Medya; Komutan (Kayı'nın ilk bölümlerde geçen komutanı) Hayalimdeki komutan sarışındı ama böyle istedim.
Nasılsınız? İyisinizdir umarım.
20:00
***
Yağmurun habercisi olan kara bulutlar köyün tam üzerinden geçerken, pazardan eve gidene kadar yağmurun yağmamasını umarak gözlerimi tohum tezgahında gezdirdim. Kayı'nın da dediği gibi yemeğimizi yedikten sonra ilk işimiz pazara gelmek olmuştu. "Hangi tohumlardan alalım?" Kayı'nın sorusuyla elimi çeneme koyup düşünürcesine sıvazladım. Çok fazla tohum vardı, en çok hangisi kullanılıyordu ki? Çocukluğumda sadece patates ve ekmek dışında sadece yulaf yiyebildiğim için yemekler hakkında pek bir bilgim yoktu, yemekler kadar tohumlar ve bitkilerden de habersizdim. Ben sadece patatesi bilirdim, birde püresini.
Gök gürüldediğin de acele etmem gerektiğini anladım. Aklıma ilk gelen fikir, Berlin'den tavsiye almaktı ama onunda bu gün susası gelmişti. Berlin, Her konu hakkında bir fikrin oluyor şimdi mi susasın geldi? Düşüncelerim zihnimde sıraya girmiş Berlin'e ulaşırken cevabım çok geç gelmedi. "Aslan ağzı, humus ve keçi boynuzu çok satılır. Meyvelerin burada satılacağını sanmıyorum, geliri çok yüksek bir mahalleye benzemiyor. Onun yerine çiçek alıp yetiştirebilirsin." Söylediği şeyler mantıklı gelmişti. Önceki hayatında pazar işleriyle falan mı uğraşıyordu ki? "Berlin her an hizmetinizdedir leydim. Her konu da hem de. Övünmek gibi olma-" Tamam Berlin, her konu da yeteneklisin tamam.
"Bey amca, bize bir aslan ağzı, humus ve keçi boynuzu tohumu verir misin? Çiçeklerden hangi tohumlar var?" Çiçeklerin olduğu tezgaha yönelip, Kayı'nın da kazağından tutarak yanıma çekiştirdim.
"Ne ararsan var kızım. Gece güzeli çiçeği, Kırmızı beyaz Dahlia, Kız gözü çiçeği, Portakal nergisi. Bak paketlerin üzerinde resimleri var, genç çocuklarsınız indirim de yaparım size." Berlin'in öğrettiği gibi nezaketen dudaklarımı kıvırıp gülümsedim. Böyle güldüğümde Berlin cadıya benzediğimi söylüyordu. "Pişmanım." Laf ağızdan bir kere çıkar.
"Sağ olasın amca. Ne alalım Kayı? Gözüne güzel gelen çiçekleri söyle." Elimi portakal nergisine atıp paketini elime aldım. Görüntüsü çok güzeldi, kokusunun da öyle olmasını umuyordum.
Kayı eline bir kaç paketi alıp yüzüme doğru tuttuğunda dikkatimi ona verdim. "Bunları alalım mı?" Kadife çiçeği ve papatya tohumu, "güzel alalım." Paketleri amcaya verip Kayı'nın sırtındaki çantadan biraz para çıkarttım.
"Buyur amca."
"Kolay gelsin hanım kızım. Yine bekleriz." Kafamı saygıyla eğip tezgahtan ayrıldım. "Bu adam da ölecek, değil mi leydim?" Evet ölecek Berlin. Burada ki herkes ölecek, senin de bunu istediğini biliyorum. Sürekli bana birilerini öldüreceğimi hatırlatma. "Sadece amacını unutmanı engelliyorum." Unutmam, ne olursa olsun buraya geliş amacımı unutmam.
"Kıyafet ister misin Belda?" Kafamı kaldırıp yukarıdan bana bakan Kayı'ya hayır anlamında kafamı salladım. Onun kıyafetleri ikimize de yetiyordu. Bir iki tane de kendime elbise almıştım zaten.
"Kayı?" Adını seslenmemle kafasını aşağı eğip yüzüme baktı, "efendim?"
"Kıyafetlerini giymem seni rahatsız ediyor mu?" Rahatsız ediyorsa bile umurumda değildi. Sormak için sormuştum. "Kendini kandırma." Kandırmıyorum, sadece gerçekler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Tanrısı
FantasyVe kızıl dolunay vakti geldi. Beldam için, bizim için yeryüzüne ikinci kez adımımı attım. İkinci kez o mağarada güzel yüzüne baktım ve yaptığım onca şeyden sonra tekrardan pişman oldum. Babamın sürgün edilişine bile ağlamayan ben Belda'nın yüzünü gö...