BÖLÜM 21
SESSİZ ÖLÜM
O gece kedileri ve Deli Lali huzursuzdur. Yatağında dilinin kesilmesi ve kalbine bıçak saplanmasıdır.
Kilise çanları çalmaya başlamıştı. Deli Lali akşam yemeğinin ardından penceresinin kenarına oturmuştu. Yerdeki el dokuma halının üzerinde hamam böcekleri gece çok hızlı hareket ediyorlardı. Kahvesini yudumlarken oldukça gergin görünüyordu. Kilisenin önündeki kuyuya bakmak bile istemiyordu, artık o kuyu onun gözünde lanetliydi. Başka şeyler düşünmeye çalıştı, olmuyordu. Kuyunun suyu boşaltılırken Bedros'la göz göze gelişini hiç unutamıyordu. Hatta kuyudan başına çivi saplanmış bir iskelet çıktığını görmek onun için merak değil, kâbus olmaya başlamıştı. Penceresinin tüllerini çekmesine rağmen Bedros uzun bir süre onun evine doğru bakmıştı. Lali'nin alnından terler süzülmeye ve yanakları allanmaya başlamıştı.
Artık malikâneye çalışmaya bile gidemez olmuştu. Geçen gün yolda karşılaştıklarında Bedros ona kin ve nefret dolu gözlerle bakmıştı. Gözlerinin alevlenip tutuştuğunu sanmıştı bu bakıştan. Artık emindi, Bay Bedros, yedi yıl öncesini hiç unutmamıştı. Bedros, Zülüce'nin kocasını kuyuya atarken gördüğünden kesinlikle emindi. Bugüne kadar olanları hiç kimseye anlatmaya cesaret edememişti. Sansar Sakis'in ve Bedros'un şerrinden emin değildi.
Deli Lali yatağına uzandı. Hala düşünceliydi, yatağında uzun bir süre döndü, aklından geçen birçok şey vardı, uyuyamıyordu. Günlerdir dışarı bile çıkmaya cesaret edememişti. Canı sıkkındı, tedirgindi ve huzursuzdu. Gözlerini sımsıkı kapatmasına rağmen kendini kandırdığını da biliyordu. Gergindi, uykusuzdu, güvensizdi. Gece katran karası, duvarlar zindan duvarıydı. Kendi kendini prangalara hapsettiğini de biliyordu. Belki bu sırrı ölene kadar kimseye anlatmayacaktı, belki de anlatsa bile ona hiç kimseler inanmayacaktı. Ama yine de tedirgindi.
Dış kapının açıldığını duyar gibi olmuştu. İçeriye dolan rüzgâr tülleri havalandırmıştı. Yağmur geliyor olmalıydı. Pencereyi kapatırken bahçede bir karaltı görür gibi oldu. Dikkatini toplayarak baktı, kimseler görünmüyordu. Sonra kedilerinin seslerini duydu. Bu akşam kedileri de deprem öncesi gibi huzursuzdular. Yatağına uzandığında hala sokaktan gelebilecek sesleri dinlemekteydi.
Gözleri uykuya dalmakta kararsızdı, bir açılıp bir kapanıyordu. Gözlerini daha uzun bir süre kapalı tuttu. Birdenbire üzerine bir ağırlık çöktü. Karabasan gibiydi, elini, kolunu, vücudunu hareket ettiremiyordu. Ağzında büyük bir baskı vardı. Sesini duyuramıyordu. Kimselerden yardım alması da mümkün değildi. Her zamanki karabasanlar gibi kısa süreli de değildi bu. Birdenbire karanlıkta gözbebekleri büyüdü. Ağzında büyük bir acı duymuştu. Büyük bir can acısıyla sarsıldı, bedeninin her zerresinde sancı vardı. Ağzında kan kokusu ve tadı vardı. Dili kesilmişti, boğazı yanıyordu. Deli Lali'nin bedeninde son hissettiği kalbindeki bıçak acısıydı.
Ertesi sabah yaşlı Marla'nın çığlıkları mahalleliyi uykudan uyandırdı. Zavallı ihtiyar çığlık çığlığaydı ve pencereden dışarıya doğru bas bas bağırmaktaydı.
"Lali, Lali ölmüş, Lali ölmüş!"
Mahalleli, Deli Lali'nin evine doğru koşmaya başlamıştı. Herkes şaşkınca birbirinin yüzüne bakıyor, neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordu. Deli Lali'nin evinin önünde büyük bir kalabalık toplanmıştı. Kalabalığın içinden yükselen bir ses;
"Onu kedileri boğmuş?"
Diğer bir ses;
"Kedileri mi boğmuş? Bu inanılır gibi değil. Kediler aç kalmadıkları sürece, hiçbir zaman bir insanı öldürmezler."
"Her zaman söylemişimdir evde kedi beslememek gerektiğini, keşke köpek beslemiş olsaydı; kedi nankör, köpek sadıktır. Sahibi öldüğünde kedi ilk önce burnunu yer, ama köpek günlerce başında bıkmadan usanmadan bekler."
Dar merdivenlerden yukarıya doğru çıkan insanlar az sonra yüzleri solgun bir biçimde döndüler. Köy gençlerinden Greg:
"Deli Lali sanırım boğulmuş! Boğazında darbe izleri var. Ayrıca tırnaklarında da deri parçaları bulduk. Birisiyle uzun bir süre boğuşmuş olmalı. İşin en ilginç yanı da dili kesilmiş. Üstelik kesik dili ağzının içine tıkılmış."
Kalabalıktan tiz bir ses;
"Canice bir şey bu! Kim yapabilir bunu?"
Marla:
"Bunu yapan insan olamaz. Lali'nin kimseye zararı yoktu. Zavallı, kendi halinde yaşayıp gidiyordu."
Greg:
"Mutlaka bir düşmanı vardır."
"Buna köyde kimse inanmaz. Köyde herkese yararı dokunurdu. Lali çok iyilikseverdi, herkesin yardımına ilk önce o koşardı."
Yaşlı kadın Marla köşkün balkonuna koştu. Soluk soluğaydı ve bir eliyle ağzını kapatıyordu. Midesi bulanıyor olmalıydı. Az sonra ağzı acılaşmaya başlamış ve güçlü bir kasılmayla kusmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASIN
RomanceÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASIN BÖLÜM 1 SEL Kurbağalar yağmuru günl...