Bölüm 11 | Cadı'nın idamı

102 107 73
                                    

18:45

Nasılsınız? İyisinizdir umarım.

***

"Belda, Eres ayakkabımı yiyor!"

"Bekle geliyorum." Son yıkanmış tabağı da kurulayıp masanın köşesindeki havlunun üzerine koydum. Kayı bahçede spor yapıyordu, daha çok yapmaya çalışıyordu. Gelen seslere bakılırsa Eres'in gazabına uğramış, ayakkabısını kaptırmıştı.

Islak ellerimi Kayı'dan aldığım siyah kazağa silip kapıya doğru yürüdüm. "Aldınız mı? Çaldınız leydim, çaldınız." Sen giyemiyorsun diye kıskanma. "Hah, kıskanmakmış. Ben niye o sülüğün kazağını kıskanayım ki?" Çünkü giyemiyorsun.

"Belda, Eres yüzümü yiyor!"

"Geldim, geldim." Uzun kahverengi eteğimin uçlarını kaldırıp çıplak ayakla bahçeye çıktım. Yerler çamur yerine çimen doluydu burada. Hava güneşliydi, ılık rüzgar çıktığım anda saçlarımın arasına karışmış geriye savrulmasına sebep olmuştu.

Eres Kayı'nın üzerine atlamış, onun tabiriyle yüzünü yiyordu. Elimi ağzıma götürüp ıslık çaldığım anda, Eres'in kafası havaya kalkmış kulakları dimdik olmuştu. "Eres, gel oğlum." Kafasını buraya çevirip kuyruğunu sallayarak koşmaya başladı. Mutlu görünüyordu.

"Aferin, uslu oğlum benim." Tüylerini okşadığımda kendini yere atıp ters döndü. Dizlerimin üzerine çöküp göbeğini sevmeye başladım.

"Belda, bu köpek bozulmuş. Niye benim yüzümü yiyor da, senin ayaklarında yuvarlanıyor?" Omuz silkip ayağa kalktım. "Çünkü o senin köpeğin."

"Çünkü o benim köpeğim." Dudaklarını büzüp arkasını döndü, küsmüştü galiba. Büyük bir odunun olduğu yere gidip yere çömeldi. Odunun ortası yarık duruyordu.

"Odunumu da kırdı. Ben bununla kas yapıyordum, kas!" Kafamı omzuma eğip odunu okşamasını seyrettim. "Odunla mı kas yapıyormuş paşamız?" Galiba öyle.

"Onunla kas yapabileceğini mi düşünüyorsun? Daha ağır bir şeyler taşı." Dememle arkasını dönüp yüzüme baktı. Bir şeyler düşünüyormuş gibi duruyordu.

"Ağaç mı kaldırayım?"

"Yok evi kaldır Kayı. Dalga mı geçiyorsun?" Bir süre eli çenesinde düşünüp suratımı izledi. En son düşündüğü şeye karar vermiş olacak ki koşturup yanıma geldi.

"Sen de olmasan ben ne yaparım Belda? Vallahi buldum." Tam ne bulduğunu soracakken üzerime eğilip bedenimi kucağına aldı. "Belda, Belda! Kafasını kır, öldür onu. Çabuk indirmesini söyle!" Tek kolunu dizimin altından, diğer kolunu da sırtımın altından geçirip havaya kaldırdı. Bu gün de odun olmuştum sanırım. Kaldıracak başka bir şey mi yoktu?

"Çok da ağır değilsin ama idare eder." Bir aşağı indirdi, bir yukarı. Kollarımı göğsümde birleştirip alçalıp yükselen gökyüzünü seyretmeye başladım. Ben nereye düştüm böyle? "Kafamı duvarlara sürteceğim! Yemin ederim kıvılcım çıkana kadar kafamı duvarlara sürteceğim!" Niye bu kadar çok konuşuyorsun Berlin?

"Koşun, koşun!" Eres'in havlayıp kapıya doğru koştuğunu fark ettiğim de, Kayı'nın kucağından atlayıp kapının önünde duran amcaya baktım.

Nefretin TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin