10. Hoşça Kal

925 39 54
                                    

"Ben gökkuşağımızda kayboldum ve şimdi gökkuşağımıza sahip değiliz."

The Irrepressibles, In This Shirt

🌈

Gözlerimden ışık patlaması doğdu. Sağ elim yumru hâlini alırken geriye doğru attığım geri adımı geri kazandım ve hışımla ileri atıldım. "Seni aşağılık herif! Kwamime ne yaptın?" Plagg konuşamıyor, sadece mırıltılar çıkarmaya çalışıyordu.

"Plagg, pençeler!" dediğim gibi onu düşmanımın elinden kurtardım. Siyah kostümüme bürünürken bu sefer o bir geri adım attı. Bir şey söyleyecek gibi oldu. Gölgeli suratına tekmemi savurdum fakat anında beklenmedik bir karşılık aldım. Geri durmayarak beni bileğimden tutarak karşı duvara fırlattı. Sırtıma yayılan acıyla yüzüm buruştu ama vazgeçmeyerek doğruldum ve başımı ona kaldırdım.

"Bu ne sorumsuzluk!" diye bağırdı. Bir adım öne çıktı. Sopamı savaş aletine dönüştürüp ona yöneliyordum ki duraksadım. Kel bir surat ve kalın çatık kaşlar. Günümüze uygun görünmeyen kıyafetleri. Oldukça dolu olduğunu düşündüğüm omuz çantası vardı ve kesinlikle...

Kesinlikle düşmanıma benzemiyordu.

Bir akumazite olmalıydı! Aman Tanrım! Bir akumazitenin önünde dönüşmüştüm!

Gözlerim sonuna kadar açıldı. Bana doğru bir adım daha attığında kolunu da uzattı. "Derhal bana mucizeni teslim ediyorsun!"

"Asla!" diyerek bu sefer ona atak yapmak yerine çöp kutusuna zıpladım, oradan da sıraları evlerin çatısına. Koşmaya başlamadan önce omzunun üzerinden ona baktım. Kaşlarını sanki daha da mümkünmüş gibi çattı. Elleri arkasında bağlıyken çatıya çıktığında deli gibi koşmaya başladım.

"Böceğim!" diye bağırırken aslında ona yalnız olmadığımı göstermeye çalışıyordum. Tanrım! Shadow Moth artık kimliğimi biliyordu!

Tüm gücümle koşarken kedi telefonumu açtım. Ona çağrı attıktan hemen sonra sesli bir mesaj yolladım. "Böcek! Ben çok büyük bir bok yedim! Kimliğim deşifre oldu ve akumazite şu an peşimde. Bana yardım et!" diye resmen bağırarak konuşurken son anda çatının ucundan atladım.

İnsanların Times Caddesi kadar olmasa da kabalık olduğu caddeye takla atarak savruldum. Önümdeki bir kadın çığlık atarak geriye doğru düşerken hızlıca ayağa kalktım. Omzumun üzerinden arkama baktığımda onu görmek bana korku filmindeymiş gibi hissettirmişti. Peşime takılı kel bir martı!

Onunla savaşırdım ama ben bir salaklık yapmıştım. Kimliğim aptalca oraya çıktıktan sonra ne yapabilirdim ki? Wonderbug bu sefer bana çok ama çok kızacaktı!

Oh hayır... Benden mucizeyi teslim alacaktı!

"Sikeyim ya!"

Reklam panosuna tutunarak bir kitapçı esnafın balkon korkuluğuna yapıştım. Kalabalık onu yavaşlattığı için iyi bir tercih yaptığımı söylemeliyim. Fakat yine de zorlanmadan peşimde elleri arkasına bağlı beni takip ediyor oluşu psikoloji bozucu bir şekilde psikopatçaydı. Psikopat kel martı!

"Sana dur dedim! Ben gardiyanım ve buna son vermezsen sonuçları ağır olacak!"

"Kim bilir ne oldu da akumazite oldun be martı! Senin yüzünden başım belada!" diye aynı şekilde ona karşılık verdim. Yaya geçidinden geçen insanların arasından bir kedi gibi dört ayak üstünde zıplayarak, hareket eden otobüsün tepesine çıktım. Ellerimin arasında tuttuğum sopayı uzatarak havaya yükselirken gözüme bir gölge çarptı.

BAYAT MAKARON | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin