilimledi, kahvaltılıkları masaya dizdi.

Onu izleyen gözlere değdirmemek için gözlerini tezgâhı karış karış inceledi. Temiz olsa da sildi, gerekmese de yeşillikleri tek tek saplarından ayırıp tabağa dizdi. Artık hıçkırık kaçarken ağzından o anlamsız bi çaba içinde bir şeyler yapmaya çalışıyordu.
 
Annesi kızının yanına gidip ellerini avuçlarına aldı. Bir müddet sadece baktı. Sabırla bekledi narin sesini duymayı ve döküldü dudaklarından
“Anne neden böyle oluyor?”
İşte bunun cevabı yoktu…
 
 

GEÇMİŞİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin