Part 16 LEVANTEN ŞİMON

17 0 0
                                    


BÖLÜM 16


LEVANTEN ŞİMON


Eşek arıları, sarıcı arılar ve karasinekler üzüm kasalarını sardığında, Levanten Şimon'un aç gözlülüğüdür. Helena'nın hasta yatağında bekleyişi ve Bedros ile Zülüce'nin dağlarda kartal yumurtasıyla kirpi otu arayışıdır.


 


Eşek arıları, sarıcı arılar ve karasinekler toplanan üzüm kasalarını sarmıştı. Kanat çırparken çıkardıkları uğultular birkaç metre öteden duyulmaktaydı. İzmirli Yahudi levanten Şimon'un bin dokuz yüz on sekiz model ford marka arabası ve ince tekerlekli küçük bir kamyonet şarap fabrikasının önünde durmuştu. Sansar Sakis, fötür şapkasından Levanten Şimon'u hemen tanımıştı. Nasıl tanımasındı; geniş omuzları, öne çıkık göbeğiyle ve kurnaz bakışlarıyla aynadaki yüzü gibiydi. Kamyonetten inen işçiler şarap mahzenini inceliyorlardı. Makyajını tazeledikten sonra arabadan inen Bayan Sonya'yı görünce içi ferahlamıştı. Demek ki henüz düğünden vazgeçilmemişti. Nasıl olsa kısa bir süre sonra Zülüce şifalı otlarıyla Helena'yı iyileştirir ve bağbozumundan sonra birkaç gün içinde köyde görkemli bir düğün yapılırdı.


            Sansar Sakis evlerinin balkonundan içeri girdi. İçeride Zülüce, Helena'nın yatağının başındaydı ve şifalı otlarıyla çeşitli ilaçlar hazırlıyordu. Sansar Sakis, Zülüce'ye kızı iyileşene kadar misafirlere görünmemesi gerektiğini söyledi. Ne hastalık işinden ne de büyü işinden levanten ailesinin haberi olmamalıydı. Zülüce'ye ihtiyaçlarını hizmetçilerinin ve oğlu Bedros'un karşılayabileceğini belirtti. Zülüce başıyla onu onayladı.


Zülüce, Bay Sakis gittikten sonra perdeyi araladı. Görünmemek için kendini geriye çekti. Lüks bir arabanın yanında daha önce buralarda hiç görmediği güzel giyimli bir adam elindeki puroyu içerken bir yandan da çevreyi inceliyordu. Bay Sakis'in onları karşılamalarını bekliyor gibiydi. Sandalyede oturan çiçekli elbiseli ve tüylü şapkalı bayan da onun eşi olmalıydı. Elindeki küçük aynada makyajını tazeliyordu. Küçük kamyonetin tekerleklerine oturmuş iki erkek kendi aralarında konuşmaktaydı. Az ötede işçiler şarap mahzenine kasalarla üzüm taşıyorlardı. Daha ötelerdeyse ağılların arkasında otlayan ve su içen iyi cins atlar vardı.  Bugün fabrika oldukça hareketliydi. Bay Sakis'ten bağbozumunun başladığını duymuştu.


Zülüce, Helena'nın elbisesini sıyırdı ve karnına baktı. Karnındaki karpuz büyüklüğündeki karalık onu oldukça endişelendirmişti. Eğilerek yaranın üzerine bir kere daha baktı. Gözleri büyüdü. Zavallı Helena'ya karabüyü yapılmıştı. Buralarda sabun büyüsü yapan bir kişiyi tanıyordu. O da Sarıköy saatçisinin annesi Sadife Hanım'dı. Sabun büyüsüydü bu ve eğer geç kalınırsa Helena birkaç gün içinde ölebilirdi. Sabun büyüsü çok etkili bir büyüydü. Sabuna toplu iğneler batırılarak yapılırdı. Sabun kuyuya atılır, sabun eridikçe büyü yapılan kişi erir ve karnındaki karalık büyürdü, tüm karnını kapladığındaysa hasta ölürdü. Yapılması gereken bir şey vardı. Sarp dağlardan kartal yumurtası ve sazlıklardan angut yumurtası bulunup yediye tamamlanmalı; kirpi otuyla kaynatılıp Helena'ya içirilmeliydi. Sadece bununla da kalmamalı yakın çevredeki bütün kuyulardaki sular boşaltılmalı ve erimeden sabuna ulaşılmalıydı.


Sansar Sakis, Levanten Şimon'u büyük bir coşkuyla selamladı. Şık giyimi için Bayan Sonya'ya iltifatlar etti. Bayan Sonya karşılamadan oldukça memnun gibiydi. Kısa bir süre masada oturdular. Hizmetçileri Rozali kısa bir süre sonra onlara kahvaltılarını getirdi. Çaylar içilirken Levanten Şimon'la güzel bir sohbet başlamıştı. Bay Şimon'un coşkulu konuşmalarına şen kahkahalarıyla karşılık veren Sansar Sakis oldukça keyifli görünüyordu. Bayan Sonya onlar konuşurken, yuvarlak gözlükleriyle, elindeki Vogue dergisinin yeni çıkan eylül sayısını incelemekteydi. Bayan Sonya'yı güneşin yükselmesi rahatsız etmiş gibiydi. Sandalyenin üzerinde duran tüylü hasır şapkasını başına taktı, elindeki küçük aynada makyajını tazeledi ve çantasından çıkardığı yelpazesiyle yüzünü serinletti.

ÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin