^^
18:12
***
"Özür dilerim, özür dilerim." Yanaklarımdan akan yaşları elimin tersiyle silip, üzerime eğilmiş Berlin'i göğsünden ittirerek uzaklaştırdım. Deli gibi ağlıyordum. Dudaklarımdan kaçan hıçkırıkların haddi hesabı yoktu.
"Uzak dur benden! Sen, sen Kayı'yı öldürdün!"
"Ne yaparsam yapayım sorun olmayacağını söylemiştin!" Sıkışan kalbimin üzerine elimi koyup yere çöktüm. Beni kandırmıştı, beni kullanmıştı! Hissedebilirdim, o buna engel olmuştu.
"Berlin," gözlerimden akan yaşların ardından yenileri geliyordu, bunun sonu yoktu. "Berlin sen bana ne yaptın?" Canım acıyordu, hiç olmadığı kadar canım acıyordu.
"Sen bize ne yaptın Berlin?" Saçlarımı köklerinden çekiştirip boğazım yırtılana kadar çığlık attım. Sesimden ürken kuşlar gökyüzüne doğru kanat çırparken, tek dileğim Kayı'nın yanına gitmekti. Artık diğer insanları anlayabiliyordum, yakınlarını kaybettiklerinde çektikleri acıları. O kalbe giren derin sızıyı, aniden gelen o ağlama hissini.
"Bana Kayı'yı geri ver Berlin." Önümde diz çöküp omuzlarımı kavradı. Artık o da ağlıyordu.
"Seni onun yanına göndereceğim." Elini arkasına doğru götürdüğünde tek yaptığım şey gülümsemekti. Kayı çoktan ölmüştü biliyordum. Onunla sadece bir yolla görüşebilirdim. Bu bile kabulümdü.
"Üzgünüm, çok üzgünüm." Göğsümün sol tarafına giren acıyla kafam Berlin'in göğsüne düştü. Yine aynı sonu yaşıyordum, kader değişmemişti.
"Seni seviyorum Belda. Hep seveceğim." Dudaklarımdan akan kan çenemden süzülüp Berlin'in kazağına bulaştı. Üçüncü kez, yine ölüyordum.
"Ben de seni seviyordum Berlin." Yanağıma değen sıcak el, akan son göz yaşımı sildi. Kulağımda hissettiğim sıcak nefes ise ona aitti.
"Benim de kalbim acıyor Belda. Tekrar mı geri döndüreceğim? Sensiz yaşayamam, sensiz hiç bir halt yapamam! Niye kendine bu kadar alıştırdın beni?"
"Belda..."
Ağzımı açıp konuşacak halim yoktu. Ölüm böyle bir şeydi, sadece garip bir buğunun ardından Berlin'in suratını seyrediyordum.
"Sevgim şahidimiz olsun ki geri döneceğim! Senin için, Kayı için, Eres için. Sonun da yok olsam bile, sizi geri döndüreceğim. Söz veriyorum."
Dudaklarımda hissettiğim şeyle yavaşça gözlerimi açtım. Rüya görürken, kapanmaya başlamış yarayı ısırıp tekrar kanatmıştım. Gördüğüm ilk garip rüya değildi, o yüzden çok da üstüne gitmiyordum.
"Günaydınız leydim!" Bu gün ayrı bir enerjiksin sanki. Ne oldu?
"Güzel bir şeyler oldu." Ben uyurken Kayı'nın ırzına falan mı geçtin? imparatorluk falan mı patladı? Kral mı zehirlendi?
"Öğreneceksiniz leydim. Öğreneceksiniz." Öyle olsun bakalım. Ama hala Kayı hakkın da şüpheliyim, ırzına falan geçmedin çocuğun değil mi?
"Ay ne geçeyim ben o sümsüğün ırzına be? Geçersem sizin ırzınıza geçerim leydim." Tüylerim diken diken oldu.
Üzerimdeki battaniyeyi itip ayağa kalktım. Mutfaktan sesler geliyordu, Kayı yemek hazırlıyor olmalıydı. Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Gözlerimi hala temizlenmemiş aynada gezdirip elimi dudağıma götürdüm. Dün imparatorluk sarayından döndüğümüzde ilk işim kıyafetlerimi değiştirip yatmak olmuştu. Kayı bir iki saat boş boş başımda oturmuş yüzümü seyretmişti. Birisi beni izlerken nasıl uyuyabilirdim? En son yatıp zıbarmasını söylediğimde yatağın diğer köşesine geçip uyumuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Tanrısı
FantasyVe kızıl dolunay vakti geldi. Beldam için, bizim için yeryüzüne ikinci kez adımımı attım. İkinci kez o mağarada güzel yüzüne baktım ve yaptığım onca şeyden sonra tekrardan pişman oldum. Babamın sürgün edilişine bile ağlamayan ben Belda'nın yüzünü gö...