[9: Peri Masalı]

99 11 2
                                    

Donghyuck

Birkaç saat içinde Renjun'la görüşecektim. Biraz heyecanlı ve biraz da stresliydim. Beni partiye davet ettiği için gerçekten mutlu olmuştum ama Mark'ın anlattığına ve bana verdiği kıyafetlere bakarsam bu geceki organizasyon benim düşündüğüm kadar basit bir şey değildi. Renjun kim bilir ne kadar güzel görünecekti, kendime hakim olamayıp bir delilik yaparım diye korkuyordum.

Sanki İngiltere'nin bilmem kaçıncı şansölyesinin davetine gidiyormuş gibi giyindiğim kıyafetlerle beraber Mark'la Jaemin'in yanına döndüm. Üzerime tam oturan siyah kumaş pantolon, beyaz gömlek ve üzerine giydiğim oval kesimli yelek, son parça olarak da siyah ceket. Ayakkabılar ve benim gereksiz bulduğum ama Jaemin'in zorla taktırdığı siyah kalın kolye. Tamamını Mark vermişti, o kadar çok eşyası vardı ki bunları bir kez bile giymemişti. Ajussi'nin aldığına adım kadar emin olsam da bu konuda da gurur yapmayacaktım, partiye gidiyordum madem hakkıyla gitmem gerekirdi.

İki arkadaşımda gözlerini şöylece bir üzerimde gezdirmelerinin ardından ilk lafa giren Mark olmuştu.

''Kaç senelik arkadaşınım ilk defa insana benzediğini görüyorum.''

Ben gözlerimi devirirken Jaemin kahkahalara boğulmuştu. Ne? Böyle şeyleri gündelik yaşantımda giyebileceğim bir yer mi vardı? Düğün vs. özel bir etkinlik olmadıkça bu kadar da şık olmama gerek yoktu.

Jaemin ayağa kalkıp yakınıma gelmiş ve birkaç fıs parfüm sıkmıştı üzerime.

''Bu benim parfümüm değil sanki.''

''Onu çöpe attım ben, milattan önceden kalmış gibiydi.''

Mark Lee'den beklendiği üzere.

''Bu çok daha iyi zaten Hyuck, modern kokular seni biraz daha yukarı taşır.''

Jaemin'in söylediğine belli belirsiz kafamı sallamıştım. Sonra diğer elinde olan dudak balmını uzatmıştı bana. Renksiz olduğunu söylemişti, bende biraz sürüp parmağımla dağıtmıştım. Yan tarafımdaki aynanda yeniden şöylece bir kedime baktığımda atladığım bir şey yok gibi duruyordu.

''Sizce tamam mıyım artık?''

''Bence tamamdır, belki bu gece açılırsın Renjun'a he?''

''Eğer açılacaksan Hyuck, ona göre ikinizi baş başa bırakmanın bir yolunu bulabilirim.''

''Aman Mark sen bir şey yapma, yardım lazım olursa söylerim ben.''

Şuan için öyle bir planım yoktu, cesaret edemem diye düşünüyordum hep.

Mark'ın telefonuna mesaj gelmişti ve ''hadi gidiyoruz'' demişti. Mesajın ajussi'den olduğu kesindi çünkü partiye bizi götürecek olan oydu. Jaemin'e bir aksilik olursa ne yapması gerektiğini sıkıca tembihledikten sonra odamızdan çıkıp dikkatlice zemin kata inmiştik. Her zamanki yerimizden yurdun arka bahçesine çıkmış, sonra da duvardan atlayarak yurdun sınırlarını terk etmiştik.

Ajussi'nin arabası biraz ileride bekliyordu ve bizi görmüş olmalıydı ki arabadan inmişti. Yanına gittiğimizde baştan aşağı onu kısaca incelemiştim. Deri pantolonu, beyaz gömleğin üzerine giydiği kolları taşlarla süslü yelek ve belindeki büyük kemerle oldukça havalı görünüyordu. Mark'ın yanağına bir öpücük bırakıp kolunu beline sarmasının ardından bana bakmıştı.

''Çok iyi görünüyorsun Donghyuck.''

Hafifçe sırıtmıştım.

''Bir şeyler yaptık işte ajussi.''

Mark anında çıkışmıştı.

''Ajussi demesen artık sevgilime.''

''Sorun değil bebeğim, öyle daha rahat hissediyor demek ki. Gidelim mi artık, geç kalmak istemeyiz.''

Heart of the Monster | RenHyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin