Uçmaktan vazgeçen bir kuşa
Rüzgârsız bir rota gösteren
Bir harita düşünün
Ummadık bir an da
Umulmadık güzellikler seren
Bir bahar düşünün
Henüz yer de kar varken
Gökyüzünde güneş açtıran
Bir atmosfer düşünün
Düşünün ki düşler gelsin aklınıza
Duvarları pembeye, maviye boyanan
Hayaller dolsun hatıralarınıza
İnsan hatırına değer veren insanlar var
Kırk satıra sığmaz
Mısralarda kaybolur
Bir insan ki üstü başı iyilik
Armağanı tebessüm
Kokusu okyanus
Her sözü bir soluk
Öyle iyi
Öyle eşsiz
…
Devam etmek istesem de bir sonu olmalıydı mısraların. Sözlerim bitmese de anlatacaklarım bitmeliydi. Biri onu benim gözümden görür, ben gibi sever ve bir de üstüne ona benim dilimden seslenir diye ödüm kopuyordu. Her gece şükrederken her sabah ne olur ile başlayan dualar ediyordum.“ Ne olur bitmesin…”
Bugün seansları yapmaya başlayalı bir hafta olmuştu. Bir haftadır neredeyse hiç elime günlüğümü almamıştım. Yazacaklarımdan çekinirken kalemi tutmak benim için zor olmuştu fakat artık zamanının geldiğini düşünüp onu rediflere, hecelere daha da ötesi ucu bucaksız şiirlere konu etmiştim.
Bir saat sonra rehabitilasyon merkezi ile görüşmem olduğunu hatırlayınca günlüğümü yastığımın altına iteledim. Burak ta bana eşlik edecekti. Spor kıyafetlerimi giyince hazırdım. Geriye sadece kendimi motive etmek için yapacağım şeyler kalmıştı.
Yatağımın yanında ki ahşap komodinin çekmecesinde duran hoş kokulu mumları alıp yayvan bir şekilde yere dizdim ama ufak bir sorunum vardı. Çakmağı nereden bulacaktım. Ocaktan yardım alsam merdivenlerden çıkıp odama gelirken mumlar esinti ile sönerdi. Yaptığım planlama yolunda gitmeyince sanki her şey aynı girdapta ilerleyecekmiş gibi geliyordu.
O an da aklıma gelen fikirle camı örten perdeye uzandım. Tam da düşündüğüm gibi Burak balkonda sigara içiyordu. Her gün kahvaltıdan sonra bu saatlerde parmaklarının arasında tuttuğu sigara ile onu görmeye alışmıştım. Belki ben de onun bu alışkanlığından vazgeçmesini sağlardım. Soluduğu havayı daha zengin kılarak ona teşekkür edebilirdim.
Bu düşüncelerle birlikte anahtarımı alıp evden çıktım. Birkaç adım sonra evlerinin önündeydim. Ben ona aşağıdan bakmayı sürdürürken beni gördü ve biten sigarasını söndürdü.
- Burak bana çakmağını ve sigara paketini verebilir misin?
Şaşırdığı halinden belliydi.
- Dalga mı geçiyorsun sen benimle bekle orada geliyorum.
O harekete geçmeden söze girdim.
- Dur bekle. Bana öğrettiğin meditasyonu yapmak için ambiyans hazırlamak istedim fakat mumları yakacak bir çakmağım yok.
Bu cümleme karşılık çakmağı bana doğru attı ve nasıl olduysa sakarlık yapmadan hava da tuttum.
- Elinde duran paketi de alabilir miyim acaba?
- Bilmem alabilir misin sence.
Tek kaşını kaldırarak söylediği cümle ve ses tonu sinirlendiğine işaretti fakat pes etmeye niyetim yoktu.
- Gözlemlediğim kadarıyla uzun zamandır sigara içiyorsun.
Merve evin kapısını açtı ve konuşmaya enerjisiyle dahil oldu. Belli ki bizi dinliyordu meraklı cadı.
- Tam üstüne bastın. Sahi üç sene oldu dimi abi?
Burak bir şey söylemeden içeri girdi. Kesin aşağı iniyordu bütün öfkesiyle. İçimden eyvahlar olsun temalı konuşmalar yapsam da binmiştik bir alamete. Neyse ki Merve’m yanımdaydı.
- Abin neden bu kadar sinirlendi ki.
- Bu konuda fazla net tavırlar sergiliyor. Bu alışkanlığından onu uzaklaştırman mümkün değil Esila, üzgünüm.
Yanıma gelip bana sarılınca sarılışına karşılık verdim.
- Olsun ben yine de vazgeçmeyeceğim.
Bu sırada Burak elinde spor çantası ile hali hazır bir şekilde kapıda belirdi. Hala sinirli olduğunu fark edebiliyordum.
- Randevu saatine yarım saat kaldı. Hazırsan gidelim.
Şansımı zorladığımın farkındaydım fakat kararımdan dönemezdim.
- Sigara paketini vermezsen randevuya icabet etmem.
Öyle bir üflemişti ki tuttuğu nefesini bütün yüzüm buz kesmişti. Gözümü bile kırpmaya cesaretim yoktu.
Sigara paketini yere attı ve üstüne basmaya başladı. Defalarca tekrarladığı bu hareketle paket paramparçaydı.Uzattığım elim havada kalmıştı. Elime doğru baktı ve çantanın kulpunu avucuma bıraktı.
- Çanta da sana lazım olabileceğini düşündüğüm her şey var. Bir taksi çağır ve doğru sana attıkları konuma git.
- Ama…
- Tek kelime daha duymak istemiyorum!
Gözlerime uyarılar göndererek arkamı döndüm. Eve girdikten sonra merdivenleri birer birer çıkıp odama geldim. Oldukça yavaş hareket ediyordum. Yeni bir ortama girecek olmanın ürkekliği ile yatağıma oturdum. Üstelik bunu tek başıma yapacaktım.
Anlaşılan Burak onu tehdit ettiğim için bana oldukça kızgındı. Yerde ki mumları toplayıp çekmeceye koydum. Tüm uyarılara rağmen gözlerim yine kendini teslim etmişti. Yaşlar birbirini takip ederken gelen korna sesiyle bakışlarımı sokağa çevirdim. Taksi kapımın önünde durmuş beni bekliyordu.
Telefonumu alıp evden çıktım. Taksinin arka kapısına uzandım. Kafamı kaldırmadan oturup kapıyı kapatmamla taksinin hareket etmesi bir olmuştu. Nereye gideceğimi söylemek için başımı kaldırdığımda şoförün yanında ki koltukta oturan Burak'ı görmüştüm.
Ağzım açık, gözlerim yaşlı ve ağlamaktan kızaran burnumla aynadan ona bakarken o da bana bakıyordu.
Dışardan gelen rüzgar sesi dışında arabanın için de tek bir ses yoktu. Bana doğru dönüp camın düğmesine uzandı. Bakışmamız sürerken camı kapattı ve yüzümde ki saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.-Yine saçlarını kurutmamışsın. Bugün tedaviye başlıyorsun. Artık daha dikkatli olman gerek.
Ben şaşkın yüz ifademle başımı sallayarak onu onayladıktan sonra gülümsedi ve önüne döndü. Telefonuma gelen melodi sesiyle ekrana baktım.
“Burak”
Bu arada dişlerin güzel fakat artık ağzını kapatmalısın. :)Gülümseyerek arkama yaslandım. İçim de hissettiğim huzur ile kafamı cama yasladım.
…
Genç kız akıp giden yolu izlerken okyanusu onu izlemekle meşguldü.
İkisi de birbirinin düşüncelerinden bi haberdi.
Biri sevmekten,
Diğeri ise sevilmekten korkuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZLERİ
Novela JuvenilKronik rahatsızlıkları ile mücadele eden çekingen bir kız... Korktuğu yenilikler ve korkusuyla ortaya çıkan yenilgiler. Karşısına çıkan kişilere güveni onu yanıltsa da denemeye devam edecek. Peki nereye kadar? Bittim dediği yer de başlayan bir hik...