4. Arzu

871 48 67
                                    

Bir ay sonra yeni bölüm geldiğine göre bir önceki bölüme kısaca göz atmanızı istiyorum ^^

Keyifli okumalar!

🌈

"Yani seni arkadaş olarak kabul gördü?"

"Hayır, arkadaş olduğumuzu dolaylı yoldan söyleyen benim!"

Alix'in yüzünün bir tarafı kırıştı. "Öyle bir şey söyledin de ben mi kaçırdım?"

"Ona sarı gül verdim!"

"Ee?" Parmakları arasındaki zehrin dumanını ciğerleriyle buluşturdu. "Gül işte? Romantik falan..."

"Off... Anlamıyor musun Alix? Ona sarı gül verdim ve sarı gülün arkadaşlığı temsil ettiğini söyledim. O bana ne dedi? Arkadaşlığın benim için önemli." Çocuk gibi kollarımı göğsümde birleştirdim. "Arkadaşlık da iyidir ama... Ama-"

"Aması yok bebeğim, böyle devam et." İki kere sırtıma vurdu. "O da yola gelecek, merak etme."

"Yıllardır aynı şeyi söylüyorsun, inanasım gelmiyor." dediğimde ardı ardına öksürerek ciğerlerinde dolaşan son dumanlardan kurtuldu. Öksürürken dudaklarındaki kıvrım dikkatimden kaçmadı. "İyi yapıyorsun. İnanmamakla yani."

Kirpiklerim ağır ağır görüşümü kapattı. Bankta kayarak başımı tahta yüzeye yasladım. Kızgın güneşin önüne bulut geçtiğinde yüzüme de gölge düşmüştü. Bazenleri aniden gelen cesaretimi gerçekte uygularsam ne olur diye düşünmüyor değildim. Wonderbug'un karşısına geçsem... Hayır, hayır. Karşısına değil, bizzat kucağına atlasam ve "Seni seviyorum aptal!" diye bağırdıktan sonra dudaklarına yapışsam...

Neler olurdu acaba?

"Babam arıyor." diyen Alix bir şey söylememe fırsat vermeden bankta deprem etkisi yatan bir sarsıntıyla yanımdan ayrıldı. Tırnaklarımı tahtaya vurarak ritim tuttum. Bugünüm bomboştu, hiç eğlenmiyordum. Bir yandan Luka bir yandan aptal böceği düşünürken zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Alix'le buluştuğumda onun yanında Luka'yı beklemiyordum. Luka banka hesabında birkaç işi olduğu için yanımızdan ayrılmıştı ama kısa sürede geri döneceğini söylemişti. Ona karşı ne yapabilirdim ki? Öğrenmeliydi. O ve ben artık bir olamazdık.

Denemiştik bir kere, olmazdı artık.

"Marinette, kızım o. Beni de kuşkuya düşüyorsun!" Duyduğum sesle birlikte kaşlarımı çattım. Az önce adımı mı duymuştum?

"Aha, işte! Derginin kapağındaki kız."

"Ben iki saattir ne diyorum salak?"

Kısıkça gözlerimi açıp başımı sol tarafa çevirdim. Biri uzun biri kısa boylu iki sarışın ergen kızı gördüm. Onlara baktığım gibi vücutlarıyla birlikte başka bir yöne döndüler. Kısa boylunun elindeki dergi yere düştü. Kız bildiğiniz eli ayağı birbirine dolaşarak dergiyi yerden zorla aldı. "Rezillik." dediğini zar zor duydum.

"Bana mı diyorsun?" diye konuştuğumda utangaç bir tavırla bana baktı. Uzun boylu olan, arkadaşını hafiften öne doğru ittiğinde bana doğru birkaç adım attılar. Kız, dergiyi çevirip bana gösterdiğinde kısık bakışlarım dergiye indi.

"Tanrım! Benim minik halime bir bakın!" Kızın elinden dergiyi alıp önüme çektim. Yakın tarih gibi görünse bile şu anda dergi kapağında gördüğüm kişi ergen Mari'ydi. Hiç eksik olur mu, Adrien da yanımdaydı. Şehrin kahramanlarını konu alan bir kapaktı ve dikkat çekiciydi. Normalde benim Lady Noire'yi temsil eden takımı giymem gerekirken istediğimizin üzerine yeni bir düzenleme yapılmış, takımı Adrien giymişti. Benim üzerimde siyah puantiyeli kırmızı cicili bicili bir elbise vardı. Dudaklarımda kameraya gerçek bir tebessüm ediyordum.

BAYAT MAKARON | MiraculousHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin