Böyle zamanlarda ne yapmak gerekirdi?
Ne yaparsam geçerdi.
Diner miydi bu yangın.
Söner miydi her bir kıvılcımDurdum…
Daha fazla yazmak istemiyordum. Yazdıkça bu döngüye kapılıyor, yüreğime fazla gelen acıyla baş etmeye çalışıyordum. Belki de ilk defa neye ihtiyacımın olduğunu bilmiyordum.
Teselli, müzik, temiz hava veya kulağa pozitif gelen tüm meşguliyetler…Aklıma gelen fikirle kalemi bırakıp ayağa kalktım. Ben merdivenlerden inerken annem çıkmak üzereydi.
- Anne.
Seslenmemle beraber bana döndü.
- Kızım sen bu saate uyanmazdın?
- Pek uyku tutmadı geceden beri.
Bir an endişelendi ve kapıyı kapatıp yanıma geldi.
- Esila bir sorun mu var canım?
Söylemeyi ne kadar çok istesem de cesaret edemedim.
- Hayır annecim bir sorun yok. Sadece seni özlüyorum. Bu sıralar yoğun çalışıyorsun ve hiç vakit geçiremiyoruz.
Sözlerime karşılık bana sıkıca sarıldı. O sırada neye ihtiyacım olduğunu anladım. Benim ilacım şefkatti. Karşılıksız sevgi ve şefkat…
Geri çekilip yanaklarımı öptükten sonra unuttuğum gerçekleri bana hatırlatan o cümleleri kurdu.
- Kızım ben de seni ve seninle vakit geçirmeyi özlüyorum fakat biliyorsun ki yeni bir düzen kurduk. Hala kapatamadığımız borçlarımız var. Durumlar düzelince evimizin duvarları kahkahalarımızı dinleyecek.
O zamana kadar beni idare edebilir misin?Dolan gözlerimi belli etmemek için anneme tekrar sarıldım. Kim bilir tek başına sırtladığı bu yük onu ne kadar yoruyordu. Geç kalmasını istemediğim için bedenine doladığım kollarımı çözdüm.
Annemi uğurladıktan sonra salona geçmiştim. Öylece otururken orta sehpanın üzerinde duran ajanda dikkatimi çekmişti. Elime alıp incelemeye başladım.
Bu bizim fatura kira gibi aylık giderleri yazdığımız defterdi. Bu aya ait olan sayfayı kontrol ettiğimde gördüklerimle şaşkına dönmüştüm. Uzun zamandır kendim için harcadığım çaba yüzünden göz ardı ettiklerim şimdi tam da önümdeydi. Annemin maaşı masrafları karşılamadığı için mesai yapmak zorunda kalıyordu.Hızla ayağa kalktım ve eve bir göz attım. Neyse ki dün akşam eve geldiğim de olan üzüntüm ile baş etmek için çareyi temizlikte bulmuştum. Nitekim her yer parlıyordu. Anlık olarak güzel bir terapi yöntemi sayılırdı. Odama geçtikten sonra dolabıma yöneldim.
Kapakları bir hışımda açtıktan sonra ufak bir kargaşa eşliğinde kombinimi seçebilmiştim. Sahip olduğum en ciddi kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve boy aynasının önüne geçtim. Günü kurtarır nitelikte olduğuna karar kılıp daha fazla oyalanmadan gülümsemeye özen göstererek evden çıktım. Evrene güzel enerji göndermek gerektiği hakkında birden fazla makale okumuştum. Sahi bu doğru muydu? Denemeden bilemezdim.
Şuanki halimi nedense Osmanlı Devleti'nde Pasarofça Antlaşması ile başlayan Lale devri ile bağdaştırıyordum. Bana bunu düşündüren şey kesinlikle hazırlandığım sınav olmalıydı. İleride seçeceğimiz meslekle belkide alakası olmayan derslerden geçmek bizim gibi iyi bir gelecek hayali kuran sayısız genci yenmek zorundaydık.
Tüm bunları kenara bırakıp aforizma sözlerinden yaptığım çıkarımlar sonucu kışın ortasında büründüğüm bahar şenliği timsali simam ile evden çıktım. Bahçe kapısını kapatırken Merve’nin sesini işittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN İZLERİ
Teen FictionKronik rahatsızlıkları ile mücadele eden çekingen bir kız... Korktuğu yenilikler ve korkusuyla ortaya çıkan yenilgiler. Karşısına çıkan kişilere güveni onu yanıltsa da denemeye devam edecek. Peki nereye kadar? Bittim dediği yer de başlayan bir hik...