Bölüm 12 | Bir kızın ölümü, küçük bir şey mi imparator?

97 108 56
                                    


Medya; İmparator

17:06

Aynı yerde sayıp duruyoruz vallaha, okunma artmıyor da.

Neyse bıkmak yok tam gaz devam.

(Küçük bir bilgilendirme, Sefer Belda'yı Polen olarak tanıyor. Belda kendini Polen diye tanıtmıştı çünkü.)

***

"İşime burnunu sokmak gibi bir hata yaptın. Geçerli bir açıklaman yoksa, o kızla birlikte idam edileceksin." İmparatorun tahtının bir kaç ötesinde durmuş, dudaklarımı kanatana kadar yiyordum. Başımı önüme eğdim. Galiba büyük bir hata yapmıştım. "Leydim, bize yol göründü." Beni rahatsız etmeyi bırak ve şu karmaşadan kurtulmanın bir yolunu düşünmeme izin ver.

"Öncelikle yarattığım karmaşadan dolayı size özürlerimi sunuyorum ekselansları. Ortada büyük bir yanlış anlaşılma olduğunu sandığım için düşüncesizce davrandım."

"Bahanen bu mu? Sana ortada bir yanlış anlaşılma olduğunu düşündüren nedir?" Kafamı kaldırmadan gözlerimle yüzünü süzdüm. Yaşlı bir bunak olsaydı onu kandırmak kolay olurdu. Genç olması düşünce yapısının benimle aynı olduğunu gösterir, imparator kesinlikle salak değildi. Bir yalanımı yakalarsa, bin defa pişman ederdi.

Pars, bütün erkek kardeşlerinin hakkından gelip tahta çıkan en küçük varis. Babasının ölümünden sonra olan taht kavgasına hiç girmemiş, kendiliğinden oraya çıkmıştı. Ya çok şanslıydı, ya da fazla zeki.

"Ekselansları," derin bir nefes alıp kafamı kaldırdım. Umarım yapacağım şu şey için beni öldürmezdi. "Sizin salak bir adam olmadığınızı biliyorum. Yedi temel duyguyu ilk hisseden varis olduğunuz için tahta kolaylıkla geçtiğinizi de biliyorum. Her bir duyguyu hisseden bir insan, küçük bir kızın ağlamasının ne demek olduğunu nasıl bilmez? Kehanette sonu getiren kişinin hissedemediği geçiyor, bunu bile bile masum bir çocuğu öldürüyorsunuz." Dirseğini tahta yaslayıp çenesini eline koydu. Dik dik suratıma bakması, hiç hayra alamet değildi.

"Hangi duyguları hissediyorsun?"

"Hepsini."

"Yalan söylemediğini nereden bileceğim? Günde kaç kişi böyle konuşuyor biliyor musun?" Kafamı omzuma yatırıp bir süre öyle durdum. Ne demeliyim Berlin? "Bir kitap yazdığından bahset." Mantıklı.

"Yedi temel duygu hakkında bir kitap yazıyorum, bu sizin için bir kanıt olabilir mi ekselansları?"

"Görmek istiyorum."

"Daha bitirmedim." Gözlerini kısıp yukarıdan bir bakış gönderdi. "Kızı keyfimden öldürmüyorum."

"Borcu falan mı vardı." Ağzımdan kaçırdığım şeyle kafamı eğip gözlerimi yumdum. "Beyefendinin keyfisi neden küçük bir kızı öldürmek istiyormuş?" Bunu senin söylemen biraz komik Berlin. "Komik ne demek biliyor musun ki? ha, ha, ha." Gülmeyi yeni öğrenmiş bebekler gibisin, başımı ağrıtıyorsun.

"Zeki bir kıza benziyorsun. Kehanet çıkalı çok olmadı. İnsanlar yakında öleceklerini düşünüp telaşa kapılıyor. Onların telaşı, ülke için iyi değil. Bunu durdurmak için de bir kurbana ihtiyacımız vardı. İnsanlık için küçük bir bedel sadece." Kafamı kaldırıp duruşumu dikleştirdim.

Nefretin TanrısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin