Saçlarımda gezen nefesin kime ait olduğunu bilmiyordum ama aldığım kokunu ağırlığı bilincimi açmaya yetmişti. Çamur ve yanık saman kokusu burun deliklerini doldurduğunda istemeyerek de olsa gözlerimi açmıştım. Başta nerede olduğumu bile anlamamıştım daha sonra koca iki kehribar rengi gözle karşılaştığımda kalbim göğsümden çıkacak gibi atmıştı. Yattığım yerden öyle hızlı bir şekilde doğrulmuştum ki bir an üzerinde olduğum koltuktan yere yuvarlanacağımı düşündüm. Içerisi zifiri karanlıktı. Karşımda duran kurdun gözleri aydınlık olan tek şeydi. Burnundan soluduğu için alıp verdiği nefes hala tenime çarpıyordu. Korku bedenimi terk etmişti artık. Karşımda kimin olduğunu bilmesemde artık kokmuyordum. Yoksa tüm bunlara alışmış mıydım? Sertçe yutkundum.
"Luxfos." Salon bir anda aydınlanınca karşımda ki iri kurt gözlerime diktiği gözlerini kırpıştırıp geri çekilmişti. Derinden gelen bir hırlamadan sonra geri geri gidip bir anda insan vücuduna kavuşmuştu. Atlas'tı. Manyak mıydı bu adam. Uyuyan birine bu şekilde yaklaşılmayacağını bilmiyor muydu?
"Keşke bunu bir anda yapmasaydın. Gözlerim yerinden çıkacaktı. Işığı kapatmaya ne dersin taze cadı."
"Fosnis." Diye mırıldandığımda ışıklar kapansada mumlar yanmaya devam ediyordu. Bu yaptığım oldukça havalı gelmişti. Yüzümde büyük bir şey başarmış gibi oluşan gülümsemeye engel olamamıştım. Ne yapabilirdim ki hayatımda ilk defa büyü yapıyordum ve sonuç başarılıydı. İster istemez bu bana kendimi havalı hissettirmişti.
"Sen baya alışmışsın bu işe." Sesi hala hırıltılı gelmekle birlikte uykudan yeni uyanmış gibiydi. Bir kaç sarsak adımda yanına gelip oturmuştu. Uzun bacaklarını salonun bir köşesinde koltuğun hemen çaprazında duran sehpaya uzatmıştı. Kollarını bir kartalın kanatlarını açtığında ki heybeti gibi bir heybetle açıp koltuğun tepesine dayamıştı. Loş ışıkta kaslarına düşen ışık onu daha çekici hale getirmişti. Şimdi çikolata reklamlarında ki seksi adamlara benzemişti. Onu daha fazla süzmemem gerektiğinin farkındaydım. Gözlerimi ondan çekip ileride duran büyük mumlara çevirdim. Tekrar yutkundum. Susamıştım. Uyumam boğazımı kurutmuştu. Ayağa kalkıp mutfağa doğru yürümeye başladım.
"Üç gün uzun bir süre. Bir sürü büyü "kelimesi ve cümlesi" öğrendim." Ellerimi tırnak işareti yapıp kurduğum cümleden sonra ufak bir gülme sesi duymuştum. Sarhoş muydu yoksa şapşal adamın teki miydi? Neydi bu adam? Yüksek ihtimalle bu hayata bana sataşmak için gelmiş biriydi. Bakışları, duruşu her hareketi beni sinir etmek içindi sanki. Öyle değişik bakıyordu ki bazen sanki bir şey desem bir anda kavga çıkaracakmış gibiydi. Sonra o kavganın sonunda kollarına alıp sakineştirecek gibi... Değişikti işte. Ona çekiliyordum ama ondan kaçıyordumda. Nasıl bir paradokstu bu? Öyle saçma bir çelişkiydi ki sanki hiç bir derdim sıkıntım yokmuş gibi bir de bu saçma sapan his ile savaşıyordum. Dolapta ki şu şişesini çıkarıp büyük bardağa doldurup içtim. Öyle iyi gelmişti ki soğuk su sanki göğüslerime ve karnıma soğuk buz nehirleri kurulmuştu. Acıktığımı fark edince içeriye geçip televizyonun yanında duran telefonumu elime alıp az önce oturduğum koltuğa kurtuldum yine.
"Acıktım bir şeyler söyleyeceğim. İster misin?" Bu gecenin sıradan bir gece olmasını istiyordum. Önce ki hayatımda yaşadığım bir hayat gibi bir gece.
"Olur bu gün hiç bir şey yemedim. Bildiğim bir yer var. Buraya yakın istersen gidebiliriz." Kafasını geriye yaslamış mum ışığının yansıdığı tavanı izliyordu.
"Eve söyleyelim, canım dışarıya çıkmak istemiyor." Uzanıp telefonu elimden aldı.
Hala kafasını yasladığı yerden kaldırmamıştı. Telefonda bir numarayı tuşlayıp aradı. Konuşmalarından aradığı kişinin hamburger yapan bir yer olduğunu anlamıştım. İlave olarak bir şeyler daha isteyip telefonu kapatmıştı. Aradığı kişinin yakın bir arkadaşı olduğu konuşma tarzından anlaşılıyordu. Telefonumu bana uzatıp kafasını bana çevirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON VARİS ⚜
FantasiaTüm kurtların önünde yine o vardı. Kehribar rengi gözlerinde bir korku belirtisi yoktu. O gece de bana böyle bakmıştı. Canını yakmıştım, hatta neredeyse onun ölümüne sebep olacaktım ama o yine de bana böyle korkusuzca bakmıştı. Derin bir uluma duy...