Barış
"Yaklaştık gençler"
"Sıkıldım artık ama yaa"
"Az kaldı güzelim"
Deniz'in elini tutup öptüm. Sonra vitesi onun elini bırakmadan 3' e çıkardım.
"Barış elimi geri alabilir miyim?"
"Neden?"
"Tehlikeli bir kere yani. Allah muhafaza kaza falan yaparız. Sen bırak elim bende, bizde sağ kalalım hı" deyip gülümsedi.
"Tamam al bakalım bu seferlik"
"Ya yeter bıktım ya sizin mıçmıçlığınız dan hızlı sür de siktirip gidelim artık şu siktiğimin yerine"
Deniz ve ben arkamızı dönüp Osman'a bir ağızdan 'kes sesini' dedik. O da rüzgarın arkasına sığındı.
"Önünüze dönün hadi sizde yoksa abinin yanına gitmeden tahtalı köye gidicez" diyerek çıkıştı Rüzgar.
Yaklaşık 20 dakika sonra orada olmuştuk.
"Geldik gençler inelim hadi"
Rüzgar bizi durdurarak;
"Bekleyin siz gelmeyin benim tek gitmem daha iyi olur. Sonuçta bu hatayı yapan bendim özür dilemek istiyorum."
"Saçmalama seni tek gönderelim de abim boğsun mu seni orada"
"Merak etmeyin o bana bir şey yapmaz"
Deniz den bir ses yükseldi
"Özgüvenli orospu, ya sikerse"
Osman da bende Deniz e gözlerimizi belerterek bakıyorduk. Rüzgar da kafasını eğmiş gülüyordu.
"Ne var ne bakıyorsunuz ben küfür edemez miyim. Ne yani tatlış ve bir o kadar da güzel ve sexi olduğum'a bakmayın tamam mı bende küfür edebiliyorum."
Rüzgar gülerek arabadan indi.
"Eğer 1 saate kadar dönmezsem yada aramazsam balta falan alıp gelin"
Rüzgar
Arabadan inip bahçe kapısına doğru yürüdüm büyük siyah ve geniş bir kapı vardı. Kapıyı aralayıp içeriye girdim. Hayatım da bu kadar büyük bir bahçe görmemiştim. Bahçe değil resmen orman gibiydi. Biraz daha yürüdükten sonra giriş kapısına geldim. Geri zekalı ben bunu nasıl açıcam. Arkamdan bir el omzuma dokundu.
"Rüzgar"
"Geri zekalı ben bu kapıyı nasıl açıcam"
"Anahtarı vermeyi unutmuşum ya"
"Tamam tamam ver git hadi"
Elime bırakıp gitti. Anahtarı kapının deliğine soktum ve olabildiğince sessiz olmaya çalıştım.
Artık içerdeydim sıkıntılı bölgeye gelmiştim. Acaba nerede bu çocuk kapıdan içeriye girdiğimde kocaman bir salon vardı. Büyük olacağını tahmin etmiştim dışından baktığımda ama bu kadar olacağını düşünmemiştim. Salona doğru yürüdüm. Koridor bile aşırı büyüktü. Koridordan aşağıya iki basamak merdiven vardı salon ile arasında. Merdivenlerden. Aşağıya indim ve karşımda büyük camlı bir kapi vardı bahçeye açılıyordu. Sol tarafımda şömine vardı. Onun üzerinde ise çok güzel bir kadının resmi vardı tahminen annesiydi. Şömineye doğru yaklaştım tabloyu incelemek için simsiyah saçları omzuna dökülüyordu iri gözlü kalın dudaklı aşırı derecede güzel bir kadındı hayranlıkla bakıyordum tabloya. Şömineden sağ tarafıma döndüğümde ise siyah koltuklar vardı camın orada ise sallanan eski tip bir sandalye burası benim hayallerim de ki eve çok benziyordu. Duvarların rengi bile aynıydı eskitilmiş gri renteydi. Salon direkt mutfağa doğru bakıyordu.
Kendime gelip yukarıya çıkan merdivenlere doğru yürüdüm. Merdivenlerin parmaklıkları ahşap kitaplıklar dan oluşuyordu çok ince detaylarına kadar düşünülmüş bir yerdi burası mükemmel ötesi idi.
Merdivenleri çıktım. Önümde 5 oda vardı. Acaba hangisinde idi Savaş. Odalardan birinin kapısı açıktı o tarafa doğru yaklaştım. Odanın içinde çift kişilik den bile büyük bir yatak, komodin , aynalı dolap ve makyaj masası vardı. Oradan çıktım 2 oda ilerisinden ses geliyordu tıkırtı sesleri kapının oraya geldim. Kapının kolunu tutmamla kapının açılması bir oldu. Savaş bir anda çıkıp belimi tuttu ve bir adım geriye doğru beni götürdü. Hızlıca kapıyı kapatıp kilitledi.
"Rüzgar"
"Savaş"
"Sen.. Senin burada ne işin var?"
"Ben şey.. Seni çok merak ettim. Bir de doğum gününü neden kutlamak istemediğini öğrendim çok özür dilerim Savaş bilmiyordum. Seninle kalmak istiyorum. Tabi sende istersen?"
Yüzüne uzun uzun bakıp belimi bıraktı.
"Hadi aşağıya inelim"
"Tamam"
Aşağıya inip o güzelim siyah koltuklara oturduk Savaş dörtlü koltuğa oturdu bende yanına geçtim.
"Tek gelemezsin buraya Rüzgar, Barış nerede burayı ikimizden başkası bilmiyor."
"Şey.. Dışarıdalar"
"Lar derken kim kim geldi buraya"
"Osman, Deniz, Barış bir de ben"
"Başka kalmadı mı biri onu da getirseydiniz" diye sinirlendi.
"Haklısın sinirlenmekte ama onlar da seni çok merak ettiler."
"Tamam çağıralım içeriye" deyip ayağa kalkıyordu ki tutup otutturdum.
"Hemen çağırmasak. Biraz beraber otursak olmaz mı?
Diyerek geriye yaslandım. Koltuğa tam oturup
"Savaş dizime uzanmak ister misin?"
Tereddüt etmeden olur dedi.
Dizime yattı saçlarında ellerimi gezdirmek istiyordum. İpeksi saçları vardı. Ben çekinirek elimi uzattım kafasını elime bastırıp ' devam et lütfen buna ihtiyacım var özellikle de senin tarafından' dedi. Ben saçlarında elimi gezdirirken o ise kucağımda uyuya kaldı.
İyi uykular prensim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Dokunma
JugendliteraturSavaş 02.11.2013 yılında doğum günümde benim yüzümden annem aramızdan ayrıldı o günden beridir öfkem de nefretim de hiç dinmemişti ta ki Rüzgarı görene kadar ilk görüşte âşık olmuştum Rüzgara. Rüzgar 2014 yılında babam şehit oldu bir süre sonra an...