Part 10 YARASA AVI

28 0 0
                                    


  BÖLÜM 10


YARASA AVI


Vahşi hayvanlar dağlardan et kokusuna inmiştir, ağaçlara puhu ve gece kuşları tünemiştir. Zülüce'nin gece yarısı değirmende yarasa aradığıdır.


Kızıl Safer dolunaya baktı. Gece siyah bir atlas gibi evlerin çatılarını örtmüş, ağaçları gölgelemişti. Çınar ağaçlarının üzerine tüneyen puhu ve gece kuşları et kokusuna gelmişti. Toprak tencerede pişen dağ tavşanı vahşi hayvanları dağlardan indirmişti. Değirmen kapısındaki kızıl tilki de davetsiz misafirlerdendi.


Kızıl Safer hamurla kapattığı tencerenin kapağını bıçak yardımıyla açtı. Leziz tavşan etini yerken hamama giden yeşil gözlü dilberi düşündü. Gecenin karanlığını delen bir yıldız gibi aydınlık yüzü ve bakışları vardı. Yemek atıklarını ve kemikleri bahçedeki ağaçların altına dökerken dallardaki puhu kuşları havalandılar. Gün boyu ayakta kaldığı için aksayan ve ağrıyan tek bacağını dinlendirmesi gerekiyordu. Aladağlardan gelen sular değirmenin tahtadan yapılma çarklarını ağır ağır döndürürken ve gecenin suskunluğunu bölerken dereye kadar yürüdü. Sazlıkların arasından eğilerek soğuk sulardan avuçladı ve yüzünü yıkadı. Gece oldukça ilerlemişti, uykusu gelmiş esnemeye başlamıştı. Gecenin ilk horozları öttü ve ardından köpek havlamaları, kısa bir süre sonra da çakal sesleri duyuldu. Saatine baktı üçü on dakika geçiyordu. Köyün girişinde bir yaylı çan sesleriyle yaklaşmaktaydı. Hatırlamıştı, gelin hamamına giden Elbizlik Rumlarıydı bunlar. Şarap fabrikasının sahibi Sansar Sakis'in İzmirli bir levantenin oğluyla kızını evlendireceğini duymuştu. Yakında Rum köyünde yine düğün olacaktı. Yaylı araba köyün köpeklerinin havlamaları ritminde köy meydanından geçmiş ve çok geçmeden de değirmenin yakınına kadar gelmişlerdi. Ay bulutların arasına girdiğinde karanlığı yağ kandilleri aydınlatıyordu. Birden aklına yeşil elbiseli kız gelmişti. Yeşil elbisenin içinde ne kadar da güzel görünüyordu.


Hayallerinden kurtulmaya çalıştığında değirmenin çatısından çığlık çığlığa yarasalar uçuştular. Yaylı araba çınar ağaçlarının arasındaki dar yoldan Aladağlar'ın etekleri boyunca ilerliyordu. Geç bir vakit olduğu için arabadan çan sesinden başka hiç ses seda gelmiyordu. Kızıl Safer gözlerini ovuşturmaya başlamıştı. Yarın erken kalkması gerekiyordu. Değirmene dağ köylerinden ve Elbizlik'ten birçok müşterisi gelecekti. Değirmeninin kenarındaki küçük odasına girip yağ kandilini söndürüp yatağına uzandı. Gözlerinin yeni kapandığı sırada kapısı çalındı. Şaşırmıştı, vahşi hayvanlardan sonra bu saatte gelen kimdi?


"Kim o?"


"Kızıl Safer, çabuk kapıyı aç."


"Yaa! demek sendin Zülüce? Yine neyin peşindesin? Yoksa diğer bacağımı da mı keseceksin?"


"Dün gece olanlar için çok üzgünüm. Lütfen kapıyı aç, sana her şeyi anlatacağım."


Kapı büyük bir gıcırtıyla açılmıştı. Ağaçlardan karanlığa doğru uzaklaşan birkaç kanat sesi duyuldu. Kapıda Zülüce'nin bozkır iklimi gibi ayaz yüzünden ve ateş pare gözlerinden şeytani bir bakış süzüldü. Kızıl Safer her zamanki gibi gözlerinin içine bakamadı. Elinde küçük bir kandil vardı. Diğer elindeki sepette şifalı bitkiler olmalıydı.

ÖMRÜM UZAKLARDA AZALMASINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin