Bölüm 8 | Sadece bir rüya

128 119 62
                                    

Medya; Belda'nın ormanda karşılaştığı adam. Bu bölümde göreceksiniz.

Nasılsınız? İyisinizdir umarım.

11:00

***

"Belda!" Berlin, neden işe yaramadı? Bütün uğraşlarım, uğraşlarımız...

"Belda kaç!" Nereye kaçacağım? Köşeye sıkıştım, kaçacak bir yerim yok.

"Kaçabilirsin! Sadece dene lütfen, yalvarırım Belda."  Yalvarmak hiç sana göre değil Berlin. 

"Beni düşünmüyorsan Kayı'yı düşün, onu kim koruyacak? Ekmek kenarından sonra en sevdiği kişi sensin biliyorsun. O sensiz bir hiç Belda. Onu kabuslarıyla yalnız bırakma." O bensiz de çok güçlü, bunu sen de biliyorsun. Ona onu sevdiğimi söyle.

"Öldür!" Sonum yine aynıydı. Kader değişmemişti. Değiştirmeye çalıştığım her şey yine tekrarlanıyordu. Beni izleyen tüm insanlık, kafamın boynumdan ayrılmasını bekliyordu. Gözlerini üzerime dikmiş, tiksinircesine bakıyorlardı. Hepsi aynı duyguyu hissediyordu bana karşı, nefret. En son burada olduğumda bende onlara aynı şekilde bakıyordum. Hak veriyordum aslında hepsine, beni tekrar tekrar öldürmelerine rağmen. Onları kandırmıştım, onları işkencelere boğmuştum. Değiştirebildiğim tek şey ise, duygularım olmuştu.

"Belda hayır, hayır lütfen." Seni seviyorum Berlin. Hep sevdim.

Kılıcın keskin ucu boynumla birleştiğinde, nerede hata yaptığım düşüncesi beynimin tam ortasına oturdu. Nerede hata yaptım? Ne yanlış yaptım? 

"Hak ettiği sonu buldu, pespaye.

Kafam boynumdan ayrılırken, bedenim yere devrildi.

Ölümü kaç kere tadacaktım daha? İnsanlık kaç defa daha beni katledecekti? Neden mutlu olamıyordum? 

Hiç mi hak etmiyordum mutlu olmayı? 

"Uyan belda!"

Sadece mutlu olmak istemiştim. Hayatta kalıp, diğer insanlar gibi yaşamak istemiştim.

"Uyan, sadece kabus görüyorsun."

Gözlerimdeki karanlık perde kalkarken, nefes nefese yattığım yerden fırladım. Terden sırılsıklam olmuştum. "Sadece bir rüya."  Sadece bir rüya, sadece bir rüya. Sadece bir rüya ama neden bu kadar gerçekçiydi Berlin? Sanki tekrar ölüyordum orada, tekrar boynumdaki o bir saniyelik acıyı hissettim. Sanki oradaydım, o anı yaşıyordum. Kalbimdeki sızıyı bile hissettim Berlin, Kalbim acıyordu. Hiç acımadığı kadar acıyordu. Kesilen yer boynumdu ama ben bütün acıyı kalbimde hissettim Berlin. Belki de, belki de korktuğumdandı bu acı? Başka ne olabilir ki?

"Sen korku nedir bilmezsin. Nasıl korktuğunu söyleyebilirsin ki? Hem de sadece rüya görmüşken."

Sana seni sevdiğimi söylediğimde, Kayı'ya veda etmeden gittiğim düşüncesi beynimi kemiriyordu. Sizden ayrılma düşüncesi kalbimi parçalara ayırdı Berlin. O kusma hissi hala boğazımda. Midemdeki asidin fokurdadığını bile hissettim. "Sadece bir rüya, senin hissetmen imkansız. Rüyalarında olsa bile." Hissettim, yemin ederim. Korkuyu, sevgiyi, acıyı. Hepsini aynı anda hissettim diyorum. O duyguların ne olduğunu bile bilmezken, hepsini kalbimin tam orta yerinde hissettim. Kayı'yı görmek istedim, seninle eskisi gibi konuşmak istedim. Bahçedeki çiçekleri sulamak istedim. Kayı'yla tekrar çamurdan kaleler yapmak istedim. Pazardaki amcaları bile görmek istedim. Daha kim olduklarını bilmediğim, varlıklarından bile haberim olmayan amcalarla sohbet etmek istedim. Büyümeyen çiçekleri sulamak istedim. Ben Kayı'yla hiç çamurda oynamamıştım ki? Ben pislikten nefret ederim. Ben insanlardan da nefret ederim. Ben her şeyden nefret ederim Berlin! Kendimden bile, hal böyle iken nasıl yaşamayı arzulayabilirim?

Nefretin TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin