Bölüm 2 | Kayı

211 142 138
                                    

***

Medya: Berlin

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir, ben öyleyim.

<3

Keyifli okumalar.

***

"Belda." Berlin?

"Yak." Yakacağım Berlin. Sabırlı ol.

"Şimdi yak." Yakacağım, sabırlı ol.

"Bu köyü insanların külleriyle doldur. Bu köyü yak, yak ki onların çığlıkları bizim müziğimiz olsun. Yak ki, onların yanan vücutları yolumuzu aydınlatsın." Acımasızsın Berlin. "Ben senin eserinim Belda. Acımasız olan ben değilim, biziz." 

Kibriti tutuşturup havaya kaldırdım. Ateşin yansıması gözlerim de dalgalanıyordu. Çok zarif değil mi Berlin? Ateş olsaydım, insanlığın sonu tek bir damlama bakardı.

 "Ateşle oynamak için varsınız, leydim. İnsanlığın sonu yine sizin ellerinizde." Böyle konuştuğunda seni sever gibi oluyorum. "Leydim, siz sevgi nedir bilmezsiniz ki." Evet Berlin, bilmem.

Ama nefret nedir iyi bilirim. Acıyı da en derinlerime kadar hissetmişliğim var. Neden yalnız olayım ki? Neden sadece ben acı çekeyim onca önemsiz insanın arasında? "Tam zamanı, yak!"

Celladın ellerinin yerini benim ellerim almıştı. Havaya kaldırdığım ise kılıç değil, ateşti. Bu sefer ölen ben değildim, onlardı.

Samanlığa düşen ateş alev alıp tüm evi kapladı. Köyün çıkışına doğru ilerlerken, geçtiğim evlerin üzerine tutuşturduğum kibritleri atıyordum. Kimi sönüyordu, kimi ise alev alıp evi yakıyordu. Ormana giden yolun, köyün çıkışının önünde durup arkamı döndüm. 

Bu benim şaheserimdi... 

Evlerin yamulmuş bacalarından çıkan dumanlar gökyüzünü kaplarken, insanların yeni yeni gelmeye başlayan çığlıkları kulaklarımı kanatıyordu. Kaçmaya çalışıyorlardı ama ölüm onları uykularında gafil avlamıştı. Yada ben mi avladım demeliyim?

Ama gelen sesler hiç de beklediğim gibi değildi. Hepsinin sanki ciğerleri yırtılıyordu da, son nefeslerini çığlık atarken harcıyorlardı. Doğru ya! Zaten son nefeslerini veriyorlardı. "Leydim, gitme vakti geldi.Samanlıktan ve tahtadan yapılma köy, tek bir kibritimle harabeye dönüşmüştü. Annemin kararmış bedenini görebiliyordum. Balkona çıkmış, üstündeki alevleri söndürmeye çalışıyordu. Sonunda içindeki çirkinlik dışına vurmuştu. Güzeldi, çok güzeldi. Bu görüntüyü sonsuza dek izleyebilirdim. "Birileri gelmeden ormana gir." Bu görüntünün tadına daha fazla varmak isterdim. Yediğim tüm yemeklerden daha lezzetli görünüyordu etrafta çığlıklar atarak koşan bu insanlar. Ne kadar görüntü güzel olsa da, iğrenç kokuları çoktan burnumu rahatsız etmeye başlamıştı. 

Yine de bedenlerini güzel kokutmak için sıktıkları çoğu parfümden daha güzel kokuyordu yanmış bedenleri.

Yarattığım enkaza arkamı dönüp ormanın karanlığına girdim. Sonunda kurtulmuştum. Kurtulmuştuk. "Bu daha başlangıç leydim."

***

Sabaha karşı 9:38 

"Birileri geliyor Belda. Uyan." Berlin'in uyarısıyla göz kapaklarımı açıp kafamı kütükten kaldırdım. Doğru söylüyordu, etraftan ayak sesleri geliyordu. 

Nefretin TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin