BÖLÜM 6
ÇAKAL SESLERİ
Aladağlar'da çakal sesleri duyulurken Kızıl Safer yağız atına atladı ve dörtnala sürdü. Birdenbire büyük bir acıyla sarsıldı, dünya ters yüz oldu. Uyandığında başı dönüyordu ve kesik bacağı karşısında duruyordu.
Aladağlar'da çakal sesleri duyulurken Kızıl Safer atına atladı. Kilisenin bahçesindeki kalabalıklar arasından sıyrılması onun için zor olmamıştı. Zeytin ağacının altından Manoli'yi doyasıya izlemişti. Kırmızı elbisesiyle, rüzgârda dalgalanan sarı saçlarıyla, tatlı gülümsemesiyle içini okşuyordu. Kızıl Safer'in kaç zamandır içi acımaya başlamıştı, yüreğine kimselerin bilmediği bir kor düştüğünün farkındaydı. Bedros'un Manoli'ye yanan bir mum uzattığını da görmüştü, geleceğe dair tutulan bir dileğin, Hıristiyan inanışı olduğunu da biliyordu. Hatta Manoli gözlerini kapatırken ve Bedros, alnından öperken de görmüştü onu. İçi yanmıştı o an. İşte tam bu sırada Bedros'un ona doğru baktığı gördü. O kadar kalabalığın arasında onu tanıması mümkün de değildi. Bedros, Manoli'den hızla uzaklaşırken zeytin ağacına doğru yürümeye başlamıştı.
Kiliseden ayrılırken mavi arabaya dayanarak öpüşen iki sevgiliyle çarpışmıştı. Karanlıklar arasında koştururken geriye doğru dönüp bakmış atını bağladığı yere soluk soluğa gelmişti. Çakal sesleri ve kilisenin bahçesindeki insan sesleri hala duyuluyordu. Elbizlik köyünün dar sokaklarından hızla geçerken kendi telaşına ve atının telaşına anlam veremiyordu.
Bedros onu görmüş olamazdı. Görseydi böyle mi olurdu? Yakalaması onun için zor olmazdı. Bedros'un kız kardeşi Helena ve sevgilisi Adama da ona yakın duruyordu. Belki de onlara doğru yürüyordu. Hatta Bayan Sonya ve Kilise papazı Sisifos bile ona yakındı. Belki de Bayan Sonya artık gitmek istemişti. Telaşının yersiz olduğunu anlamalıydı, belki de Bay Bedros, Manoli'yi öperken sadece o tarafa doğru boş gözlerle bakmıştı.
Köyün içinden atının nal sesleri ve peşine takılan köpeklerin kızgın havlamaları arasında geçerken tekrar geriye baktı. Karanlık sokaklardan başka ortalıkta kimseler yoktu. Atını durdurdu, geceyi dinledi, ardından başka gelen atlı yoktu. Atı bile soluk soluğa kalmıştı. Neden kaçtığının bile farkında değildi? Bu kadar ödlek, bu kadar korkak olamazdı. Belki de Bay Bedros hiçbir şeyin farkında değildi. Kendi şüphelerinden dolayı öyle zannetmişti. Hatta Manoli'nin kendisini sevdiğinden bile emin değildi. Onu sadece birkaç defa görmüştü. Ama öyle olsaydı, niye onu kiliseye davet etsindi, niye uzun süre onu arasındı, niye mumunu mumuyla tutuştursundu? Mutlaka seviyordu onu. Atı kıvrımlı yollardan hızla koştururken, "Deh deh deh" dedi daha da hızlandırdı atını. Manoli onu seviyordu, bundan emindi artık. Bu akşam ne kadar çok ateşböceği vardı. Kızıl Safer ilk defa çok mutluydu. Burnunda dereotları ve bataklık kokusu, yüreğinde sebepsiz bir sevinç tarifsiz bir heyecan vardı. Mutlulukla başını yukarı doğru kaldırdı, gökyüzündeki kayan yıldızlara doğru baktı. En büyük yıldızı onun için tuttu.
Kızıl Safer, rahatlamış bir şekilde geceyi içine çekerek yol alıyordu. Atının nal seslerini dinliyordu. Güzel bir rüyada gibiydi, gözlerini açsa biliyordu bu rüyadan uyanacak, gerçekle yüz yüze gelecekti. Yüzünü nemlendiğinde, sisler içinde kaldı birden, ovaya sis çökmüştü. Yıldızları, ateşböceklerini, yolu göremedi, hatta Manoli'nin yüzü bile bu sisler ardında kaldı. Birdenbire büyük bir gürültüyle sarsıldı. Atının üzerinden boşluğa düşerek yuvarlandığını ve atının devrildiğini gördü.
***
Uyandığında hala başı dönüyordu. Beyninde büyük bir ağırlık vardı. Gözlerini açmakta zorlanıyordu. Neler olmuştu? Neredeydi? Başını kaldırmayı denedi olmadı, gözleri kararıyor, başı dönüyor ve gözünün önünde gümüş daireler uçuşuyordu. Gözlerini açtığında karşısında duran iki kişinin birbirine benzediğini gördü. Loş karanlıktaki Zülüce'den iki tane vardı. Elindeki maşrapadan ona su vermek için bekliyordu. Dudaklarını aralamakta zorlandı. Dudakları ateşinden kurumuş ve birbirine yapışmıştı. Yatağında doğrulurken bacağında büyük bir acı hissetti. Yatağındaki ve yerdeki kanlara baktı. Gözleri büyüdü, korkunç bir çığlık attı. Duvarın kıyısında kanlı bir balta ve kesik bacağı duruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASIN
Storie d'amoreÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASIN BÖLÜM 1 SEL Kurbağalar yağmuru günl...