Part 27 ÖRÜMCEK BÜYÜSÜ

207 0 0
                                    


BÖLÜM 27


ÖRÜMCEK BÜYÜSÜ


Iraz Kadın'ın Sarıköylü Büyücü Sadife'ye gidişi, örümcek büyüsünü kör kuyuya atışı ve eski kiliseye yıldırım düşüp yanışıdır.


Iraz Kadın, hırsla dolunaya baktı. Yedi kat cehennemim katları arasından sıyrılarak gelen asi bakışları gecenin zifiri karasında günah işlemiş gibi alev alev bakıyordu. Siyah parlak feracesinin etekleri telaşından tutuşmuş, hızlı adımlarla Sarıköy'ün dar sokakları arasında yürüyordu. Arnavut kaldırımlı yoldan geçerek, dar çıkmaz sokağa saptı ve tahta bir kapının önünde durarak, tokmağını çevirdi. Kestane ağaçlarıyla kaplı bahçeden geçerek, büyücü kadının sıvaları yer yer dökülmüş ahşap tek katlı evinin önünde durdu. Dolunay kestane dallarının arasından sıyrılıp yüzüne düşerken, kapıyı hızlı hızlı vurdu. Kısa bir süre bekledi, kapıyı açan olmadı. Kapıyı tekrar tekrar vurdu, az sonra menteşeleri yağlanmamış kapı gecenin ağır uykusunu bölerek açıldı. Iraz Kadın'ın ateş bakışlarıyla, büyücü kadının esrarlı ve gizemli bakışları, gecenin koyu deminde birbiriyle odaklaştı. Kem gözler birbirinin nazarından sakınırcasına kaçtı ve büyücü kadının yüzünden yarım bir gülüş döküldü. Iraz Kadın,sundurmadan geçerek sessizce içeriye alındı.


Oda baharat ve tütsü kokuyordu, duvarda asılı kandilden loş bir ışık sızıyor, eşyalara ve günah soluyan nefeslere yansıyordu. Sarımsak ve soğan dizileri duvarlara asılmış, nane ve kesilmiş karanfil demetleri tavandan aşağı sarkan iplerin ucunda sallanıyordu. Büyücü kadın ocağın önüne giderek, ateşin hapsedilmiş alevini nefret nefesiyle körükledi. Masanın üzerindeki toprak tencereyi alarak, ateşin üzerinde cehennem sütunu gibi duran kapkara sacın üzerine koydu. Ocağın hemen yanındaki raftan aldığı külahların içindeki baharatları tencerenin içine dökerek, kısa bir süre karıştırdı. Ocağın önündeki hayvan postunun üzerine oturdu ve cehennem alevi gibi dudaklarından büyü duaları döküldü. Titrek kara elleri şeytani bir dokunuşla çıraya dokundu. Ateşte tutuşan çıra az sonra örümcek ağlarını yakıyordu. Büyücü Sadife, büyü yapılanın yaşını sordu.


"Yirmi yedi."


Büyücü Sadife tekrar ayağa kalktı. Ateşten kaçan örümcekleri içi boşaltılmış bir yumurtanın içine koydu. Sayı tamamlanınca ağzını balmumu kıvamındaki ekmek hamuruyla kapattı. Bedros'un ismini yirmi yedi defa telaffuz etti.


Uzun yılan yumurtası Iraz Kadın'ın parmakları arasındaydı artık. Tundra iklimi gibi ayaz bakışlarında sinsi bir gülümseme beliren Iraz Kadın avucundaki yumurtayı, feracesinin ön düğmelerini çözerek yeleğinin iç cebine koydu. Büyücü Sadife'nin evinden ayrılırken kestane dalları arasında baykuş sesleri işitildi.


Iraz Kadın, Sarıköy'ün dar sokaklarından yılan sessizliğinde süzülerek gecenin tedirgin uykusundaki pirinç tarlaları arasındaki patika yoldan hızla ilerliyordu. Dolunay Sarıköy Ovası'nı kül rengine boğarken Aladağlar'dan çakal sesleri duyuluyordu. Iraz Kadın, az sonra eski su değirmeninin yakınındaydı, değirmenin çarkı iniltiyle ağır ağır dönüyordu. Gönen Çayı'nın üzerindeki asma köprünün üzerinden geçerken, ayağı birdenbire sendeledi. Yüzükoyun suya düşecekken köprünün gergin teline tutundu. Iraz Kadın, meyve bahçelerine geldi. Yüksek bir çitin üzerinden atlarken feracesinin etekleri çalılara takıldı. Eteğini hızla çekti, iyice takılmıştı çözemiyordu. Eliyle uzanıp çözmeyi denedi, karaçalıların dikenleri ellerini yol yol çizdi, avuçları kanamaya başlamıştı. Iraz Kadın, çok sinirlendi ve feracesini son bir hamleyle çekti, eteğinin uçları paramparça olmuş ve yırtılmıştı. Altı yüz yıllık meşe ağacının altından geçerken, feracesinin üzerinden yeleğinin cebini yokladı. Yumurta yerinde duruyordu. Kavak, kiraz ve nar bahçelerinden geçti ve Elbizlik'in sarp yamacının önünde durdu. Şahin bakışları yokuşlarda dolandı ve çıkabileceği en uygun yeri aradı. Kavak ağaçlarının boyunca yükseldiğinde bakışlarını çevirerek dolunaya doğru baktı. Dolunayın şaşkın ve telaşlı yüzü nefret dolu bakışlarını aydınlattı. Manoli'yi istemeye gidişini ve Bay Yorgi'nin kapısından boş dönmesini, Bedros'un oğlunu çolak bırakışını hazmedemiyor, yenilgiyi gururuna yediremiyordu. Ayağının altından koskocaman bir kayanın yuvarlanışı onu bu düşüncelerinden arındırdı. Aşağıya doğru hızla yuvarlanan kaya gecenin hafifleyen uykusunu bölebilirdi. Iraz Kadın, uçurumun kıyısındaki nar ağacının gövdesine tutundu. Köyün dar sokaklarından yukarıya doğru ilerledi. Başlık'a varınca durdu, etrafına bakındı. Kin ve nefret dolu bakışları kilisenin ahşap duvarları arasından sıyrılıp büyük siyah çanın üstünde takıldı. Kilise çanları sabaha vurmadan dönmesi gerekiyordu. Sansar Sakis'in malikânesinin taş duvarları yangına rağmen ayaktaydı. Çiy düşmüş çimenler Zülüce'nin lastik ayakkabılarını ve topuklarını ıslatıyordu. Bahçedeki kör bir kuyunun önüne geldiğinde durdu. Kısa bir süre sessizliği dinledi, kuyunun mermer kapağını itti ve hafifçe araladı. Kuyunun ağzını kontrol etti. Örümcek ağlarıyla kaplı olduğunu görünce sinsice gülümsedi. Ceplerini kontrol etti. Sağ cebinde çıra ve kibrit, sol cebinde yumurta duruyordu. Sabırsızlanıyordu, her şey tamamdı, bir baykuş öttüğünde büyü tamamlanacak zavallı Bedros, örümcek tuzağındaki bir kelebek gibi çırpınarak ölecekti. Feracesinin düğmelerini çözdü, yeleğinin iç cebinden yumurtayı çıkardı ve sabırsızca uzun bir süre kör kuyunun başında bekledi.


Cebinden çıkardığı çırayı yaktı. Kuyunun ağzındaki örümcek ağlarına ateşi tuttu. Gece siyah atlastan kat kat örtülerle kaplıydı. Az sonra malikânenin yıkık çatısında baykuş sesi işitildi.


Elektrik yüklü yıldırımlı bir geceydi. İlk yıldırım düştüğünde büyü tamamlanacaktı. Çok geçmeden kara bulutlar köyün üzerini kapladı.  Uzaklara ilk yıldırım düştüğünde Iraz Kadın'ın yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi ve ihanet dolu parmakları arasındaki yumurtayı örümcek ağları arasından kör kuyuya attı. Gitmeye hazırlandığı sırada yakınlarda büyük bir gürültü koptu. İkinci yıldırımda kilisenin çatısı isabet almıştı ve ahşap kilise yanmaya başlamıştı.


ÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin