~İLK ADIMLAR~

583 136 148
                                    

O gün karşılaştığım adamın evinden çıkarken Merve ile karşılaşmıştım fakat öyle dalgındım ki bana söylediklerini duymazdan gelerek hızlı ama yaşadığım o olay yüzünden temkinli adımlarla evlerinden çıkmıştım. Birkaç saattir yaptığım tek eylem tavanı izlemekti. Düşünüyordum, kendimi yaşadıklarımı ve tabi ki yaşayacaklarımı...
...
İki gündür ev de olmak artık beni bunaltıyordu. İskeleye inip yürüme fikri bana çok cazip gelse de bu saatte kalabalık olduğunu düşündüğüm için evime beş dakikalık uzaklıkta olan parka gitmeye karar verdim.

Bozuk paramı ve zorunda kalmadıkça yanımdan ayırmadığım kulaklıklarımı aldım. Belli mi olur belki kafamın karışıklığı iştahıma yansırdı ve bir müddettir boş olan midemi karamelli çikolatayla taçlandırırdım.

Evden çıkmamla birlikte müziğin sesini sonuna kadar açtım. Bu sefer kaldırımdan yürüyordum. Bir kez daha aynı olayı yaşamak benim için hiç iyi olmazdı. Sahi beni nasıl sakinleştirip uyumama yardımcı olmuştu, hatırlamıyordum.
Ona soracak çok şeyim vardı ama ne yazık ki cesaretim yoktu.
Cesaret etmeden yapamayacağım her şeyin görünürde çok küçük olması canımı sıkıyordu.

Kulaklarıma gelen melodiler beni gülümsetiyordu.
Kafamı yerden kaldırmamla karşımda  beni etkileyen simsiyah gözleri görmem bir oldu.
Dünya üzerinde siyah gözlü olan insan sayısı azdı ve şuan içlerinden bir tanesi bir metre uzağımda duruyordu.

O kadar derin bakıyordu ki utancımdan yerin dibine girmeme az kalmıştı. Sabahtan beri ona sormayı düşündüğüm sorular bir an da uçup gitmişti.
En sonunda her aklı başında insanın tanıdığı birini görünce yapması gereken şeyi yapıp merhaba demiştim.

Ne hoş en azından nadir zamanlarda da olsa mantığım arada benimle olabileceğini belirtiyordu.
Dudaklarını araladığında bütün dikkatimi ona verdim.

- Dünden sonra utangaç olduğunu da varsayarsak bir daha benimle konuşmaya cesaret edemezsin sanıyordum.

Sözleri kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

- Neden cesaret edemeyeceğimi düşünüyorsun.
Dışarıdan bakılınca o kadar korkak mı duruyorum?

Bu sefer kaş çatan taraf o olmuştu. Sesini yükselterek konuşmaya başlamasıyla yerimden sıçradım.

- Sen hep böyle misin? Kendini zavallı yapan sensin ama beynini o kadar boşlukla doldurmuşsun ki bunun farkında bile değilsin. Ne yaşadın bilmiyorum fakat hiçbir şey böyle davranmana mazeret olamaz bilmiş ol.

O boş sokağı adım sesleriyle doldurarak gitmişti.
Ben ise hâla bıraktığı yer de bıraktığı haldeydim.
Bir karar vermem gerekiyordu. Ya kendimi azad edecektim ya da hücremde tökezlemeye devam edecektim
...
Buraya gelirken hayatı kendi açımdan resetlemiştim. Şimdi ise yeni yaşanmışlıklar için başlangıç yapmam gerekiyordu. Anılara karışmak için ayağa kalktım.

Gündüz vakti pek dışarı çıkmayı sevmesem de bu sefer bir amaç uğruna bu tabumu yıkabilirdim. Üstümdeki pijama takımıma aldırmadan Merve'nin zilini çaldım. Ne de olsa bana ne zaman istersen demişti. Kapıyı açtığın da şok olmuş suratına gülmemek için dişlerimi sıkmaktan çenem ağrımıştı. Sessizliği bozan ben olmuştum.

- Günaydın, uyandırdıysam kusura bakma. Sana bir şey söylemem gerekiyor da.

- Hayır, sen uyandırmadın. Sadece gelmene şaşırdım sessiz kız.

Bu sözüne kıkırdamıştım.

- Doğru biraz sessizim ama artık değişmek istiyorum ve bu konuda yardıma ihtiyacım var. Yani demem o ki bana yardım edebilir misin? Burada senden başka tanıdığım kimse yok.

- Olsa da bana gelmeliydin Esila derdine derman olmaya hazır ve nazırım.

İkimiz de nedensizce gülmeye başlamıştık.

O sırada abisi sesleri duymuş olacak ki uyku mahmuru haliyle lafa girdi.

- Sohbetinize daha normal bir zaman da devam etseniz sizin için daha hayırlı olur. Şahsen ben on dakika öncesine kadar uyuyordum.

Sadece omuz silkmiştim. Ona hâlâ kızgındım ve bu kolay bir şekilde geçmeyecekti.

- Aman abi arkadaşımı kahvaltıya davet edemez miyim?

Bu kez şaşırma sırası ben de idi. Kahvaltı mı dedi o?

- Ne haliniz varsa görün.

Kendimi tutamayıp lafa girmiştim.

- Bu kadar kaba bir insan olmayı nasıl başarıyorsun acaba çok merak ediyorum.

- Biliyorum, beni gördüğün ilk günden beri her hareketimi merakla izliyorsun. Pek şaşırtmadı beni bu sözlerin.

Tam bir budalaydı daha fazla onunla konuşmak istemediğim için Merve'ye dönüp,

- Annem işe gitti. Eğer istersen kahvaltıyı biz de yapabiliriz, dedim.

- Olur, bana uyar. Abi sen de gelmek ister misin?

Bu teklifi yapabileceğini düşünmemiş olmak benim hatamdı.
İçimden hayır demesi için temenni de bulunuyordum.

- Tamam, siz geçin. Ben arkanızdan gelirim.

Merve yine benim yerime konuşup tamam demişti.
Abi kardeş yaşadıklarını var sayarsak zil de yazan isim ona aitti. Adı Burak'tı. Sahi Burak evime gelecekti ve ben ona kendi ellerimle kahvaltı hazırlayacaktım.

Alışık olmadığım duygular bünyeme yan etki yapıyordu. Var olan mide bulantımı havaya bağlamak istedim fakat sonra aklıma gelen tek şey mevsimlerden yaz olmasıydı. Kendime bile yalan söylemeyi beceremiyordum. Suratım ne derece asıldıysa Merve beni durdurup,

- Abimi davet etmeme kızmış olabilir misin acaba, dedi.

İtiraz etmem gerekiyordu. Ne de olsa değişmek bir nebzede olsa normalde vereceğin tüm cevapları gözden geçirmekti.

- Hayır, tabi ki. Aksine benim davet etmem gerekirdi.

Eve geçtiğimiz de Merve yardım etmek konusunda ne kadar ısrar etse de bu ısrarını geri çevirip onu bahçeye göndermiştim. Mutfağın kapısı evimizin bahçesine açılıyordu ve bu sayede sofrayı kurmak bir hayli kolay olmuştu. Sofra hazır olduğunda aklımda olan tek şey antidepresanımı içmekti. Mutfağa geri döndüğümde elime ilacımı almıştım. Tam içecek iken Burak'ın sesi kulaklarıma ilişti.

- Hemen bırak onu elinden. İçtiğin ilacın ne olduğunu biliyorum ve umarım sen de o ilacı aç karnına içmemen gerektiğini biliyorsundur.

Yakalanmanın verdiği utançla ilacı elimden bıraktım. Artık ona bütün bunları nereden bildiğini sormanın vakti gelmişti.

- Beni o gün nasıl sakinleştirdiğini öğrenmek istiyorum.

- Önce sen benim soruma cevap vereceksin. Neden aç karnına ilaç içmek istedin.

Her karşılaştığımızda emir kipi kullanması beni sinir ediyordu.

- Anlatsam da anlamazsın. Hakkımda bir takım şeyleri bilmen ve bana yardım etmen sana bu hakkı vermez.
...
Genç kız sözü biter bitmez bir hışımla mutfaktan çıkmıştı. Aklında hâlâ alamadığı cevaplar vardı. Stres yine ellerine yansımıştı.

Burak ise arkasından gülümseyerek bakıyordu. Bilerek kızın üstüne gidiyor kendini savunmasına zemin hazırlıyordu. Bu bir çeşit metottu onun için. O an karar verdi. Tezi için Esila'dan yardım alacak fakat bunu ona hissettirmeden yapacaktı.

Peki ya kız bu durumdan etkilenirse ne olacaktı? Burak bunları düşünmeyecek kadar stabil bir adamdı. Esila ise yağmur yağsa şemsiyesi yok diye bulutlara darılacak kadar kırılgan...

GEÇMİŞİN İZLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin