Deniz
"Nerede bunun koleksiyonu?" Diyerek sırıttım. Barış bana dönerek
"Onlara dokunursan eğer abim bizi öldürür"
"Aman canıım ne olacak sanki kıracak değilim ya sadece bakacaktım. Ne olur yani göstersen yerini."
"Olmaz Deniz"
"Ama lütfen Barış."
"Olmaz bu sefer kanmam. Beni oyuna getiriyorsun"
"Ama lütfen" diyerek gözlerimi ponçik ponçik açtım.
"Hayır"
"İyi tamam be göstermezsen gösterme. Bende karıştırarak bulurum. Ne bileyim yanlışlıkla kırarım falan senin üstüne kalır sonra"
"Ya tamam tamam ama dokunmak yok. Söz mü?"
"Tamam kırmayacağım bakacağım sadece. Söz"
"Tamam gel. Bu tarafta"
Arkasını dönüp yürüdü bende onu takip ettim. Aşağıya inen merdivenler vardı oraya doğru yürüdük. Bu ev kaç katlı ya?! Merdivenlerden indik. Önümüzde kısa bir koridor vardı. Koridor dan ileriye doğru yürüdük ve sağ tarafımızda bir kapı gördüm. Barış kapının önünde durdu ve bana doğru döndü.
"Bak Deniz şimdi içeriye gireceğiz ama hiç bir şeye dokunmayacaksın. Burası abimin özel alanı. Tekrar söz ver."
"Ya tamam ne kadar değerliymiş sanki altınlar pırlantalar var içerde."
Barış kaşını kaldırarak bana baktı
"Yoksa var mı lan."
"Hayır ama daha değerli şeyler var. Söz ver "
" Tamam söz hadi girelim"
Kapıyı açtı içeriye doğru yürüyüp ışığı yaktı ben kapının girişinde bekliyordum. Barış ışığı açtığında gözlerime inanamadım şuan ben bunlara baktığına hatta burada olduğuma bile zor inanıyordum. İçerisi cennet gibiydi. Küçük bir oda içinde raflara dizilmiş minyatür antika araba ve motorlar vardı. Hepsi bir birinden muhteşemdi. Odanın içerisinden farklı bir yere açılan bir kapı daha vardı. Ama şuan onunla ilgilenmek yada sormak değil bunların hepsine dokunmak istiyordum.
"Gel içeriye güzelim"
"Ha.. Evet geleyim ben"
"Bak burada '1967 Ford Mustang' var. Şurada da senin en çok sevebilecegini düşündüğüm bir şey var."
"Ne neymiş ki o?"
"Vosvos var"
"Yaaa dokunabilir miyim ne olur"
"Tamam ama dikkatli ol" diyerek eline aldı. Tam elinden alacakken yukarıya doğru kaldırıp
"Ama bir şartım var"
"Neymiş o?"
"Öpücük"
"Hayır, ver şunu"
"Hayır, öpücük yoksa vosvos da yok"
Dizine vurdum. Dizinin sancısı ile eğildi dizini tuttuğu için eli yere indi bende elinden aldım.
"Geri ver şunu"
"Banane gel de al sıkıyorsa"
"Deniz geri ver bir şey olacak şimdi"
"Vermiycem ya banane"
Elimden tuttu. Duvara yasladı. Elimden almaya çalışıyordu.
"Ya bırak Barış bakicaktim sadece"
"Ver şunu Deniz bir şey olacak şimdi" derken olan oldu. Vosvos ikimizin elinden de kayıp yere düştü. İkimiz de yere doğru bakıyorduk. Sonra birbirimize döndük.
"Ne yapacağız barış şimdi. Abin çok kızar mı?"
"Hah tabi canım neden kızsın. Çocukluğundan beri sakladığı şeyi paramparça hâle getirdik sadece en fazla ikimize de sıkar. TOPUĞUMUZA.
"Senin yüzünden oldu"
"Ne!!! Benim yüzümden mi?"
"Evet senin yüzünden yaklasmasaydın olmayacaktı. Yavşaksın işte ne olacak"
"Deniz onu bunu bırak az sonra abim buraya gelir"
"Nasıl gelecek ki. Adamın özel gücü mü var. Kırıldığını anlamaz bile bence"
Barış gülerek beni bıraktı.
"Sen öyle san arabayı kaldırdığın an telefonuna bildirim gidiyor. Sistem ayarladı"
"Ohaa! Takıntılı pezevenk. Peki sen niye arabayı kaldırdın yerinden ne demeyi planlıyordun abine."
"O gelmeden çıkacaktık. Ama artık gazabından kaçamayız"
Birbirimizin yüzüne bakıyorduk ne yapacağız diye
"Evet abicim kaçamazsınız. Hangi arabayı kaldırdınız yerinden"
Savaş kapının önünde idi. Barışla refleks olarak yan yana gelip vosvos un parçalarını ayaklarımızın altına doğru aldık.
"Size diyorum hangi araba ve nerede??"
"Şey abi"
"Ne abi dilini mi yuttun olum sen. Tamam siz söylemezseniz ben bulurum."
Ben hemen bir şey sordum Savaş a
"Rüzgar nerede Savaş"
"Yukarıda ne oldu ki. Dur bı bakayım."
"Ne oldu abi?"
"Siz ne saklıyorsunuz lan!"
"Hiç hiçbir şey saklamiyoruz Savaş ne sakliyabiliriz ki demi hahah" diyerek Barışa döndüm yalvaran gözlerle.
"Çekil lan ordan" diyerek bizi ayırdı. Yerdeki vosvos parçalarını gördüğü anda alnında ki damarlar dışarıya doğru döndüler. Gözleri kızardı resmen. Dönüşme gördüm o an Alacakaranlık kurt dönüşmesi. Altıma sicmistim.
"Siz ne yaptınız lan benim değerli parçama" diyerek bağıra bağıra üstümüze doğru yürümeye başladı.
"Özür dilerim Savaş bir anda elimden düştü"
"Sen ne hakla onu eline alıyorsun Deniz!"
"Abi bağırma kıza"
"Kes lan sen. Sizin ne işiniz var benim garajimda hangi cüretle buraya girdiniz. Ben sizi uyarmadım mı"
"Merak etmiştim sadece. Çok ısrar edince ben Barış da indirdi beni"
"Tamam lan indiniz hadi ona tamam. Hadi elinize de aldınız ona da tamam. Nasıl kırmayı başardınız lan. Nasıl AMK nasıl."
Barışla içimize doğru pısmıştık.
" Olum siz gerizekalı mısınız siz bir şeyden anlamıyor musunuz. İnmeyin dediğimden ne anlıyorsunuz lan beyin hücresini siktiklerim ne anlıyorsunuz NEE."
Artık göz yaşlarıma hâkim olamıyordum ve ağlamaya başladım.
"Abi ağlattın kızı"
"Ağlasın. Ağla ağla ben yapacağım şeyi biliyorum da. Neyse değişecez dedik değişecez o zaman"
Kafamı kaldırıp kapıya doğru baktım. Rüzgarı gördüm.
"Ne oldu burada?"
"Arabasını yanlışlıkla yere düşürdüm diye beni azarladı"
"Alt tarafı araba bu kadar bağırmaya değer mi Savaş"
"Ama Rüzgar onlar benim koleksiyonum"
"Herşeyi geçelim bakalım kapıda bir şey duydum ben."
"Ne duydun ki?"
"Değişecez dedik falan diyordun ne değişmesi bu?"
"Hiç ya ne değişmesi sen yanlış duymuşsundur. Demi Deniz. Demi Barış."
Diyerek gözlerini belertti onu onaylamamizi istiyordu arabayı gösterdi affederim işareti yaptı Barış 'evet' dedi. Ne değişmesi idi bu??
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Dokunma
Ficção AdolescenteSavaş 02.11.2013 yılında doğum günümde benim yüzümden annem aramızdan ayrıldı o günden beridir öfkem de nefretim de hiç dinmemişti ta ki Rüzgarı görene kadar ilk görüşte âşık olmuştum Rüzgara. Rüzgar 2014 yılında babam şehit oldu bir süre sonra an...