24. İhanet

317 36 206
                                    

"Her zaman mükemmelliğin hayalini kuruyorsun ama sen sadece basit bir adamsın. Hırsların ve kirli yalanlarının hepsi yanıp kül olacak.
Belki de pişmanlık sana göre değildir..."

Ad Infinitum, Inferno

🌈

Marinette Dupain-Cheng'in Ağzından...

Bazen yaşam nefes alıp vermekten ibaret gibi geliyor.

Elimdeki kalemi bıraktım ve sıkkınlıkla arkama yaslandım.

Bazen de bir hiçmiş gibi...

"Vasfım ne benim?" diye sorarken kendime kedi kulaklarımın geriye yattığını hissettim. "Şu an buradayım," Gözlerim çalışma kâğıtları ve birçok çikolata paketi çöpleriyle dolu odada devrile devrile gezdi. "Buradayım ama böceğim olmayınca bir anlamı olmuyor."

Pekâlâ... Zaten her şey üst üste gelmişti ve beni bu ağırlığın altından yalnızca Wonderbug kurtarıyorken onu görme şansım gittikçe daha da seyrekleşiyordu. İkimizin olarak gördüğü bu evden çoğu eşyasını götürmüştü ve onu burada en son ekiple toplantı yaptığı gece görmüştüm. O günden beri yalnızca çatışmalarda görüyordum onu.

"Bu hiç adil değil..." Gözlerimin yandığını hissedince kapattım ve derin bir nefes aldım.

Evet, uzaklaşmıştık ve hissettiğim bu duyguyu yalnızca maskeli kimliğimde yaşamıyordum. Kimseyle görüşmüyordum. Adrien'la bile... Onu aramıyordum bile, mesajlaşıyorduk. Kısa ve net cevaplar... Diğer arkadaşlarımdan ses soluk yoktu. Luka'ysa... Onu en son ziyaret etmeye cesaret ettiğim gün görmüştüm.

"Her şey mükemmelken nasıl bir anda dibe çökebilir?"

Tam olarak böyleydi.

Kafa dağıtma yöntemlerimden biri de artık çalışmaktı. Shadow Moth ve onun son zamanlardaki saldırıları üzerine çalışıyordum. Aslında bunu yapmamın da bir nedeni vardı. Wonderbug ile yeniden yakınlaşmanın bir yolu olduğunu düşünüyordum. Sonuçta o, buna önem veriyordu ve eğer ben ele geçen bilgiler-araştırmalar edinirsem en azından iletişime geçmemiz için bir amacımız olurdu.

Durdum ve gözlerimi açtım.

"Ne kadar acınır durumdayım, lanet..."

Bir de aptal Félix vardı. Salak bugün beni sinir etmişti. Adrien hakkında saçmalamıştı. Onu dikkate elbette almamıştım çünkü anlattıkları mantıklı değildi. Şaşırdığım tek şey Adrien'ın bana karşı duygularından onun haberdar olmasıydı. Üstelik Adrien'ı bir 'âşık' olarak tanımlamıştı. Bunu nereden biliyordu hiçbir fikrim yoktu ama Adrien'ın bana âşık olmadığını biliyordum.

"Aptal çocuk ya..." Elimle yüzümü sıvazlarken doğruldum. Buna daha fazla kafa yormak yerine çalışmaya geri dönsem iyi olacaktı.

Çalışmaya geri döndüğümde daha verimli olabilmek için kendime kahve hazırlamaya karar verdikten sonra mutfaktaydım. Yalnızca beş dakika sonra dağınık çalışma odasına geri döndüğümde pencerenin perzavında oturan kişi, görmeyi beklediğim son kişiydi.

Kaşları çatıldı. "Sen burada ne arıyorsun?"

Su-Han.

Aynı ifadeyle kaşlarımı kaldırdım ve elimdeki soğuk kahveyi masanın üstüne bıraktım. "Bunu benim sormam daha doğru gibi çünkü..." Dudaklarımı bastırdım ve elimle odayı gösterdim. "Bilirsin, burası iki kahramanın mekânı."

BAYAT MAKARON | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin