Lilya, ailesiyle birlikte geçirdiği trafik kazasında yaşama tutunabilmiştir. Fakat iki yıl sonra bir hastane odasında gözlerini açabilmeyi başardığında kendisini bekleyen zorluklardan habersizdir. Hatırlaması gereken acı dolu geçmişi onu beklerken...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
4.BÖLÜM: "TEŞEKKÜR VE ÖZÜR"
'Affeder misin beni?'
Burnuma dolan portakal ağacımızın kokusuyla gözlerimi ağır ağır açtım. Evimizin büyük bahçesindeydim ve portakal ağacımız karşımdaydı. Şuan altı yaşındayım. Başımı yumruk yaptığım küçük ellerime çevirdim. Babam arkamda, sol tarafımdayken kulağıma doğru eğildi.
"Odaklan, Lilya!" diye emretti kulağımın dibinde sertçe.
Ateş Kaya, ismini birçok yerde duyurmuş güç sahibi bir iş adamı. İyi bir eş, iyi bir baba hatta iyi bir eğitmen. Anlatılanlara göre zamanında babasından kalmış şirketi reddedip kendi şirketini kurmuş fakat hem babasını, hem de birçok iş adamını karşısına almıştı. Kim babasından kalan şirketi istemez ki düşüncesine kapılabilirsiniz çünkü bende düşündüm. Bir gün dayanamayıp sormuştum da.
"Annenin istenmediği bir yerde duramazdım miniğim." demişti babam. Aşkın ne olduğunu bilmediğim yaşlarda babamın anneme olan aşkına aşık olmuştum. Senelerce yalnız kalmış, yuvasız büyümüş olan eşine yuva olmuştu Ateş Kaya...
"Bunu neden yapıyoruz baba? Çok sıkılıyorum bu derslerde." dedim nefesimi bıkkınlıkla vererek.
Babam başını omuzuna yatırdı. "Kendini korumayı öğrenmen gerekiyor. Pozisyonunu al." dedi sakinlikle daha sonra karşıma geçti. Bacaklarını omuz hizasında açtı. Yumruk yaptığı sağ elini çenesinin hizasına getirdi, sol elini de kaşının biraz üstünde tutmuştu. Çektiğim nefesi sertçe dışarı bıraktığımda isteksizliğim gözle görülür cinstendi.
Umursamaz bir tavırla yumruk yaptığım ellerimi yanaklarıma denk gelecek şekilde tuttum. Babamın dev yumruklarına nazaran benim yumruklarım küçücük kalıyordu. Babam duruşunu bozdu. Omuzlarını düşürdü, başını çimlere eğdi ve sağa sola sallayıp burnundan güldü.
"Aferin kızım!" gözleri verandaya kaydı, "Daha yeni başlıyoruz. Gülme!"
Omuzumun üzerinden baktığımda annemin gülmemek için dudaklarını dişlediğine şahit oldum. Babam yanıma gelip sağ ayağımı geriye, sol ayağımı da bir adım önüme yerleştirdi.
"Dizlerini hafifçe kır." Sonra sağ elimi aldı çeneme denk gelecek şekilde, sol elimi de kaşımın biraz üstüne gelecek şekilde yerleştirdi. "Bileklerini kırık tutma, düz bir şekilde dursun. İşte böyle." Aynı duruşu görebilmem için kendisi de yapmıştı.
"Hadi bana en güçlü yumruğunu göster!" Yüzünü yüzümün hizasına getirmiş gözlerime ciddiyetle bakıyordu.
"Şimdi mi?" dedim masumca. Başımı anneme çevirdim hâlâ verandadan bizi izliyordu. Başını bir kez aşağı yukarı salladı. Babama döndüğümde sabırsızlıkla beklediğini gördüm.