BÖLÜM 2
KIZIL SAFER
Saçlarının kızıl oluşundan ona yörede Kızıl Safer derlerdi. Değirmende un öğütür, saz biçer, sepetler dokurdu. Monoton geçen hayatının Rum kızının değirmenine uğramasıyla değişeceğini nerden bilecekti.
Mavi kelebekler su kıyısında öbeklenmişti. Nisan ayının en güzel günleriydi. Aralıksız yağan yağmurlardan sonra siyah bulutlar ilk kez aralanmış ve güneş sıcak yüzünü göstermişti. Kırlardaki ve bahçelerdeki badem ağaçları pembe çiçekleriyle, sert kırağılara karşı ayakta durabilmenin güvenini taşıyordu. Gökyüzünde küme küme göçmen kuşlar, geçmiş senelerde yaşadıkları yuvalarına taşınmanın sevincini yaşıyordu. Aladağlar kurşuni ve kahverengi giysilerinden sıyrılıp fıstıki yeşili elbiselerini giymeye başlamıştı. Dağlardaki yabani keçiboynuzu ağaçları, mor ve eflatun renkleriyle varlıklarını teşhir eder gibiydi. Gökyüzü mavinin tüm tonlarıyla ilkbahar bulutlarını sergiliyordu. Dere boyunca uzanan çınar ağaçları, taze sürgünleriyle ve birbirine bağlı top top meyveleriyle bu renk cümbüşüne katılmıştı. Nisan yağmurlarının ardından coşan derelerde kurbağalar vıraklıyorlardı.
Dere kıyısındaki değirmenin dereye bakan köşesindeki atölyenin önünde Kızıl Safer yerdeki hasırların üzerine oturmuş sepet dokumaya hazırlanıyordu. Uzun boyu, kalıplı bedeni, kaslı kolları, akşam güneşi gibi dalgalı kızıl saçları ve zeytin karası gözleriyle Allah'ın en özel fırçasıyla çizilmişti. İşini yaparken, çalışırken ve günün en yitik saatlerinde bile gülümseyen yüzüyle onu gören insanları etkilerdi. Konuşurken etli dudaklarının ve kızıl bıyıklarının altından parıldayan uzun beyaz dişleri yüzüne ayrı bir anlam katardı.
Kızıl Safer, "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek işe başladı. Bismillah'ın her hayrın başı olduğunu biliyordu. Önce oturduğu yere papirlerden dokuduğu geniş hasırı yaydı. Gündüzleri gün batımına kadar bu hasırın üzerinde; ince, uzun, koni biçiminde değişik sepetler dokurdu. Kızıl Safer'in sepetleri Gönen ve çevresinde güzel dokumalarıyla diğerlerinden ayrılırdı. Sepet örerken kullandığı bodur söğüt, kestane, siyah akçaağaç, böğürtlen, saz, kamış, çeşitli ot ve mısır saplarından oluşan malzemeleri kolayca ulaşabilmesi için etrafına düzenli bir şekilde sıralamıştı.
Bugün yapması gereken oldukça çok işi olduğunu düşündü. Öncelikle sepet yapacağı malzemeleri, kestane ve söğüt dallarını yarma demiri ile uzunlamasına yardı. Yarma demiri, yontma demiri, yontma tahtası, testere, bıçak ve tokmak, sepet dokurken kullandığı diğer aletlerdendi.
Öğle yemeğinden sonra Kızıl Safer, önce sırt tarafı yuvarlak olan dalları yontma bıçağı ile yontarak düz şeritler haline getirdi, sonra elde ettiği yassı şeritler arasına yontulmamış çubuklar koyarak, sırayla alttan ve üstten geçirerek örmeye başladı. Kenarda duran testiden üç dikimde su içti. İnançlıydı, suyu üç yudumda içmesi gerektiğini biliyordu. Dere boyunca bataklıklardan topladığı papirler ve kamışlar sepet imalatında en çok kullandığı bitkilerdendi. Bu bitkileri kullanırken dilimlere ayırırdı. Kamıştan yapılan sepetlerin örülmesi oldukça zor ve zahmetli olmasına rağmen Kızıl Safer üstün mahareti sayesinde üstesinden kolaylıkla gelirdi. Bu sepetleri örerken oldukça dikkatli olmaya çalışırdı. Ani dalgınlık ve dikkatsizlik onu ciddi bir biçimde yaralayabilirdi. Çünkü kamışlar dilimlendiklerinde kenarları jilet gibi keskin olur, çeşitli derin kesiklere sebebiyet verebilirdi. Genellikle köylüler sağlam olmaları sebebiyle kamıştan yapılma sepetleri tercih ederlerdi. Kamış sepetleri tercih edenler arasında Elbizlik'te yaşayan Rum köylüleri de vardı. Genellikle bu sepetleri Paskalya törenlerinde kullanırlardı. Rum köylüleri kamıştan yapılan sepetlere, Paskalya ekmekleri, çörekler, turtalar, rengârenk yumurtalar ve irili ufaklı renkli şekerler koyarlardı. Paskalya bayramı öncesi kendisinden oldukça fazla sepet ve sele istenmişti. Paskalya'ya çok az zaman vardı ve bunları pazar günü yapılacak törene hazırlaması gerekiyordu. Kızıl Safer'in diğer köylerden de siparişleri vardı. Çırmış köylülerine yedi tane küfe, Hodul köylülerine de Ramazan bayramı öncesi hasır yaygılar örmesi gerekiyordu.
Kızıl Safer için küfe dokumak çok kolaydı. Küfe yörede daha ağır yükler taşımada kullanılan, kaba örgülü, sağlam ve hacimli olan büyükçe dokunan sepetlerdi. Kızıl Safer, bazı küfelerin iki yanına meşin askılıklar koyardı. Böylece küfenin daha iyi sırta alınmasını ve yükün daha kolay taşınması sağlamış olurdu. Kızıl Safer, atölyesinde kullanım alanına göre, oduncu küfesi ve pazarcı küfesi de dokurdu. Kızıl Safer'in dokuduğu diğer eşyalarsa irili ufaklı ekmek kapancaları, üzümlerin konulduğu geniş seleler ve süslü Rum babuları için ince örgülü zembillerdi.
Geçen gün atölyesine gelen sarı saçlı, yosun yeşili gözlü, beyaz tenli kızı hatırladı. Yaylı arabadan inerken görmüştü ilk defa. Kız, güzelliğinin farkındaydı ve emin adımlarla atölyesine kadar yürümüştü. Üzerinde eflatun rengi çiçekli basma bir elbise, ayaklarında tokalı siyah ayakkabılar vardı. Ceylan gibi seke seke yürürken, Kızıl Safer'in içine bir ateş düşmüştü. Kız, kıpkırmızı kor dudaklarıyla konuşurken de yakmıştı onu bu ateş. Hatta siyah sürmeli yeşil gözlerine baktıkça da. Sepetleri özenle ve itinayla dokumasındaki sebepler arasında, belki de bu güzel dilber de vardı. Giderken gözlerinin içine bakarak gülümsemişti. Kızıl Safer'in karlı dağlarına bahar gelmişti o an. Yüreğinin en kuytularında kardelenler açmıştı. Kızıl Safer, ardından ona o kadar dikkatli ve şaşkın bakmış olmalıydı ki, arabadaki diğer kızların kahkahalarını duymuştu.
Kızıl Safer'in günlerdir gözleri hep yollardaydı. Gerçi Paskalya öncesi sepetleri onun teslim etmesini istemiş olsalar da, belki erken alırlar düşüncesiyle gözleri hep Rum kızının arabasını aramaktaydı. Gelmeyeceğini bilse de, başını sepet dokumaktan kaldırdığında gözleri, onu ilk defa gördüğü taraftaydı. Rüzgârlar hep onun kokusunu burnuna getiriyordu. Ezberlemişti kor gibi dudakları arasından dökülen tüm sözlerini. Onunla gülümseyerek konuşması hayalinden çıkmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASIN
Lãng mạnÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASIN BÖLÜM 1 SEL Kurbağalar yağmuru günl...