Ben geldim.
Uzun bir bölüm yazmaya çalışacağım çünkü diğer kitaplara baktım ve onların bölümleri destan gibi sıralanmış. Çok kısa yazıyormuşum.(
Nasılsınız?
10:07
***
Derin bir nefes alıp kafamı gökyüzüne kaldırdım. İmparatorun sarayına gelmesine gelmiştik de, içeri almıyorlardı ki. Ben geldiğimiz anda kapıyı açarlar sanıyordum. Nasıl olsa ölmüş kuzenimin patronuydu.
"Geldiğimizi bildirin." Çantamın düşen kollarını tutup sırtıma yerleştirdim. "Camına taş at." Çocuk musun sen Berlin? Atayım da kellemi uçursunlar.
"İçeri alın!" Bahçedeki adamlardan birisi bağırdığında sırıtarak içeriye girdim. Yarım saattir güneşin altında bekliyorduk, bir damla su vermemişlerdi.
Burayı da anlayamıyordum. Daha geçen fırtına kopuyordu, güneş ne ara bu kadar sıcak olmuştu ki?
"Ne oldu lan kel?" Kayı bizi içeriye almayan adamın kel kafasına vurduktan sonra koşarak yanıma geldi. Bazen Berlin'in ve Kayı'nın davranışlarını birbirine benzetiyordum. İkisi de kafasına buyruk konuşuyordu, sadece Kayı bunu hayata geçirebiliyordu.
"Beni o ucubeyle karşılaştırdınız ya leydim, çok kırıldım." Ona ucube deme.
Sarayın kapıları gürültüyle açılırken, Kayı eliyle içeriyi işaret edip köşeye çekildi. Eres'le birlikte kapının önünde bekleyeceklerdi. Bütün yol boyunca onu ikna etmeye çalışmıştım, ve sonunda ikna olmuştu. Sadece bir şartla yapacağını söylemişti, benimle vakit geçirmek. Zaten bütün günümüz beraber geçiyordu, neden böyle bir şey istemişti anlamamıştım.
"İmparator hazretleri, misafiriniz geldi." Muhafızlardan biri içeriden onay alınca kapıyı açtı. Beklemeden yavaş adımlarla içeriye girdim. Büyük odanın ortasına geldiğimde durup eğildim ve eteğimin uçlarının kenarlarından tutarak referans yaptım.
"Size selamlarımı sunarım, ekselansları."
"Kaldır kafanı." Omurgamı dikleştirip kafamı kaldırdım. Gözlerimi tahtına oturmuş imparatorun yüzüne dikip hazırladığım konuşmamı içimden bir kaç kere daha tekrarladım. En küçük bir hatamda ölme ihtimalim vardı, bunu göze alamazdım.
"Neden geldin? Sefer için mi?" Geliş amacımı çoktan anlamıştı. İlk önce kitabımı göstersem dikkatini dağıtabilirdim, ama Sefer'in kayboluşu kitaptan daha önemliydi.
"Öncelikle geliş amacım, bahsettiğim yedi temel duygu kitabımı size göstermekti. Daha yarısını bile bitiremedim, yine de görmek isteyeceğinizi düşünmüştüm. Ama ondan önce, söylediğiniz gibi Sefer için gelmiştim. İki gündür eve uğramıyor, sorduğum kimseler de görmediklerini söylüyorlar, sizin bileceğinizi dü-"
"Dudağın nasıl?" Derin bir nefes alıp elimi dudağımda ki yaraya götürdüm. Konuşmaya başladığımdan beri gözlerini kısmış tepkisizce yüzümü izliyordu.
Berlin, Sefer'i nerede öldürdün? "Ben öldürmedim, Eres'e sor." Berlin soruma cevap ver, hayatım buna bağlı.
"Ormanda." Neden arka bahçemizdeydi? "Eres sürükleyerek getirmiş olmalı, gece arka bahçeden sesler geliyordu." Cidden başıma yoktan iş açıyorsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Tanrısı
FantasyVe kızıl dolunay vakti geldi. Beldam için, bizim için yeryüzüne ikinci kez adımımı attım. İkinci kez o mağarada güzel yüzüne baktım ve yaptığım onca şeyden sonra tekrardan pişman oldum. Babamın sürgün edilişine bile ağlamayan ben Belda'nın yüzünü gö...